Mehmet Yalçın

Mehmet Yalçın

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Alman biralarının en saygınlarından iki tanesi, Türkiye’ye ithal edildi. Biri egzotik meyve kokulu, diğeri şarap kadar tok içimli...
Asmalımescit’te yeni açılan İngiliz stili pub’ın o akşamki konukları bayağı “ağır”dı. Tebeşir çizgili takım elbiseler, ipek kravatlar, hanımlarda abiye giysiler...
Uzun masadaki konukların önlerinde ise, çizme gibi upuzun bira bardakları göze çarpıyordu. Bu tür masalarda alışılan şarap, yerini biraya terk etmişti. Masalardaki ince gastronomik yemeklere kaba saba bardaklardaki biralar eşlik ediyordu.
Bir “malt viski ve bira misyoneri” sayılabilecek, North Shield pub’larının kurucusu Teoman Hünal’ın Asmalımescit’te yeni açtığı North Shield’de düzenlediği basın yemeği, iki yeni biranın ithali şerefine verilmişti. Hünal ile kızı şef Esen Hünal Blake kafa kafaya vermişler, ikisi yeni Almanlar olmak üzere dört seçkin biralarına çok özel bir mönü hazırlamışlardı.
İlk yemek, iri karideslerle süslenmiş “limon kekikli” rizottoydu. Tül hafifliğindeki rizottoya,
yeni biralardan Schneider Weisse Original eşlik ediyordu. Bavyera’nın has buğday birası ile kreması az, limon ekşiliğiyle hafifletilmiş rizotto damakta adeta bir lezzet dansı yaptı...
Yemek bu minvalde yeni tabaklar ve yeni biralarla devam ederken Teoman Hünal söz aldı: “Biz Türkler birayı genelde yaz aylarında iyi soğutarak içtiğimiz, hafif ve ferahlatıcı bir alkollü içecek olarak yudumluyoruz. Halbuki ‘lager’ denilen bu biralar bira dünyasının sadece bir türü... Dünyada iyi şaraplar kadar saygın ve lezzetli pek çok bira var...”

“Tehlikeli bir bira!”
İki yıldır Brooklyn Ale, Brooklyn Lager ve Schlenkerla gibi prestijli biraları ithal eden Hünal’ın yeni yıldızları, Bavyera’dan. Almanların “weissbier” yani “beyaz bira” da dedikleri bu biraların diğer biralardan farkı, daha taze ve aromatik olmaları, şişelerinin dibinde maya tortularıyla birlikte servis edildiklerinden bardakta da bulanık görülmeleri. Nadir de olsa, berrak çeşitleri de var.
Asırlar boyu sadece Bavyera krallarının içtiği bu biralar, 1859’da seri üretilmeye başlanarak halka da sunulmuş. Zamanla çok sevilmiş, özellikle bahar ve yaz aylarında Münih’in ünlü bira bahçelerinde başka bira yudumlanmaz olmuş. Biranın çok yoğun köpüğünün meydana çıkması için çok uzun bardaklarda sunulması da bir başka gelenek haline gelmiş.
Hünal’ın ithal ettiği biralar, ataları Bavyera Kralı’nın bira ustası olan Schneider ailesinin üretimleri. Schneider Weisse Original 5,4 derece alkollü, çok ilginç egzotik meyve kokuları saçan, aperitif olarak da içilebilecek bir bira. Uzmanları, Asya mutfaklarıyla da tavsiye ediyor, suşi ile bile öneriyorlar. Schneider Weisse Aventinus ise ünlü bira uzmanı Garret Oliver’ın deyimiyle “gücüne rağmen şaşırtıcı bir zarafette, tehlikeli bir bira”. 8,2 alkolü, koyu maun rengi, karamelsi ve meyankökünü çağrıştıran buruk tatlarıyla bifteklere bile eşlik edebilecek kuvvette...
Sadece North Shield’lerde, birkaç seçkin restoranda ve bazı şarap butiklerinde bulunabilen bu biraların marketlere verilmesi ise şimdilik düşünülmüyor. Süpermarketlerin satın alma politikaları, bu tür butik ürünlerin tüketicilere ulaşmasını güçleştiriyor.
Teoman Hünal, iki yeni birayı getirterek, bira dünyamızdaki tekdüzeliğe de dikkat çekmiş oldu. Zira son yıllarda biralar çeşitlendi gibi gözükseler de aynı biraların varyasyonları ortalığı kapladı. Oysa Efes ve Tuborg gibi bira devlerimizin hazine sandıklarında daha çıkarmadıkları neler var... Umarız ithal biralar sayesinde biraz kımıldarlar da, marketlerde, birahanelerde kolayca bulunabilecek, uygun fiyatlı ve yaygın yeni lezzetlere kavuşuruz...