Fatih'ten bugüne

4 Ocak 2001


<#comment>Müslüman, hıristiyan, musevi... Onlarca dinin yüzyıllarca yanyana yaşadığı bu topraklarda yılbaşı kutlaması hala sorun oluyor. Hala insanlar yeni yılı kutladıkları için dinden imandan çıkmakla ya da hıristiyan olmakla suçlanıyor.
Çetin Altan'ın son kitabı "Kullar ve Sultanlar" da Fatih Sultan Mehmet'in "Avni" mahlası altında yazdığı bir şiir yer alıyor. Şiiri birlikte okuyalım, Fatih'in 15'inci yüzyılda Galata'yı anlatırken dinlere bakışındaki özgür yaklaşımı birlikte görelim:
***
Bağlamaz Firdevs'e gönlini Galata'yı gören
(Galata'yı gören, gönlünü cennetin en gizemli bahçesine bile bağlamaz)
Servi anmaz anda ol servi dilarayı gören

Yazının Devamı

Adını koyalım...

3 Ocak 2001


<#comment>F Tipi cezaevlerine nakledilen mahkumlar için "siyasi tutuklu" deyimi mi kullanılmalı yoksa "terörist" mi? Konu zaman zaman tartışılıyor. Bazılarımızda bu tutukluların tümünün şiddet eylemlerine katıldığı için hüküm giydiği izlenimi mevcut. Oysa durum farklı. TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi FP Milletvekili Mehmet Bekaroğlu bayram günlerinde verdiği demeçte bakınız ne diyor:
- Türk Ceza Yasası'nın 168. maddesinin ikinci fıkrası "Cemiyet ve çetenin sair efradı" için on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası öngörmektedir. İşte cezaevleri bu maddeden tutuklanmış veya hüküm giymiş üniversite öğrencileriyle dolu. Bir mitinge katılan, bir pankart asan, bir konferansta konuşan gençler de, Manisalı gençler örneğinde olduğu gibi bu maddeden hüküm giyip mahkum oluyorlar. Böyle olunca en az 9.5 yıl cezaevinde yatıyorlar. İnsan öldürmemiş, silahlı eylem yapmamış yüzlerce gencin bu maddeden tutuklanıp mahkum edilmesi cezaevlerinde siyasi hükümlü sayısını mantar gibi artırıyor ve bir çok olay için kaynak oluşturuyor."
***
Hapistekilerin kaçı şiddet olayına bulaştığı için orada.. Kaçı şiddete bulaşmadığı halde "potansiyel suçlu" ol

Yazının Devamı

Bayram Gazetesi

2 Ocak 2001


<#comment>Önümüzdeki kurban bayramında tekrar "Bayram Gazetesi" düzenine dönülüyor. Gazetecilerin tatili geri veriliyor...
Müjdeyi dün Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nail Güreli'den aldık. Sevindik.
Bayram öncesi de yazdığımız gibi... Gazeteciler yıllardır 2'si Şeker, 3'ü Kurban bayramında olmak üzere 5 gün bayram tatili yapardı. Bu kısa aralıklarda elbet gazetelerin matbaa işçileri de tatil imkanı bulur, makinalar bakımdan geçirilir, o arada gazeteci cemiyetleri "Bayram Gazetesi" yayımlayarak bir miktar gelir elde ederdi.
Bu hak 9 yıl önce Sabah gazetesi'nin Genel Yayın Müdürü Zafer Mutlu ve Sahibi Dinç Bilgin'in girişimiyle ortadan kaldırıldı. Gazeteler bayramda da yayınlanır oldu. "Bayram Gazetesi" tarihe karıştı.
Ama bu ayıp ne 5 günlük tatili paraya dönüştürenlere hayır getirdi. Ne gazetecilere, ne okurlara. Bu bayram günlerinde fark etmişsinizdir. Gazeteler konserve haberlerle yayınlandı, köşe yazarları konu bulmakta zorlandı.
***

Yazının Devamı

Mesele bitmedi...

26 Aralık 2000


<#comment>Cezaevi operasyonları sürürken İçişleri Bakanı Sadettin Tantan;- Ölüm orucu yapanların çoğu sapasağlam çıktı, demiş, bu sözler Milliyet gazetesinin manşetine "Sahte oruç" şeklinde taşınmıştı.
Cezaevi operasyonları bitti... 1000 dolayında tutuklu F tiplerine taşındı. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk pazar günü yaptığı basın toplantısında dedi ki:
- F Tipi cezaevlerinde ve diğer yerlerde ölüm orucu ve açlık grevleri sürmektedir. Şu anda ölüm orucunda 353, açlık grevinde 1656, dönüşümlü açlık grevinde 9, toplam "2018 KİŞİ" eylemleri sürdürmektedir.
Adalet Bakanı Türk, böylece İçişleri Bakanı Tantan'ı açık düşürdü.
İçişleri Bakanı da bir gün önce Adalet Bakanı'nı suçlamıştı.
Bu arada ölüm oruçları devam ettiğine göre... 27 kişinin ölümüne yolaçan "hayat kurtarma" operasyonu neden yapıldı? Neyi kurtardı?

Yazının Devamı

Verin tatilimizi

24 Aralık 2000


<#comment>Gazetecilerin yılda ikisi şeker, üçü kurban bayramında olmak üzere 5 gün tatili vardı... Gecesi gündüzüne karışmış bir mesleğin sahibi olan gazeteciler her iki bayramda yakınlarını ziyaret etmek, bir parça nefeslenmek, dinlenmek imkanı bulurdu. Bu beş günde sadece gazeteci cemiyetleri gazete yayımlar, meslek kuruluşları da böylece biraz gelir elde ederdi. Bu yıllardır uygulanan bir yasa ve gelenek idi...
Gazetecilerin tatili, Sabah gazetesinin Genel Yayın Müdürü Zafer Mutlu ve sahibi Dinç Bilgin'in marifetiyle ortadan kaldırıldı. Zafer Mutlu'nun isteği üzerine Metin Münir tarafından kaleme alınan "Sabah Olayı" adlı kitapta durum şöyle anlatılır:
- Bayram'da çıkma düşüncesi Mutlu'nundu. Sabah günde 7 milyar lira civarında ciro yapıyordu. Beş günlük geliri bayramda tatil var diye kaybetmeleri için ne sebep vardı? Milyarlarca liralık makine niye yatsındı? Ve niye milyonlarca kişi bayram boyunca gazeteci derneklerinin çıkardığı berbat gazeteleri okumaya mahkum olsundu. Dinç Bilgin bu sorulara muhatap kalınca karşı argüman düşünemedi ama hukuki mütalaa alıp ondan sonra yürümek istedi..."
Peşinden kanun delinmiş, Sabah ve onu izleyen diğer gazeteler bayramda

Yazının Devamı

Devlet dediğin

23 Aralık 2000


<#comment>"Devlet gücünü gösterdi, operasyon devleti güçlendirdi, devlete karşı gelinmez, devlet dediğin böyle olur..." Son günlerde cezaevi operasyonları nedeniyle "devlet" sözcügü çok sık ve olumlu şekilde kullanıldı. Devletin gösterdiği güç çok kişiyi memnun etti.
Peki aynı devlet neden diğer alanlarda yok? Mesela Devlet bankaların soyulmasına neden "dur" demedi? Devlet neden Körfez depreminde yoktu? Dün kimi gazeteler 6 bin depremzedenin Bolu'da kışı çadırda geçirdiğini yazıyordu. Devlet nerede peki? Devlet neden ekonomiyi yönetemiyor? Kartal Cezaevinde mafya babasına lahmacun servisi yapan aynı devlet değil mi?
Yaşamın her alanında adaletsizliği yok etmeyen hangi devlet?
- Devlet sadece coplu ve silahlı operasyonlarda mı görünecek?
Eğer bu soruya "evet" yanıtı veriliyorsa söyleyelim...
Bugün çözülür gibi görünen sorun yarın aynen nükseder... Devlet dediğiniz hak, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük kavramlarından soyutlanamaz. Soyutlanırsa bugün bulunduğumuz noktadan da geriye gideriz...

Yazının Devamı

'Şüphe'siz inanmak!

22 Aralık 2000


<#comment>Meslektaşımız, dün Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'e soruyor:
- Devlet, Bartın Cezaevi'ndeki mahkumlara "Kendinizi yakın" şeklindeki telefon talimatının Bayrampaşa Cezaevi'ndeki bir mahkumdan geldiğini açıkladı. Oysa yapılan aramada Bartın Cezaevi'nde cep telefonu bulunmadı. Bu konudaki görüşünüzü alabilir miyim?
Bakan Türk'ün soruya yanıtı aynen şöyle oluyor:
- Bana, devlete karşı şüpheci ifadeler taşıyan sorular sormayınız! ***Bir başka haber... İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi F tipi cezaevleri ve ölüm oruçlarına ilişkin haberlerle ilgili yayın yasağı kararını uygulamaya koydu. İstanbul DGM, Radikal ve Sabah gazeteleri hakkında inceleme kararı aldı. Savcılık ayrıca Star gazetesi hakkında da suç duyurusunda bulundu.
Bu gazeteler ne yapmış?
Şöyle bir göz gezdirince anlıyorsunuz ki bunlar da şüpheci ifadeler taşıyan sorular sormuş... Daha doğrusu haberleri yanyana verince kendiliğinden şüpheci ifadeler doğuyor. Mesela Sadettin Tantan ölüm orucunda kimsenin olmadığını söylerken Adalet Bakanı "Eylem hayati aşamadaydı, müdahale şarttı" diyor. Adalet Bakanı 187 kişinin ölüm orucunda 634 kişinin açlık

Yazının Devamı