<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Meclis Plan - Bütçe Komisyonu'nda "Türk Patent Enstitüsü Kuruluş Yasa Tasarısı" görüşülüyordu. Enstitü'ye alınacak uzman ve uzman yardımcılarında aranacak koşulları belirleyen 23. maddeye gelinmişti. Tasarıdaki metin adayların İngilizce, Fransızca ve Almanca dillerinden birini bilmelerini öngörüyordu. Madde görüşülürken AKP'li üyeler bir değişiklik önergesi verdiler. Önerge aynen şöyleydi:
"Uzman ve uzman yardımcısı olacaklar Birleşmiş Milletler'de kullanılan dillerden birini bilmek zorundadırlar."
Komisyon'daki AKP'li üyelerin oylarıyla kabul edilen bu değişikliğin ne anlama geldiğini Patent Enstitüsü'nden bir dostumuzdan dinliyoruz.
- Birleşmiş Milletler'de konuşulan diller bilindiği gibi İngilizce, İspanyolca, Fransızca, Rusça, Çince ve Arapçadır. Yine bilindiği gibi Arapça AKP kadroları içinde yaygın bir dil. Yapılan değişikliğin amacı çok açık...
Dostumuz sözlerine noktayı şöyle koyuyor.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Atatürk heykeli açılışı için Meksika'ya giden Devlet Bakanı Güldal Akşit, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve Çalışma Bakanı Murat Başesgioğlu'nun Lapis Holding tarafından ağırlandığını Hürriyet'te Süleyman Demirkan'ın haberine dayanarak yazmıştık. Lapis Holding'in hileli iflastan 3.5 yıl hapse çarptırılan Apel Çelik'e ait olduğunu ve davanın sürdüğünü eklemiştik. Çelik, TYT Bank'tan 300 milyon dolar boşaltmakla suçlanıyor.
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül konuya ilişkin açıklamasında diyor ki:
"... Yurtdışında hayatını kazanmak için bin bir fedakârlığa katlanarak ülkesine küsmeyen, milliyetini iftiharla ifade eden insanlara şefkatle yaklaşmak, kabilse onlara yardımcı olmak benim insanlık ve hizmet anlayışım olmuştur." (Hürriyet 4 Kasım)
Söz konusu kişiler banka boşaltmaktan yargılanmasa bu şevkatli yaklaşımı kutlardık elbet.
Hemen kaydedelim... Eğer 3 CHP milletvekili, banka boşaltmaktan yargılanan birinin şirketi tarafından yurtdışında ağırlansa bugün Türkiye'de yer yerinden oynuyor olurdu...
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
CHP İstanbul Milletvekili, sanayici Memduh Hacıoğlu dün Radikal'de Neşe Düzel'in sorularını yanıtlarken diyor ki:
- Üniversitelerde öğrenciler kamu hizmeti veren değil alan durumundadır. Bu yüzden türban kısıtlaması kaldırılmalı, öğrenciler türban takabilmelidir...
***
Türbanlı öğrencilerin İstanbul Üniversitesine alınmaması üzerine konu yargıya taşınmış, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 1999 yılında "yüksek öğretim kurumlarında türbana izin verilmemesi" ni onaylamıştı...
Anayasa Mahkemesinin de aynı yönde kararları bulunuyor.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Belkıs Tarman Torunoğlu Hanım mektubunda anılarını aktarıyor:
... Babam, 1931 yılında, o günkü deyimiyle "Ziraat Umum Müdürü" görevinde bulunuyordu. Bir gün Atatürk'e yakın bir zat gelip, Paşa'nın zirai bir alet istediğini belirtmiş ve Orman Çiftliği'ne gönderilmesini istemiş. Babam:
- Bu şekilde olmaz, yazılı ve imzalı bir istek olmalı, yanıtını vermiş.
Birkaç gün sonra Atatürk, Ziraat Bakanlığı'nı teftişe gelmiş. Babam tanıştırıldığında sormuş:
- Benim imzam olmadığı için isteği geri çeviren müdür bu bey mi?
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Brezilya dönüşü Deniz Baykal Esenboğa Havaalanı'nda partililer ve milletvekilleri tarafından çiçeklerle karşılandı.
Bu özel karşılamanın sebebi, Genel Başkan'ın Brezilya'da yapılan Sosyalist Enternasyonal'de Başkan Yardımcılığı'na seçilmesiydi... Olay, CHP'nin internet sitesinde "son seçimlerdeki başarının sonucu" olarak takdim edildi...
Kimi gazeteler haberi "Baykal'a büyük onur" başlığıyla verdi.
Baykal, havaalanında:
- Bunun altında CHP'nin doğru politikalarının yarattığı etki ve saygınlık var, diye konuştu...
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Geçenlerde, Ankara'da bir liseyi baliciler bastı. Ellerindeki kırık bira şişeleriyle bir süre terör yaratan baliciler çekip gittikten sonra gelen polise öğretmenler sitem etmeye başladılar. Bir öğretmen, bunlar çocuklarımızı her gün rahatsız ediyorlar ve durumu her defasında size bildiriyoruz. Peki neden bunlar hakkında işlem yapmıyorsunuz, deyince polis;
- Valla hocam dedi, haklısınız ama bizim de elimizden pek bir şey gelmiyor. Biliyorsunuz, elimizi kolumuzu bağlayan CMUK diye bir yasa var, o yüzden bunların sadece ifadelerini alabiliyor, sonra da bırakmak zorunda kalıyoruz.
- İyi ama Kızılay'da memur coplarken de CMUK var, bu yasa o zaman neden aklınıza hiç gelmiyor?
Polis, hık - mık edip gittikten sonra öğretmenler kendi aralarında bu sorunu nasıl çözeceklerini tartışmaya başladılar. Biraz önce polisle tartışan öğretmen;
- Arkadaşlar dedi, benim polisi harekete geçirecek bir önerim var, kabul ederseniz bundan sonra onu uygulayalım.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Erman Toroğlu Hürriyet spor sayfasında 24 Ekim günü yazdığı yazıda "bekaret"le ilgili benzetmeler yaptı. Örneğin dedi ki:
"Bakirelik yalnız bayanda mı olur? Mesela, 'hakemin bakiresi olmaz mı?' Yani bozulmamış bir hakem. Tabii ki, olur. Hakemi kim bozar? Kendi camiası. Ben hep şunu söyledim; 'önce futbolcu, sonra hakemim'...
Hürriyet gazetesi içindeki Kadın Grubu, Toroğlu'nu bu yazısından dolayı Doğan Yayın Konseyi'ne şikâyet etti. Kadınlar ne mi dedi? İşte onların şikâyet yazısından bir bölüm:
... Erman Toroğlu, yazısında bekareti, "kaybedildiği anda kişinin değerini azaltan" bir olgu olarak tanımlamıştır.
Bekaret, Türkiye'de ve dünyada yüzyıllardır üzerinde tartışılan bir konudur. Kadın namusunu, eşittir bekaret olarak gören zihniyet çağdışıdır. Bu zihniyet nedeniyle her yıl milyonlarca kadın şiddet görmekte, aşağılanmakta, "namus" cinayetlerine kurban gitmektedir.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Cumhuriyet'in 80. yılında büyük bir komediyi hüzünlü gözlerle izliyoruz... Emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı vererek kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenler bugün karşı tarafa geçmiş, mazlum komşu ülkeyi işgal eden emperyalistlere asker desteği vermek için çırpınıyor, karşı taraf asker istemiyor diye sevineceği yerde kızıyor, Türk çocukları ateşe atılmadığı için memnun olacak yerde asker göndermek için çabalarını sürdürüyor...
Giderek bataklığa gömülen ABD yarın çekip gidecek, Türkiye yıllar yılı Irak ve Arap dünyasının gözünde lanetle anılacak. Bunu kimse görmek istemiyor.
Ekonomi IMF'nin, dış politika Amerika'nın emrine bırakılmış.
Bağımsız Cumhuriyet 80. yılını tanınmaz halde kutluyor.
Sorun bugün başlamadı. Cumhuriyet, Atatürk'ün öldüğü 1938 yılının 10 Kasım günü saat 9'u 5 geçeden itibaren günbegün geri götürülmüştür.