Atatürk düşmanla mücadelede üç kuvvetin tayin edici olduğunu söyler:
1. Milletin kendisi, 2. Meclis 3. Silahlı Kuvvetler...
Bu üç kuvvet iki cephede savaşır; 1.İç cephe 2. Dış cephe...
Gerisini Nutuk’tan okuyoruz:
“Asıl olan iç cephedir. Bu cephe bütün memleketin, bütün milletin meydana getirdiği cephedir. Dış cephe, doğrudan doğruya ordunun düşman karşısındaki silâhlı cephesidir. Bu cephe sarsılabilir, değişebilir, mağlûp olabilir; fakat bu durum, hiçbir zaman bir memleketi, bir milleti yok edemez. Önemli olan, memleketi temelinden yıkan, milleti tutsak ettiren, iç cephenin çökmesidir. Bu gerçeği bizden daha çok bilen düşmanlar, bu cephemizi yıkmak için yüzyıllarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar. Bugüne kadar başarılı da olmuşlardır. Gerçekten “kaleyi içinden almak”, dışından zorlamaktan çok kolaydır. Bu amaçla şahıslarımıza kadar temasa gelebilen bozguncu mikropların, araçların varlığını iddia etmek doğrudur.
Meclis’in düşünüş biçimi, çalışması, vaziyeti, düşmana ümit verici olmadıkça iç ve dış cephelerimizin yerinden oynamasına olanak ve olasılık yoktur....”
***
Yunan filozof Sokrates ile öğrencisi Alkibiades Türkiye’ye gelmiş olsalar aralarında nasıl bir konuşma geçerdi... Mesela:
Sokrates: Alkibiades bu ülkede insanlar sürekli tartışıyorlar. Bu onları iyiye, doğruya, gerçeğe yaklaştırıyor mu?
Alkibiades: Hayır Sokrates. Bu ülkede böyle bir alışkanlık yok. Burada insanlar birbirleriyle konuşmazlar.Birbirlerine konuşurlar. Düşünceler birbirine değemeden geçip gider. Amaç iyiyi doğruyu bulmak değil. Önemli olan bu tartışmadan üstün çıkmak.
S: Gerçeğe doğru yönelmedikçe bu tartışmaların ne anlamı var?
A: Bu ülkede herkes bir gurubun, bir cemaatin mensubu. Tartışmada üstün çıkmak aynı zamanda mensup olduğu cemaatin üstünlüğünü gösterir. Amaç bu olunca tartışmak ortak bir arayış ve bununla birlikte barış ve dostluk getirmiyor. Tersine düşmanlıkları körüklüyor.
S: Peki ortak bir değer sisteminin bulunmadığı bir ülkede demokrasi nasıl yürüyecek?
A: Yürümüyor zaten. Ülkeyi yönetenlerin demokrasi anlayışı aynı görüşü paylaşanlar için geçerli. Eğer karşıt görüşlere sahipseniz başınıza olmadık şeyler gelebilir. Sonunda susmak zorunda karılırsınız. İşin en tuhaf yanı da bunlar demokrasiyi korumak adına yapılır.
S- Hiç anlamıyorum. Olmayan demokrasiyi
Facebook’ta “Deniz Baykal Erdoğan’a can simidi oldu” diyenlere bir yanıt var.Okuyalım...
- Ergenekon, Balyoz davalarındaki iddiamızı bir kenara bırakırken Erdoğan’a can simidi olmadık.
- Türkiye’yi terör bataklığına sürükleyen barış sürecine kredi verirken Erdoğan’a can simidi olmadık.
- Ekmelettin İhsanoğlu’nu aday çıkartırken Erdoğan’a can simidi olmadık.
- “Laiklik tehlikededir diyemem” derken Erdoğan’a can simidi olmadık.
- Anayasa’da etnik millet tanımı olmayacak, TC vatandaşlığı olacak derken Erdoğan’a can simidi olmadık.
- Kuran kurslarının yaş sınırını kaldıran yasayı AYM’ye götürmeme talimatı verirken Erdoğan’a can simidi olmadık.
- Bütün okullar imam hatibe çevrilirken sustuk,
20 Temmuz 2015. Şanlıurfa Suruç’ta patlayan bomba sonucu 34 yurttaşımız hayatını kaybetti. Devlet büyüklerimiz art arda açıklamalar yaparak saldırıyı kınadı.
* 19 Ağustos 2015. PKK saldırısı sonucu Siirt’te 8 askerimiz şehit oldu. Devlet büyüklerimiz art arda açıklamalar yaparak saldırıyı kınadı.
* 6 Eylül 2015. PKK saldırısı sonucu Hakkari Dağlıca’da 16 askerimiz şehit oldu. Devlet büyüklerimiz art arda açıklamalar yaparak saldırıyı kınadı.
* 8 Eylül 2015. PKK saldırısı sonucu Iğdır’da 13 polisimiz şehit oldu. Devlet büyüklerimiz art arda açıklamalar yaparak saldırıyı kınadı.
* 10 Ekim 2015. Ankara Garı önündeki bombalı saldırıda 104 yurttaşımız hayatını kaybetti. Devlet büyüklerimiz art arda açıklamalar yaparak saldırıyı kınadı.
* 12 Ocak 2016. İstanbul Sultanahmet’te meydana gelen bombalı saldırıda 10 yabancı uyruklu turist hayatını kaybetti. Devlet büyüklerimiz art arda açıklamalar yaparak saldırıyı kınadı.
* 17 Şubat 2016. Ankara’da askeri servis otobüslerine düzenlenen saldırıda 28 yurttaşımız hayatını kaybetti. Devlet büyüklerimiz art arda açıklamalar yaparak saldırıyı kınadı.
Çarşambadan belliydi, nitekim öyle de oldu. Anayasa komisyonu daha üçüncü oturumunda dağıldı. Masayı dağıtan Başkan İsmail Kahraman 24 saat sonra tekrar toplanalım çağrısı yaptı? Neler olduğunu komisyonun CHP’li üyesi Ömer Süha Aldan’a sorduk. Dediği:
- Önceki gün komisyonumuz çalışırken Başkan İsmail Kahraman bir anda “10 dakika ara veriyorum” deyip salondan çıktı. O arada Cumhurbaşkanı’yla görüşmüş, Saray’dan kendisine, “Başkanlık konuşulmayacaksa masayı dağıt” denmiş olabilir. Salona dönüşte masayı dağıttı. Sonradan bu kez devreye Başbakan’ın girdiği yeniden toplanma çağrısını Başbakan’ın etkisiyle yaptığı söyleniyor.
- AKP’liler, masayı, başkanlık sistemini tartışmayız bile diyen CHP dağıttı, diyor.
- İyi de biz bunu masa kurulmadan önce de söyledik.
- HDP ve MHP’nin masadaki tavrına ne diyorsunuz?
- HDP, bu komisyonu AKP ile yeniden temas kurmanın aracı olarak görüyor. MHP de, AKP ile HDP’yi baş başa bırakmayıp kontrol altında tutmanın vasıtası olarak. O yüzden dağılmasından hoşlanmadılar.
- Sonuç?
İkinci Dünya Savaşı’nın ünlü komutanlarından İngiliz generali Bernard Montgomery, hatıralarında kurmay subayları 4 ana karakterde inceliyor...
Çalışkan veya tembel...
Akıllı veya aptal...
Montgomery bu karakterleri birleştirerek 4 kurmay tipi ortaya çıkarıyor...
1. Aptal ve tembel olanlar: Bunlar kaale bile alınmaz..
2. Akıllı ve çalışkan olanlar: Onlara tugay - tümen seviyesinde görevler verilebilir...
3. Akıllı ama tembel olanlar: Bunlar stratejik düşünebilir, büyük karargâhlarda çalıştırılabilirler...
4. Aptal ve çalışkan olanlar...
Gençlik Parkı’nın ana kapısının tam karşısındaki meydanın halk arasındaki adı “Hergele Meydanı”ydı. Son yıllarda otopark olarak kullanılıyordu. Birkaç yıl önce üzerinde devasa bir cami inşaatı başladı. İnşaat bitmek üzere. Ama o biterken hemen yanındaki bir bina... Mimarlık fakültelerinde “Yakın Cumhuriyet döneminin simgesel binalarından” olarak gösterilen İller Bankası binası yıkılmak isteniyor. Hatta boşaltılmasına bile başlandı. Ankara Mimar Odası Başkanı Tezcan Karakuş Candan’la bu konuyu konuştuk.
- Bina neden yıkılmak isteniyor?
- Yıkım için açıklanan sebep; caminin daha görünür olması. Aynı gerekçeyle caminin öbür tarafında kalan TİKA binası da yıkılacak.
- Sebep sadece camiyi daha görünür kılmak mı?
- Hayır, asıl sebep Çankaya - Ulus aksındaki yakın Cumhuriyet döneminin simge binalarını teker teker ortadan kaldırarak, yerine bugün işbaşında olan zihniyetin kendi simgelerini koymak istemesi. Bu nedenle daha önce Sıhhıye’deki Etibank ile Zafer Meydanı’ndaki Danıştay binası bu kafanın kurbanı oldu. Cumhuriyet’in bu temsil aksı üzerinde hiç ibadethane yoktu. Bu arada o eksikliği! de gideriyorlar. Kulağımıza daha vahim haberler de geliyor.
-Ne gibi haberler?
-Söz konusu cami ibadete
Medya ve demokrasi... Medyada demokrasi... Demokrasi ve medya... Bu iki sözcük pek sık bir araya gelir... Peki medyada demokrasi var mıdır?
Vardır...
Madem günlerden pazar size bunu neşeli bir örnekle kanıtlayalım...
Bundan önce çalıştığımız gazetelerden biriydi. Sektöre sendika giriyor, patronlar demokratlaşmaya zorlanıyordu. Bizim gazetede de yönetime katılma eğilimleri baş göstermişti.
Homurtular yoğunlaşınca patronaj demokratlaşma yolunda bir karar aldı...
Yeni yıl zamları çalışanların katılımıyla saptanacaktı.
Yılbaşına iki hafta kala bölüm temsilcilerinden oluşan bir kurul oluşturuldu. İyiydi hoştu... Ama bir küçük arızası vardı... Kurula katılacak temsilcilerin tümünü yönetim seçmişti!