Asker konuşunca

17 Ekim 2003

<#comment>
<#comment>
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, geçen pazar günü üniversiteye girişte imam hatip ve diğer meslek okullarının önünü açan tasarı için kesin konuştu:
- Tasarı gelecek hafta Meclis'ten geçecek, hayırlı olsun.
Bu sözler geçen pazartesi günü Hürriyet'te yayımlandı.
Ne rektörlerin tepkisi, ne TÜSİAD bildirisi, ne kimi köşe yazarlarının eleştirisi... Hiçbir şey iktidarı yolundan çevirememişti.
Aynı gün Genelkurmay İkinci Başkanı İlker Başbuğ bir soru üzerine imam hatiplerin çoğaltılmasına karşı rahatsızlıklarını ortaya koydu.

Yazının Devamı

Kemal ve Kemalizm

16 Ekim 2003

Peki nedir? Murat Birselle yaptığı konuşmada ipucu veriyor:- CHP Atatürkçülük ile çağdaş sosyal demokrasiyi sentezlemelidir.Muhalefet milletvekili Kemal Beyin derdi iktidarla değil kendi partisiyledir. CHPnin ilkelerinden biri "halkçılık"tır. Atatürkçülük ile sosyal demokrasi çatışmaz. Ama Atatürkçülük IMF programı ile bağdaşmaz. Kemal Beyi rahatsız eden de tam budur; CHP içinde teslim olmamakta direnen unsurları temizlemek.Eğer Parti Meclisinde kendi görüşündekiler çoğunlukta olmazsa partiyi bırakıp gitmekle tehdit ediyor. Baykala şantaj yapıyor. Truva atının kendilerini ham yapmasından korkan Atatürkçü CHPliler genelde sessiz. Ama korkunun ecele faydası var mı? CHP kurultayına doğru Kemal Dervişin demeç yoğunluğunu artırdığı görülüyor. Nedir Kemal Beyin rahatsızlığı? AKP mi? Hayır. AKPnin icraatını beğeniyor. Bugün kendi yerinde oturan Ali Babacanı da övüyor. "Sonunda acı getirecek zevklerden kaçınılabileceğini, sonunda zevk getirecek acılara da dayanılabileceğini düşünüyorum." Michel De Montaigne Şöyle bir hafifletici sebep olabilir mi? - Ben banka hortumladım. Milyarlarca doları cebime attım. Ama hafifletici sebebim var. - Nedir?- Filanca şirket borçlarını erteledi. Madem o

Yazının Devamı

Kemal ve Kemalizm

16 Ekim 2003

<#comment>
<#comment>
CHP kurultayına doğru Kemal Derviş'in demeç yoğunluğunu artırdığı görülüyor. Nedir Kemal Bey'in rahatsızlığı? AKP mi? Hayır. AKP'nin icraatını beğeniyor. Bugün kendi yerinde oturan Ali Babacan'ı da övüyor.
Peki nedir? Murat Birsel'le yaptığı konuşmada ipucu veriyor:
- CHP Atatürkçülük ile çağdaş sosyal demokrasiyi sentezlemelidir.
Muhalefet milletvekili Kemal Bey'in derdi iktidarla değil kendi partisiyledir. CHP'nin ilkelerinden biri "halkçılık"tır. Atatürkçülük ile sosyal demokrasi çatışmaz. Ama Atatürkçülük IMF programı ile bağdaşmaz. Kemal Bey'i rahatsız eden de tam budur; CHP içinde teslim olmamakta direnen unsurları temizlemek.
Eğer Parti Meclisi'nde kendi görüşündekiler çoğunlukta olmazsa partiyi bırakıp gitmekle tehdit ediyor. Baykal'a şantaj yapıyor. Truva atının kendilerini ham yapmasından korkan Atatürkçü CHP'liler genelde sessiz.

Yazının Devamı

Mahşere çağrı...

15 Ekim 2003

Amerikan askerleri işgalin ilk gününden bu yana ev ev arama yaparken aile reislerini yere yatırıp, kimi zaman başlarına çuval geçirerek ailesi önünde aşağılıyor. Bir haftada yaklaşık "1000 Iraklı" Amerikan kurşunuyla can veriyor.Irak halkı Amerikalılardan iliklerine kadar nefret ediyor.Amerikan ordusunun mezalimi, Irakta halk ile gerilla savaşçıları arasındaki dayanışmayı artırıyor. Bundan böyle Irak halkı ile Amerika barışmayacak. Öyle görünüyor ki, Beyrut ve Somalide olduğu gibi, büyük çaplı bir iki saldırıdan sonra Amerikan askeri Irakı terk edecek. Ya da aklını kullanıp yönetimi bunlara meydan kalmadan BMye bırakacak.Diyeceğimiz... Bundan böyle Amerikayı biz bile kurtaramayız.Şu sırada Iraka gönderilecek 10 bin, 20 bin Türk askeri hiçbir şeyi değiştiremez. Olan bu hengâmede oraya gidecek ve ateşin üzerine oturacak vatan evlatlarına olur... Independent gazetesi, Irakın Dhulnaya bölgesinde Amerikan askerlerinin "teröristleri saklıyorsunuz" bahanesiyle çiftlikleri nasıl berhava ettiğini yazıyordu geçen pazar günü... Buldozerler 70 yıllık palmiyeleri, limon ve portakal ağaçlarını kökünden söküp araziyi dümdüz ederken savaş araçlarından yüksek sesle caz müziği çalıyormuş... Tayyip

Yazının Devamı

Mahşere çağrı...

15 Ekim 2003

<#comment>
<#comment>
Independent gazetesi, Irak'ın Dhulnaya bölgesinde Amerikan askerlerinin "teröristleri saklıyorsunuz" bahanesiyle çiftlikleri nasıl berhava ettiğini yazıyordu geçen pazar günü... Buldozerler 70 yıllık palmiyeleri, limon ve portakal ağaçlarını kökünden söküp araziyi dümdüz ederken savaş araçlarından yüksek sesle caz müziği çalıyormuş...
Amerikan askerleri işgalin ilk gününden bu yana ev ev arama yaparken aile reislerini yere yatırıp, kimi zaman başlarına çuval geçirerek ailesi önünde aşağılıyor.
Bir haftada yaklaşık "1000 Iraklı" Amerikan kurşunuyla can veriyor.
Irak halkı Amerikalılardan iliklerine kadar nefret ediyor.
Amerikan ordusunun mezalimi, Irak'ta halk ile gerilla savaşçıları arasındaki dayanışmayı artırıyor.

Yazının Devamı

İşte demokrasi!..

14 Ekim 2003

AKPnin muhalif isimlerinden Ersönmez Yarbay, dün Meclisteki basın toplantısında partisinin pazar günkü kongresini değerlendiriyordu ki, bir gazeteci;- Efendim, dedi, kongrenizde demokratik uygulama hiç olmadı mı? Soruya Ersönmez Yarbayın yanıtı mı?- Oldu tabii ki... Örneğin Divan Başkanı delegelere bir defa, söz isteyen var mı? Bir defa da seçimlere geçiyoruz, aday olmak isteyen var mı? diye sordu. Gerçi hiç kimse ne söz istedi ne de aday oldu ama yine de bunlar bana göre demokratik uygulamalardı! Türkiyedeki siyasi partilerde parti içi demokrasi yok. 1.463 delegemiz var, bu insanlar pazar günü yaptığımız kongrede ilkokul öğrencisi gibi oturdular, hiçbiri konuşmadı. Ne Iraka asker gönderme tartışıldı ne kamu reformu tasarısı ne de bir başka konu... Kongrelerde en yüksek kürsü Divanın oturduğu kürsü olur. Çünkü orada en yüksek organ Divandır. Ama bizim kongremizde baktım, Divanın üzerinde bir kürsü daha var. Orada genel başkan konuştu ve tabii ki bu biraz tuhaf oldu. Sandıklar şeffaf olduğu için delegeler rahatça oy kullanamadı. Oy kullanma kabinleri sandıklardan uzak yerlere konmuştu, o yüzden çoğu delege açık oy kullanmak zorunda kaldı. Oysa oylama gizli, tasnif açık

Yazının Devamı

İşte demokrasi!..

14 Ekim 2003

<#comment>
<#comment>
'Türkiye'deki siyasi partilerde parti içi demokrasi yok. 1.463 delegemiz var, bu insanlar pazar günü yaptığımız kongrede ilkokul öğrencisi gibi oturdular, hiçbiri konuşmadı. Ne Irak'a asker gönderme tartışıldı ne kamu reformu tasarısı ne de bir başka konu... Kongrelerde en yüksek kürsü Divan'ın oturduğu kürsü olur. Çünkü orada en yüksek organ Divan'dır. Ama bizim kongremizde baktım, Divan'ın üzerinde bir kürsü daha var. Orada genel başkan konuştu ve tabii ki bu biraz tuhaf oldu. Sandıklar şeffaf olduğu için delegeler rahatça oy kullanamadı. Oy kullanma kabinleri sandıklardan uzak yerlere konmuştu, o yüzden çoğu delege açık oy kullanmak zorunda kaldı. Oysa oylama gizli, tasnif açık olmalıydı..."
AKP'nin muhalif isimlerinden Ersönmez Yarbay, dün Meclis'teki basın toplantısında partisinin pazar günkü kongresini değerlendiriyordu ki, bir gazeteci;
- Efendim, dedi, kongrenizde demokratik uygulama hiç olmadı mı?
Soruya Ersönmez Yarbay'ın yanıtı mı?
- Oldu tabii ki... Örneğin Divan Başkanı delegelere bir defa, söz isteyen var mı? Bir defa da seçimlere geçiyoruz, aday olmak isteyen var mı? diye sordu. Gerçi hiç kimse ne söz istedi ne de aday oldu ama

Yazının Devamı

Çocuklar büyüse...

12 Ekim 2003

"Uzun zamandan beridir hayatın - gerçek hayatın - başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıştım. Fakat her zaman yolumun üzerinde bir engel, öncelikle erişilmesi gereken bir şey, bitmemiş bir iş, hâlâ hizmet edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu. Sonra hayat başlayacaktı. Sonunda anladım ki, bu engeller benim hayatımdı. Bu görüş açısı, bana mutluluğa giden yol olmadığını gösterdi..."Peki sonuç? Onu da kitaptan okuyalım:- Mutlu olmak için daha iyi bir zamanı beklemekten vazgeçin... Mutluluk bir varış değil bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır... Ah şu çocuklar büyüse... Okulları bir bitse... Düğünü bir yapsak...Taksitler sona erse... Emeklilik gelse... Yazlığım olsa... Diye diye ömür gelir geçer. Mutluluk hep gelecekte aranır. Hep Kaf dağının ardında sanılır. "Geveze" adlı yeni yayımlanan bir kitapta Alfred Souza der ki: Türk erkeği 70 - 80 yaşında bile cinselliğe önem veriyormuş. Sadece "düşünce" bazında tabii... İş Bankası Yayınları, ünlü isimlerin hayat hikâyelerini uzun röportaj biçiminde yayımlıyor. Son kitap Halit Kıvançla ilgili. Röportajı yapan Aydın Engin, 78 yaşındaki

Yazının Devamı