Ramazan geldi, minareler arasına gerilen mahyalar İstanbul’un dört bir yanına göz kırpmaya başladı. Mahya İstanbul’a mahsus bir uygulama olup 1600’lerden beri minareleri ve kenti süslüyor.
Minare “nur” kökünden geliyor. Mahyanın da Farsçada ay anlamına gelen “mah” sözcüğünden türediği söylenir. “Yılda bir ay”ı ifade eder.
Mahyalar iki minare arasına kurulur. Caminin iki minaresi yoksa minare ile kubbe arasına kurulduğu da oluyor. Bazen de camide kubbenin içine kuruluyor.
Mahyalarda önceleri resim olurmuş. II. Abdülhamit döneminde yazıya dönülmüş. Peki mahyacı, kafasına göre bir şey mi yazıyor? Yok canım. Prof. Süheyl Ünver anlatıyor:
“Eski tarihlerde mahyacı saraydan gönderilen inci ile kırmızı veya yeşil atlas üzerine mahyayı yazar, bu yazılmış numune saraya gönderilir. beğenilirse minareler arasına kurulurdu.”
Böylece mahyaların da sansürden geçtiğini öğrenmiş oluyoruz...
Bazen mahyacıların başı tesadüfen belaya da giriyor. Yine Süheyl Ünver’e göre:
Kemal Kılıçdaroğlu, “Tarihi Dönüm Noktasında CHP” başlıklı 22 sayfalık bir rapor hazırlatıp milletvekillerine dağıtıyor. Kime mi hazırlatmış?
Refah Partisi’nden transfer edip bir dönem Genel Başkan Yardımcısı yaptığı CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’na... Rapordan birkaç satırı görüşlerinize sunuyoruz:
- Türk yerine Türkiyeli kavramı en doğru seçenektir.
- CHP’nin ‘Alevi partisi’ olduğu algısı oluşmuştur
- Laiklik kavramını yeni baştan tanımlamak zorundayız...
- CHP’nin Müslüman bir ülkede siyaset yaptığını unutmaması gerekir. İslam’ın mülkiyet, adalet, kul hakkı, alın teri gibi ilkeleri ön plana çıkarılmalıdır.
- CHP’liler tarafından sık sık kullanılan “Ortadoğu bataklığı” nitelemesi de sorunludur. Kastedilen bölgede yaşanan savaşlar, şiddet, terör olsa da bu söz oryantalizm, ayrımcılık, nefret söylemi kokan bir nitelemedir. Evet, bu coğrafyada ciddi sorunlar var ama biz de bu coğrafyanın içindeyiz ve yıllarca yaptığımız gibi “Hayır değiliz, biz Batılıyız, Avrupalıyız” demekle işin içinden çıkamayız.
“Güney Afrika ve İzlanda modellerinden ilham alınacak olan yeni anayasa Meclis’e aralık ayında gelecek... Atatürk yeni anayasada sadece ‘kurucu’ sıfatıyla yer alacak. Atatürk ideolojisine atıfta bulunan maddeler çıkarılacak.”
Yukarıdaki açıklamayı Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum birkaç gün önce bir televizyon kanalında yaptı. Ve tabii herkesin ilk sorusu, “Meclis’in yetkisinde olan bir konuda bir danışman nasıl oluyor da Meclis adına bu kadar kesin ifadeler kullanabiliyor?” oldu. Soruyu CHP Anayasa Komisyonu üyesi Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’ya yönelttik. Dediği;
- Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Anayasa’nın ve hukukun işlediği ülkelerde yetkisiz bir kişidir. Bizde böyle açıklamalar yapabiliyorsa bu... Ülkemizde yasama ve yürütmenin sembolik hale geldiğini... Yetkilerini gönüllü ya da gönülsüz Cumhurbaşkanı’na devrettiklerini... Tek işlevlerinin orası tarafından kendilerine tebliğ edilen kararları icraya koymaktan ibaret olduğunu... Bu çerçevede yeni anayasa çalışmalarının Saray’da oluşturulan ekipçe yürütüldüğünü gösteriyor.
- Başka ne gösteriyor?
- Konu Meclis’e geldiğinde AKP’li milletvekillerinin bu Başdanışman aracılığıyla tebliğ edilen talimata uygun
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum yeni anayasanın aralıkta Meclis’e gelebileceğini söyledi.
Bloomberg TV’nin sorularını yanıtlayan Mehmet Uçum, hükümetin Anayasa’yı 110 - 120 madde arasında sadeleştirmek istediğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Uçum, 50 ülkenin araştırıldığını ve Güney Afrika ila İzlanda modellerinden ilham alınacağını belirtirken, yeni anayasa taslağının ana hatlarının haziran sonu, temmuz başı itibariyle hazır olabileceğini ve ardından kamuoyunda yorumlanabileceğini söyledi.
Uçum, “Genel görüş yeni anayasada belli bir ideolojiye referans olmaması yönünde. Yeni anayasanın giriş kısmında Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri olduğunun belirtilmesinin daha uygun olacağı düşünüldü” diye konuştu. Yani Atatürk ilkeleri referans alınmayacak.
Uçum, yeni seçim sisteminin ülkeyi denk nüfusa sahip 550 seçim bölgesine ayırarak her bölgenin 1 milletvekili ile temsil edilebileceğini söyledi, “Dar bölge seçimi siyasi partileri, seçmenlere en uygun adayı seçmeye zorlayacaktır” dedi.
***
Başdanışman Uçum’un hükümetin hazırlayacağı anayasa taslağını ve Meclis sürecini adeta kâhin gibi ayrıntılarıyla bilmesi tabii okurda da bir kuşku
Topu topu 8 maddelik bir kanun tasarısı. Komisyondan geçti, bu hafta Genel Kurul’da görüşülecek. Adı; Maarif Vakfı Kanun Tasarısı.
Resmi gerekçesi son derece ulvi;
“Yurtdışında okul öncesi eğitimden üniversite eğitimine kadar tüm eğitim süreçlerinde burslar vermek, okullar, yurtlar açmak, eğitim program ve içeriklerini geliştirmek vb.”
CHP Bursa milletvekili Ceyhun İrgil’e göre ise asıl amaç çok farklı:
- Asıl amaç devletin maddi - manevi bütün gücünü kullanarak Cemaat’in yurtdışındaki okullarını kapatmak veya ele geçirmek. Bunun için vakıf adı altında ve tabii iktidarın güdümünde adeta paralel milli eğitim bakanlığı kuruyorlar. Tasarı Anayasa ve öğretim birliği yasasına da açıkça aykırı...
- Neresiyle aykırı?
- Vakıf kendi dünya görüşüne göre eğitim programları geliştirecek ve eğitmen yetiştirecek. Tasarıya göre vakfın eğitim kurumu açtığı ülkelerde Milli Eğitim Bakanlığı başta, hiçbir kamu kurumu aynı amaç güden birimler kuramaz. Daha önce açılmışlar varsa yetkileri bu Maarif Vakfı’na devredilecek. Bu da MEB’in görevini tamamen bu vakıfa devretmesi demek.
Liseler barut fıçısına dönmüş... İstanbul Erkek Lisesi kıvılcımı çakınca birbiri peşinden patladılar... Baskı ve kötü yönetimden yakınan liselere, yurdun dört bir yanından 360’ın üzerinde lise destek verdi.
Eğitimci Maksut Balmuk hatırlattı...
“Türkiye’ nin en ücra köşesindeki bir okula (ilkokul, ortaokul, lise fark etmez) müdür olmak için en az 3 yıl müdür yardımcısı olarak çalışmak gerekiyor. Ve atamayı valilikler yapıyor. Fakat bir lise ‘Proje okulu’ ilan edilmişse Milli Eğitim Bakanı birikimi ve deneyimi olmayan bir şahsı bu okullara müdür atayabiliyor. Örneğin:
İstanbul Erkek ve Kabataş Lisesi’nin müdürleri Rum azınlık okulunda 6 ay müdür yardımcılığı yaptıktan sonra bu okullara müdür oldular. Müdür olacak isimleri yandaş vakıf ve dernekler belirliyor...”
Bu iktidarın gençlik politikası belli:
Dindar ve kindar bir nesil yetiştirmek...
Sorgulamayan, araştırmayan, düşünmeyen, bilime sırtını dönmüş, kim güçlüyse ona biat eden, koyun gibi kullar imal etmek...
Atatürk, 27 Ocak 1923 tarihinde İzmir Hükümet Konağı’nda halk temsilcilerine hitaben konuşuyor. Kendisinin ısrarla övülmesine ve yüceltilmesine karşı şunları söylüyor:
“... Bu başarılar yalnız benim eserim değildir ve olamaz. Bütün bu başarılar ulusun gücünün, inancının ve işbirliğinin sonucudur. Yiğit ulusumuzun ve seçkin ordumuzun kazandığı başarılar ve zaferlerdir...
...Baylar,
Bir ulus için, bir yurt için gerçek kurtuluş, esenli yaşayış ve tam başarı istiyorsak bunu hiçbir gün bir tek kişiden umup beklememeliyiz. Herhangi bir kişinin başarısı demek ulusun bir parçasının başarısı demektir. Bir ulusun başarısı ise o ulusun bütün güçlerinin bir arada birikip birleşmesiyle gerçekleşebilir. Eğer ileride böyle kazançlara ve başarılara ulaşmak istiyorsak hep öyle davranalım, hep öyle yürüyelim.”
***
Atatürk Ankara ileri gelenleriyle konuşuyor (28.12.1919)
Baylar,
Arkadaşımız Fahrettin Fidan geçen hafta Eskişehir’in Tepebaşı Belediyesi’ni gezdi, Başkanı Dt. Ahmet Ataç’la konuştu. Sonuçta “Bence Tepebaşı Türkiye’de en başarılı belediyelerden biri” kanısına vardı. Neler mi görmüş orada:
- İçinde üç ayrı kapalı yüzme havuzu bulunan, üst katlarındaki salonlarında çeşitli spor etkinliklerinin yapıldığı, hemen yanı başında büyük çim sahanın yer aldığı Mustafa Kemal Atatürk Spor Tesisleri.
- 20 kadar villadan oluşan Deneyimliler (Yaşlılar) ve Alzheimer Konuk Evi.
- Zihinsel engellilerin Eskişehir’deki fabrikalardan gelen basit parçaları monte ederek beceri ve para kazandıkları Engelliler Montaj Atölyesi.
- Kadınların istek ve yeteneklerine göre üretim yapıp bunları belediyenin Hanımeli adlı standında satarak para kazandıkları... Bunu yaparken çocuklarını aynı binadaki kreşe teslim ettikleri toplam 29 “Belde Evi.”
- Binlerce çocuk ve gencin devam ettiği sanat, eğitim, spor ve kültür merkezleri.
- Yaşlılar ve hastalar için evde bakım merkezleri.