CHP HAZIR MI?

29 Haziran 2024

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, genel seçimden bu yana ilk kez erken seçimi açıkça dile getirdi ve: 

- Bugünden 1,5 yıl sonrasında bir erken seçimi kaçınılmaz görüyorum, dedi... 

Seçim elbette önemli ama tek başına çözüm değil... Önemli olan Türkiye’nin nasıl yönetileceği... Ağır sorunların giderilmesinde bugünkünden farklı hangi çözümlerin, hangi politikaların uygulanacağı... 

Bu noktada akla şu soru geliyor... 

CHP’nin bugünkü iktidardan daha farklı politikaları var mı? 

Eğitimden sağlığa, ekonomiden dış politikaya, Güneydoğu meselesinden göç meselesine kadar çeşitli yakıcı sorunlarda ne gibi çözümleri var? 

Bu soruların yanıtını biz bilmediğimiz gibi CHP’yi yönetenlerin ve parti örgütünün bildiğini de sanmıyoruz... 

Çünkü partinin bir siyasi programı yok... 

Yazının Devamı

Özalizm ne idi?

27 Haziran 2024

Cüneyt Ülsever’i son olarak Hürriyet Gazetesi yazarlığıyla tanıyoruz. Daha önce uzun yıllar bankacılık yapmış, bir ara ANAP’ta çalışmış, Turgut Özal’ın yakınında bulunmuştur. Cüneyt Ülsever anılarını “Hatırladığım Kadarıyla Hatırladığım Şekliyle HAYATIM” adlı kitapta topladı. Renkli anılar ve olaylarla dolu bu kitaptan bir bölümü aktaralım. Turgut Özal, başbakanlık döneminde Davos toplantılarına katılmaktadır. Eşi Semra Hanım yanındadır. Cüneyt Ülsever Davos’ta gördüğü sahneleri şöyle aktarıyor: “... Davos’ta bir gün bir lokantada Andreas Papandreu’yu iki- üç arkadaşıyla yemek yerken gördüm. Bir öğle yemeğinde keyifle şarap içip, balık yiyorlardı. Samimi hareketlerinden yakın arkadaş oldukları çok belli oluyordu. Masada kahkahalar, şakalaşmalar gırla gidiyordu. Yunanistan Başbakanı’nın etrafında ne bir iş adamı ne de korumalar veya bürokratlar vardı. Düşündüm. Bizim Başbakan tek başına adeta tuvalete bile gidemiyor. Etrafı sürekli ama sürekli iş

Yazının Devamı

OPERASYON...

25 Haziran 2024

İzin günlerinde ne yaptın diye sorarsanız anlatayım...

Kendimden söz etmek için değil, belki dostlara faydalı olur diye anlatacağım...

Yaklaşık 8 ay önce prostat şikayetiyle doktora başvurmuştum. İyi huylu prostat tespit edildi. ‘Ameliyat’ dendi.

Ameliyat olmak şart mı değil mi, diye soruştururken tesadüfen tomografi çektirdim. Tomografide beklenmedik şekilde bir mesane tümörü görüldü.

Tümör hızlı yayılan cinsten mi, kasa işlemiş mi, bunları anlamanın tek yolu vardı; TUR adı verilen işlemle mesaneye girip tümörü kazımak, biyopsiye göndermek, o arada prostatı da çıkarmak...

Bu kritik operasyonu Amerikan Hastanesi’nde değerli hekim Prof. Tarık Esen üstlendi.

Yaklaşık 1,5 saat süren titiz bir operasyonla tümör kazındı, prostat alındı... Şans eseri, 2 cm’lik tümör hızlı yayılan cinsten değildi, mesanenin kasına işlememiş, yüzeyde kalmıştı.

Benim şansım tesadüfen tomografi çektirmiş olmam ve tümörün erken yakalanmış olmasıydı. Mesane tümörü genellikle çok sinsi büyüyor, ç

Yazının Devamı

TUNCELİ DERSİM

1 Haziran 2024

Tunceli ilimize Dersim demek moda oldu. Dersim eski adıydı... Cumhuriyet yönetimi o şehre Tunceli adını koydu. Üstelik Dersim geçmişte sadece bir kente değil, bölgeye verilen isim idi. Birçok başka şehrin de eski adı var, onları kullanıyor muyuz? Mesela:

Eski adları:

“Adonis, Hıns-ı Mansur, Akroenos, Karakilise, Garsaura, Ameseia, Ankyra, Tralles, Karesi, Parthenios, Payperd, Çabakçur, Gangrea, Diyar-ı Bekir, Hadrianapolis, Mamüretül Aziz, Erzigan, Arz-ı Rum, Dorlion, Ayıntap, Kerasos, Defterhane-i Ali Osman, Kostantinopolis, Smirna, Kastrakommeni, Caesarea, Kırkkilise, İkonion, Katiaenion, Melita, Magnesia, Muşkara, Anahita, Kotyoro, Rihizios, Sangari, Amisos, Sinope, Diaspolis/ Eyalet-i Rum, Tekfurdağı, Komano Pontika/Dokia, Trapezus, Temenothytia, Edessa, Sandraka...”

Yeni adları:

“Adana, Adıyaman, Afyon, Ağrı, Aksaray, Amasya, Ankara, Aydın, Balıkesir, Bartın, Bayburt, Bingöl, Çankırı, Diyarbakır, Edirne, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, İstanbul, İzmir, Kastamonu, Kayseri, Kırklareli, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Nevşehir, Niğde, Ordu, Rize,

Yazının Devamı

İNÖNÜ’YE KURŞUN

30 Mayıs 2024

27 Mayıs darbesi (veya devrimi) çeşitli anılarla gündeme gelirken, az bilinen bir olayı da biz aktaralım...

1959 yılında İsmet İnönü Uşak’a geldiğinde Vali İlhan Engin her türlü toplantıyı yasaklamış, İnönü’nün her hareketine engel olmaya başlamıştır.

İnönü, toplantılar yasaklanınca, Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal’e Yunan General Trikopis’in kılıcını takdim ettiği evi ziyaret etmek istemiş, Vali Engin, Emniyet Müdürü Adnan Çakmak’ın mahkeme ifadesine göre, ona, “İnönü’yü bırakmayacaksınız, icap ederse vuracaksınız” diye emir vermiştir.

Mahkeme ifadelerine göre, sonrası şöyledir:

Vali, Adnan Çakmak’ın emri yerine getirmediğini görünce şoförü Nurettin Erkal’a döner:

- Sen İnönü’yü vurur musun?

- Vururum ama silahım yok.

Vali bunun üzerine şoförün yanında oturan jandarma erinin silahını alır, şoföre verir.

Yazının Devamı

GDO’lu mısır!

28 Mayıs 2024

Rusya ve Ukrayna’dan on yük gemisi ile Tekirdağ Limanı’na getirilen GDO’lu mısırların, Tekirdağ Tarım İl Müdürlüğü laboratuvarlarında “GDO’suz” gibi gösterilerek iç piyasaya sokulduğu Tekirdağ CHP Milletvekili İlhami Aygün’ün açıklamalarıyla medyaya yansıdı. Tarım Bakanı İbrahim Yumaklı konuyla ilgili idari ve adli soruşturma başlatıldığını bildirdi.

Laboratuvarda yapılan sahtekarlık, Tarım İl Müdürlüğü’nden bir memurun ihbarı ile ortaya çıktı. Mısırların 5 ayrı firma tarafından ithal edildiği bildiriliyor. Bu firmaların adları açıklanmadı. Sadece birinin Malkara’da kurulu Ç. adlı bir firma olduğu haberlerde yer alıyor.

GDO’lu mısır kaçakçılığı ilk değil. Örneğin 2011 yılında Bandırma Limanı’nda bir gemide 6500 ton “GDO”lu mısır tespit edildiğini arşivde okuyoruz. Mısırlar iki firma tarafından ithal edilmiş. Firmaların yine adı yok. Sonra ne olmuş kimse ceza almış mı almamış mı belli değil.

Sonuçta bu olaylarda ithalatçı firmalar ile kimi bürokratların iş birliği yaptığı

Yazının Devamı

DEVLET ONURU

25 Mayıs 2024

Dış politikada mütekabiliyet (karşılıklılık) diye bir ilke vardır. Devletler arası ilişkide onurun ve çıkarların korunmasını öngörür. Devletin saygınlığı ile ilgilidir.

Osmanlı’dan kalan şöyle bir ‘hikâye’ vardır...

III. Napolyon’un süslü - püslü, beyaz boyalı bir arabası varmış. Paris halkı nezdinde bu araba korku ve telâş kaynağıymış. Görür görmez kaçışırlar, göz önünden kaybolmaya çalışırlarmış. O sıralarda Fransa’nın İstanbul sefiri de padişahların saltanat kayığına benzer bir kayık yaptırmış, debdebeyle gezip Boğaziçi’nin keyfini çıkarırmış. Sultanımız gıcık olsa da bizim Hariciye, Fransız sefirini o sevdadan vazgeçirmenin yolunu bulamamış. İstanbul sefirinin Boğaziçi’ndeki macerası Paris’te Osmanlı sefiri olarak bulunan Ahmed Vefik Paşa’nın kulağına gitmiş. Hemen Napolyon’un arabasının aynısından yaptırmış. Olur olmaz zamanda arabasına atlayıp Paris’i turlar, Vefik Paşa’nın arabasını görüp III. Napolyon geçiyor zanneden Parisliler selama dururlarmış.

Yazının Devamı

UNUTULMAK…

23 Mayıs 2024

Akademisyen Fatih Yaşlı, bir yazısında yaşanan siyasi çarpıklığın fotoğrafını çekiyor, özetle diyor ki: 

“... Türkiye bir yandan neredeyse toplumun yarısını oluşturacak bir şekilde geniş kesimlerin kendisini Atatürkçü, cumhuriyetçi, laik, seküler vs. olarak gördüğü ama öte yandan bunun siyasete yansımadığı, siyasal alanda buna dair bir mücadelenin yaşanmadığı, bunları savunmaya ve iktidara getirmeye dair bir iradenin mevcut olmadığı tuhaf bir dönemden geçmektedir.  

Evet, bugün Türkiye’de kendisine Atatürkçü diyen milyonlar vardır ama bu Atatürkçülük “Atam” fetişizminden, nostaljiden, sosyal medyada fotoğraf, video paylaşımından ve ulusal günlerde bankaların çektikleri reklam filmlerine bakıp duygulanmaktan öteye gitmemektedir.  

Kendisine Atatürkçü diyerek bunun üzerinden siyaset yapan bir siyasi aktör ise yoktur. Bugün Atatürkçülük ideolojik ve teorik olarak sahipsizdir.” 

Tespit doğrudur. 

En başta

Yazının Devamı