<#comment>#comment>Hazine avukatlarının maaşlarının düşüklüğünü yazmıştık. Bu fedakar ve cefakar görevliler yazıya teşekkür ederken "Bu kadarcık maaşla çalışanlar baştan teslim olur" cümlemizin yanlış anlamaya yol açabileceğini kaydetmişler. Hiçbir avukatın maaş az diye görevi ihmal etmeyeceğini vurguladılar. İnanıyoruz. O cümle genel durumu tespit için konulmuştu yazıya.
Konuyla ilgili önemli bir noktayı da Avukat Şahin Mengü anımsattı...
- Bir başka yanlış da devleti savunan avukatların kurumlarına bağlı olmalarıdır. Örneğin, her bakanlığın, her genel müdürlüğün kendi avukatı vardır. Bu avukatlar sık sık eski bakan veya genel müdürlere karşı açılan davalarda görev almaktadır. Kurum avukatının boynu, bir süre amirliğini yapmış kişiye karşı elbet biraz büküktür. Bir fincan kahvenin bile malum, kırk yıllık hatırı vardır. O yüzden kurumunu gereğince savunamaz. Çözüm: Devlet avukatları bağımsız bir müsteşarlıkta, bir havuzda toplanmalıdır.
İsveçli Şair Sun Axelsson kocaman bir şiiri birkaç sözcüğe sığdırmış:Bakışının başkalarına ulaşması için Önce senin içinden geçmesi gerekir.
<#comment>#comment>İnternette "Ata'dan son mektup" başlığıyla gezinen şiiri kısaltarak dikkatlere sunalım:
Siz beni hala anlayamadınızVe anlamayacaksınız çağlarca da...Tutturmuş "Yıl 1919, Mayıs'ın 19'u" diyorsunuz.Ve eskimiş sözlerle beni övüyorsunuzMustafa Kemal'i anlamak bu değil,Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.Bırakın o altın yaprağı artık,Bırakın rahat etsin anılarda şehitler.Siz bana, neler yaptınız ondan haber verin.Hakkından geldiniz mi yokluğun, sefaletinBana, muştular getirin bir daha,Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan..Kuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız mı?Mesela uzaya Türk adını yazdırdınız mı?Hala, o, acıklı ağıtlar dudaklarınızdaHala oturmuş, 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz.Uyanın artık diyorum, uyanın uyanın!Uluslar, fethine çıkıyor, uzak dünyaların..Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız; Laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil.Bilim ağartsın saçlarınızı..Kitaplar..Ancak bölye aydınlanır o sonsuz karanlıklar...Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla.Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarlaBu vatan, bu canım vatan, sizden çalışmak ister,paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter! Kurtarıcı arayan ülkemizin telaşla Kemal Derviş'e
<#comment>#comment>Kemal Derviş'in "mevduattan vergi alınması" önerisini Ecevit "varlık vergisi gibi algılanır" diyerek geri çevirmiş.
Çünkü...
Halkçı Başbakan lakabının demokratik sol kültürde "halkı üten başbakan" anlamına geldiğini artık biliyoruz.
Sabah gazetesinde vergi uzmanı Şükrü Kızılot 'u okuyoruz:
"2000 yılındaki tahvil, bono, borsa, tefeci kazançları vergi dışı kalmıştır.
Bu kaynaklardan 1 trilyon lira kar sağlayan 1 kuruş vergi vermemektedir.
<#comment>#comment>Her türlü hortumcu, talancı, vurguncuya karşı devlet hazinesini savunan Hazine avukatları ne kadar maaş alır biliyor musunuz?
Bilmeyenlere fısıldayalım...
Adeta garson bahşişi kadar birşey...
Avukatların Ankara'dan bize geçtikleri mesaja göre...
30 yıl kıdemi olan 1'inci derece bir hazine avukatının maaşı topu topu 370 milyon liraymış... Aynı kıdemde bir yargıcın ise bunun üç katı para aldığını bildiriyor avukatlar... Emeklilikte durum aynı. Bir hazine avukatı 240 milyon lira emekli maaşı alırken aynı durumdaki yargıç bunun üç katı maaş almakta...
Tabii yargıçların maaşı da ahım şahım değil. Ancak hazine avukatlarının durumu tek kelimeyle hazin... Maaşlar adeta Hazine'yi savunmamaları için özel düzenlenmiş... Bu maaşa Hazine savunulmaz. Vatandaşın parası hortumcunun elinden kurtarılamaz. Bu maaşı alan daha baştan karşı tarafa teslim olur...
<#comment>#comment>Çanakkaleli okurumuz Osman Bilgiç "Milletvekillerini Meclis'e getirmek için bir önerim var" diyor ve ekliyor:
- Esnaf Kefalet Kooperatifi olağan mali kongresinin ilk turunda çoğunluk sağlanmayacağı belliydi. Bizim Kooperatif Başkanı toplantıya katılacak olanlara piyango ile çeşitli hediyeler vaat etti. Ve bu formülle toplantıda çoğunluk sağlamayı başardı. Kurula katılan 1000 esnaf'tan 325'i çekiliş sonucu hediye kazandı. Bu hediyelerin çoğunluğu beyaz eşya idi. Bu hediyelerin toplam değerinin 6 milyar lira olduğu açıklandı. Aynı sistem TBMM'de uygulanabilir, günde 6 milyar liraya Meclis toplanır. Avantaya endeksli tüm kuruluşlara bu formülü öneriyorum...
Devlet Bakanı Kemal Derviş ABD'de verdiği demeçlerde Başbakan'a sürekli bilgi verdiğini anlatıyordu. Başbakan Ecevit ise dün Amerika'daki Derviş'le hiç konuşmadığını söyledi. Demek Kemal Derviş Başbakan'la doğrudan değil aracı vasıtasıyla konuşuyor. Başbakan'ın düşüncelerini de "aracı"nın kendisine naklettiği kadarıyla öğreniyor.
Aracı dialogu nasıl isterse öyle yönlendiriyor.
Çelebi böyle idare ediliyor bizde devlet dediğin...
<#comment>#comment>Yunanistan'ın ulusal bağımsızlık günü bu yıl Ege'nin karşı yakasında biraz daha sakin kutlandı. Geçen yıllarda Hydra adasında olsun Preveze'de olsun sembolik Osmanlı gemileri yakılırdı. Bu yıl yumuşayan ilişkilere paralel olarak kutlamalarda kırıcı unsurlara yer verilmedi.
İstanbul'daki Yunan Konsolosluğu'nun Pera Palas Oteli'nde düzenlediği kokteyle seçkin davetliler katıldı. Sohbetlerde iki ülke arasındaki benzerlikler vurgulandı. Prof. Mete Tunçay gazetecilerle konuşurken:
- Yunanistan, birçok bakımdan bizim ülkemize benziyor, dedi, mesela bana en ilginç geleni: Yunanlılar da konuşmalarında bizim gibi "Avrupa'ya gitmek" ten söz eder... Onlar da bizim gibi kendilerini "Avrupa'nın dışında" görme eğilimindedir. Ama aynı Yunanistan bugün Euro'yu kullanan bir AB üyesi...
- Biz ise hala "Avrupa Avrupa duy sesimizi" feryatlarındayız...
- Avrupa'ya sesimizi duyurmak, ona yetişmek ve aşmak hep hedef olmuştur bizde... Eski bir fıkra vardır... Sovyetler zamanında Komünist Parti vurucu bir slogan üretmiş: "ABD'yi geçelim!" diye... Yaşlı komünistlerden biri itiraz etmiş:
- Amerika'ya yetişelim ama geçmeyelim!..
<#comment>#comment>İlk kadın pilotumuz ve kadın özgürlüğünün sembollerinden Sabiha Gökçen'in cenazesine kadınların ve kadın örgütlerinin rağbet etmeyişini eleştirmiştik. Bir hanım okurumuz çektiği notta diyor ki:
- Kadın örgütleri kendileri açısından hayati önemde olan Medeni Kanun tasarısına ne kadar ilgi duyuyor? TBMM'de görüşülen bu tasarının kadın erkek eşitliğine uygun şekilde yasalaşması için ne kadar gayret sarfediyor? Kadınlarımızın kendi hak ve özgürlüklerine olan ilgisini bunlara bakarak daha iyi anlayabilirsiniz.
Bu arada Yargıtay üyesi bir okurumuz, cenazeye Türk Hava Kuvvetleri tam kadro katıldığı halde yazımızda bunun gözden kaçtığını belirtti. Özürle...
Gelişmiş teknolojilerin "yaşamsal amaçlı" kullanımında halkımız son derece becerikli... Ankaralı okurumuz Seyyan Hanım örnek veriyor:
- Geçenlerde minibüsle Gölbaşı’ndan Ulus’a doğru yol alıyoruz... Bir ara şoförün cep telefonu çaldı. Çok kısa bir konuşmanın ardından hızla arkasına dönüp yolculara seslendi:
<#comment>#comment>Atatürk'ün manevi kızı ve dünyanın ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen'i toprağa verdik. Cenaze törenine yakınları, parlamenterler, Türk Hava Kurumu mensupları katıldı... Kadınlarımızın ve tüm kadın örgütlerimizin bu cenazeye büyük kalabalıklarla katılması gerekmez miydi?
Sabiha Gökçen neyin senbolüdür?
Eve hapsedilmiş kadının göklere yükselmesinin...
Falih Rıfkı Atay şöyle sözeder Gökçen'den:
- Cihan semalarında Türk kadınının şerefini dolaştırıyor ve onun mukaddes adı üstünden kara taasubun asırlarca süren alçak iftirasını siliyor.
1937 yılının Cumhuriyet Bayramı öncesinde Atatürk, Sabiha Gökçen'i çağırarak ondan törenler sırasında akrobasi hareketleri yapmasını ister.. Ve stadı dolduran halkın önünden mümkün olduğunca alçaktan uçmasını... Gökçen söylenenden de fazlasını yapar. Atatürk'ün bulunduğu tribünün önünden adeta yere sürünerek geçer. Halkı müthiş heyecanlandırır. Büyük alkış alır. Atatürk, Gökçen'in böyle bir tehlikeye girmesini neden istemiştir? Gökçen bunu sonradan şöyle anlatır: