Tam da Başbakan Erdoğan’ın “Alkol denilen şey meyvelerden yapılmıyor mu? İçki içeceğinize meyve yiyin” dediği günlerde, meyvelerden yapılan en güzel meyve brendileri ithal edildi
“İçmişim armut rakısını /
Geçmişim Turnel köprüsünü /
Varmışım Hıfzı’nın evine /
Satmışım şeyin anasını /
Dol kara bakır dol...”
Büyük sanatçı Bedri Rahmi, Paris’te geçirdiği günlerde rakıyı özleyip de bulamayınca, “armut rakısı”na dadanıp bu dizeleri yazmıştı. Tıpkı Avrupa’da rakı özleyip de bulamayan pek çok tiryakinin Balkanların “erik rakısı” ya da “kayısı rakısı” ile hasret gidermeye çalıştıkları gibi...
Ülkemizde “meyve rakıları” diye anılan bu içkiler, aslında “meyve brendileri”. Rakı, anasonla aromatize edilmiş alkollü içki olduğu için, bunlara rakı denmesi doğru değil, zira bu içkiler sadece yapıldıkları meyvenin tadını taşıyor, baharat ya da otla aromalandırılmıyor.
Yabani meyveleriyle ünlü İsviçre, Almanya ve Kuzey Fransa ile dağlık Balkan ülkelerinde yapılan bu içkilerin en ünlü ikisi, geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye de geldi. İşin ilginç tarafı, Türkiye’ye ilk meyve brendisi ithalatının, Başbakan’ın “İçki içeceğinize meyve yiyin. Bu alkol denen şey de meyveden yapılmıyor mu?” demesinden kısa bir süre önce gerçekleşmesiydi...
Yaban kirazı, armut, sarı erik, mürdüm eriği, kayısı, şeftali, ahududu, çilek, karadut, ananas ve ayva, brendisi yapılan meyvelerden. Yine de en ünlüleri, kirazdan yapılan Kirsch ile armuttan yapılan Poire Williams. İtalya üzerinden, Luxardo markasıyla Türkiye’ye gelen de zaten bunlar. Kirsch, kuvvetli yemeklerin sonrasında serinletilerek dijestif amacıyla tüketildiği gibi, birçok tatlı, pasta ve yemeğe de lezzet veriyor. Adını yapıldığı armudun cinsinden alan Poire William da daha çok yemeklerden sonra damağı ferahlatmak amacıyla yudumlanıyor.
Meyvenin şeker içeren şırasının önce bir tür şarap haline dönüşmesi, sonra da imbikten çekilmesi ve fıçıya konmadan şişelenmesiyle yapılan meyve brendileri, Avrupa’da geleneksel olarak içilen, aşırı üretimi de, aşırı tüketimi de mümkün olmayan biraz da demode içkiler. Ama Türkiye’ye gelmeleri, turizmde daha üst sınıf müşterilere oynayan ülkemizin barları ve restoranları için biraz daha zenginleşme anlamını da taşıyor. Üstelik belki bu içkilerin gelişi meyve cenneti ülkemize bir mesaj da verecek; bu içkileri tanımadığı için “Rekoltesi bol yıllarda kayısı fazlamız elde kalıp çürüyor. Tesis kurup kayısı viskisi damıtalım” diyen Mücahit Fındıkoğlu gibi Malatyalı işadamlarına da örnek oluşturacak.
“Bizi düşündüğün için sağol, sayın Başbakanım. Biz yine meyveden yapılan içkimizi içelim, meyveyi de yanında meze olarak tüketelim” diyecek içkiseverlere de yeni bir seçenek, yeni bir damak tadı oluşturacak...