Mehmet Y. Yılmaz

Mehmet Y. Yılmaz

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ama benim için her seferi sanki dünyada ilk kez karşılaşılan bir deneyim gibi...İlk kez ve özel..Bir kızı ilk kez öptüğünüzde hissettiğiniz gibi.. Tekrarlanabilir mi, ne kadar uzatabilirim, hoşuna gitti mi?"Uçuş"tan söz ediyorum.. Uçakla yapılanından. Her seferinde aynı şey oluyor aslında.. Hatta her gün kaba bir hesapla en azından on bin kere gerçekleşiyor olmalı. Uçak önce pistte koşmaya başlıyor, giderek daha da hızlanıyor ve birden burnu havaya dikiliyor.. Tekerlekler pistten koparken zorlu bir tırmanma mücadelesi başlıyor. Motorlar son gücüyle çalışıyor, flaplardan garip sesler geliyor.. Ve tam da bulutların üzerine çıkarken içimden sessiz bir "yihhhhuuuuuuuu!" patlatıyorum: "Selam yalnızlık, ben geldim!"Çocukken gözüm bozuk olmasaydı da pilot olabilseydim hâlâ böyle hissedebilir miydim, bilmiyorum.Ama uçmak, yerçekiminden kurtulmak benim için çok özel.. Brükselde sadece 7 saatini uyuyarak geçirdiğim bir 48 saatin ardından, (kulaklığımda Bocellinin kadife sesiyle) uzun süren bir tatilin tam da ortasındaymış gibi hissetmemi belki de buna borçluyum..Uçakta yazımı yazarken İtalyan operalarından yapılmış seçmeler dinliyorum.."La donna e mobile" diyor.. Kadınlar değişkendir! (Osman Ulagayın çevirisiyle: Kadınlar oynaktır!")Aşağıda pamuk yığınları şeklinde duran bulutlara bakarken bu söz geliyor aklıma.. Ulagayın telefonu da polifonik olarak böyle çalıyor: La donna e mobile.. Kadınlar oynaktır! Gülüyorum.. Kadınlar oynaktır Geçenlerde okuduğum ve erkeklerin yaşamında kadınların ne kadar önemli olduğunu anlatan bir yazıyı hatırlıyorum.Bill Clintonın, tarihin o döneminde "Miss Monica Lewinsky ile" yaşadıklarıyla ilgili..Yazarın yanıtını merak ettiği soru şu: Bill Clinton, yaşamı boyunca birçok kadınla tanıştı ve birlikte olma fırsatı buldu. Karşılaştığı kadınların ezici bir bölümü de içgüdüsel olarak dünyanın bu en güçlü erkeğine doğru çekildiklerini hissettiler.. Ama çok büyük çoğunluğuyla sadece selamlaşmaktan öteye gitmedi.. Miss Lewinsky de "Penelope Cruz" değil ki, aklını başından almış olsun.. Peki ne oldu da Bill Clinton az kaldı başkanlığına mal olacak bir ilişkiye girmekten kendini alamadı? Ne oldu da bütün kontrolünü kaybetti ve "Oval Ofis"in adı bile artık "Oral Ofis" olarak anılıyor? Niye Monica? Yazarın bulduğu yanıt şu: O günlerde Bill Clintonın başına orta yaşlı bir erkeğin başına gelebilecek her türlü felaket geldi!Yazar erkeklerin yaşamlarında annelerinin, eşlerinin ve kızlarının çok özel bir yeri olduğunu anlatıyor.Bill Clinton da o günlerde önce annesini kaybetti. Bir erkeğin yaşamındaki en önemli iki üç kadından birini..Ardından kızı Chelsea üniversiteye gitmek için evden ayrıldı.. Bir erkeğin yaşamında karşılaşabileceği en büyük travmalardan biri: "Minik bebeğim evden ayrılıyor! Kim bakacak ona? Benim gibilerden zarar görmesini nasıl önleyebilirim?"Ve ayağını kırdı.. Koltuk değneklerine mahkûm oldu, fiziki yetersizlik hissetmeye başladı ve yaşamında belki de ilk kez yaşlandığında ne durumda olabileceği ile ilgili bir deneyim yaşadı.. Ve bunun o kadar uzakta olmadığını gördü; 50sini geçmişti, her şeyden vazgeçmesine yol açacak "ihtiyarlık" kapıdaydı.. Felaketler üst üste.. Yazara göre bunun doğal sonucu, stajyer Monicanın Oval Ofise terfisi oldu..Geçenlerde Ankarada bir bar sohbetinde bir arkadaşıma anlattım bu yazıyı.."O aşağılık yalancı şimdi de yaptıklarını rasyonalize etmeye mi çalışıyor?" diye yanıtladı beni.."Bilmiyorum" dedim, ilgilenmiyorum da zaten..Tam da yazımı bitirmeye niyetlenirken kulaklığımda Erkin Korayın sesi yükseliyor: Aşk şarabı içmesi hoştur şaşkın, şarap peşinden koşmak boştur şaşkın! mehmet.yilmaz@milliyet.com.tr Oval Ofise terfi..