Devlet dediğin

23 Aralık 2000


<#comment>"Devlet gücünü gösterdi, operasyon devleti güçlendirdi, devlete karşı gelinmez, devlet dediğin böyle olur..." Son günlerde cezaevi operasyonları nedeniyle "devlet" sözcügü çok sık ve olumlu şekilde kullanıldı. Devletin gösterdiği güç çok kişiyi memnun etti.
Peki aynı devlet neden diğer alanlarda yok? Mesela Devlet bankaların soyulmasına neden "dur" demedi? Devlet neden Körfez depreminde yoktu? Dün kimi gazeteler 6 bin depremzedenin Bolu'da kışı çadırda geçirdiğini yazıyordu. Devlet nerede peki? Devlet neden ekonomiyi yönetemiyor? Kartal Cezaevinde mafya babasına lahmacun servisi yapan aynı devlet değil mi?
Yaşamın her alanında adaletsizliği yok etmeyen hangi devlet?
- Devlet sadece coplu ve silahlı operasyonlarda mı görünecek?
Eğer bu soruya "evet" yanıtı veriliyorsa söyleyelim...
Bugün çözülür gibi görünen sorun yarın aynen nükseder... Devlet dediğiniz hak, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük kavramlarından soyutlanamaz. Soyutlanırsa bugün bulunduğumuz noktadan da geriye gideriz...

Yazının Devamı

'Şüphe'siz inanmak!

22 Aralık 2000


<#comment>Meslektaşımız, dün Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'e soruyor:
- Devlet, Bartın Cezaevi'ndeki mahkumlara "Kendinizi yakın" şeklindeki telefon talimatının Bayrampaşa Cezaevi'ndeki bir mahkumdan geldiğini açıkladı. Oysa yapılan aramada Bartın Cezaevi'nde cep telefonu bulunmadı. Bu konudaki görüşünüzü alabilir miyim?
Bakan Türk'ün soruya yanıtı aynen şöyle oluyor:
- Bana, devlete karşı şüpheci ifadeler taşıyan sorular sormayınız! ***Bir başka haber... İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi F tipi cezaevleri ve ölüm oruçlarına ilişkin haberlerle ilgili yayın yasağı kararını uygulamaya koydu. İstanbul DGM, Radikal ve Sabah gazeteleri hakkında inceleme kararı aldı. Savcılık ayrıca Star gazetesi hakkında da suç duyurusunda bulundu.
Bu gazeteler ne yapmış?
Şöyle bir göz gezdirince anlıyorsunuz ki bunlar da şüpheci ifadeler taşıyan sorular sormuş... Daha doğrusu haberleri yanyana verince kendiliğinden şüpheci ifadeler doğuyor. Mesela Sadettin Tantan ölüm orucunda kimsenin olmadığını söylerken Adalet Bakanı "Eylem hayati aşamadaydı, müdahale şarttı" diyor. Adalet Bakanı 187 kişinin ölüm orucunda 634 kişinin açlık

Yazının Devamı

Aman yavaş!..

21 Aralık 2000


<#comment>- En çok oyu almama karşın, Cumhurbaşkanı neden beni seçmedi de ikinci sıradaki adayı seçti? Kim söylüyor bunu? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş. - Bugün böyle söylüyorsunuz ama o göreve siz de ikinci sıradan seçilmediniz mi? 1997 yılında, zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 101 oy alan Mater Kaban'ın yerine 93 oy alan sizi seçtiğinde niçin itiraz etmediniz? Bunu kim söylüyor? Yargıtay'daki bir hukukçu dostumuz... Başka neler mi söylüyor? Dinliyoruz:
- Sayın Vural Savaş önceki günkü yazılı açıklamasında, 19 Mayıs 2000 tarihinde Samsun'da, "devlete sadakatle hizmet eden Atatürkçü kişilerin görevlerinden uzaklaştırılmaya çalışılacağını" söylediğini hatırlatarak şunu demeye getiriyor: "Bakın, işte dediğim çıktı!" Bu hatırlatmada en azından nezaketsizlik var: Buna göre Cumhurbaşkanı Sezer, Atatürkçüleri temizleyen (!) kişidir, ikincisi de kendisinin yerine seçilen Sabih Kanadoğlu, Atatürkçü değildir (!)
- Asıl söyleyeceklerimi 21 Ocak'ta söyleyeceğim, diyor. Sizce ne söyleyecek? - Kendisini seçmeyen Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'in Anayasa Mahkemesi üyeliği ve başkanlığı sırasındaki tutumuna ve kullandığı oylara

Yazının Devamı

Basının hakimi

15 Aralık 2000

Basının hakimi
<#comment>Hürriyet gazetesi Genel Yayın Müdürü Ertuğrul Özkök, ölüm oruçlarında arabuluculuk yapan gazetecilerden Oral Çalışlar'ın hapisteki tutuklulardan;
- İçerdeki arkadaşlar, diye söz etmesini eleştiriyor...
Bu ifadenin içerdekilere dolaylı da olsa cesaret verdiği görüşünde Özkök...Devamla;
"Gerek basında gerek bir kısım aydınlarda ölüm orucu tutanlara anlayış havasının hakim olduğunu görüyorum" diyor...
Ve şu can alıcı tespitte bulunuyor:
- Acaba medyaya eski solcuların hakim olduğu yolundaki iddialarda belli bir gerçeklik payı var mı?"Medyaya eski solcular hakim" iddiası bizlere yabancı değildir. Haklılığını savunamayan ya da yolsuzluklarını savunacak söz bulamayan siyasetçi, bürokrat, işadamı ya da uğursuz takımının ilk sıçrattığı çamur budur. Yıllardır medyanın içinde bulunan bir gazete yöneticisinin bu gerçeği unutup "Acaba onlar haklı mıydı?" gibi bir tereddüde düşmesi çok garip. Ve bu fikre Oral Çalışlar'ın:

Yazının Devamı

Cepler susuyor

13 Aralık 2000

Cepler susuyor
<#comment>Cep telefonu kullanımlarına bağlı olarak alınan vergiler tam soyguna dönüştü. Halen aboneler yüzde 17'si KDV, yüzde 25'i de özel iletişim vergisi olmak üzere, konuşma bedellerinin "yüzde 42"si tutarında "vergi" ödüyor.
Bu korkunç orana ilave olarak... Geçen sene deprem vergisi adıyla alınan 12 - 18 milyon liralık ek vergiler 2001 yılında da devam edecek. Üstelik rakamlar 20 - 25 milyon liraya yükseltilerek...
Bu açık soygunu protesto amacıyla tüketici dernekleri öncülüğünde düzenlenen "cep telefonu kapatma" eylemi bugün gerçekleşiyor...
Deprem vergisi adıyla Ocak'ta alınacak verginin, sabit ücretlerin ve yüzde 25'lik özel iletişim vergisinin kaldırılması için, yetkilileri bu yönde bir düzenlemeye zorlamak için "cep"ler bugün geceyarısı 23.59'a dek kapanacak... Haberiniz olsun...
E - mail zincirinden ulaşan bir son dakika notu da şöyle:
...Cep telefonlarını kapama eylemini "cep telefonlarının pillerini çıkarma" eylemine çevirerek gerçekleştirelim. Bunu yaparsak, tüketiciyi insafsızca soyan GSM operatörü firmaları da büyük maddi zarara uğratmış olacağız. Zira piller çıkarıldığında arayanların bize ulaşabilmesi için bizim

Yazının Devamı

Müjdeler olsun

10 Aralık 2000

Müjdeler olsun
<#comment>Müjde Rahşan, nurtopu gibi canilerimiz oldu...
Hapisteki katiller yakın akrabası imiş ve Türkiye'nin başka derdi yokmuş gibi kafayı affa takan Rahşan Hanım'a Bülent Bey müjdeyi böyle vermiş olmalı...
Katiller affediliyor ama sergilenen mantık ve vicdan sefaleti affedilir gibi değil. Terörist M. Ali Ağca salıveriliyor. Duvara yazı yazdığı veya evinde yasak yayın bulundurduğu için Terörle Mücadele Yasası'ndan 12 yıl yatanlara ceza indirimi yok. Onlara F tipi hücre yolu gösteriliyor. Ölüm orucunda telef olmalarını da iktidarın bir kanadı sevinçle karşılıyor.
Acaba bunları kim affedecek?..

Söz...

Yazının Devamı

Sepetçioğlu ailesi

3 Aralık 2000

Sepetçioğlu ailesi
Melih AŞIK
Geçenlerde hayli serüvenli bir THY yolculuğundan söz etmiş, Frankfurt'a gidecek THY uçağı sebepsiz yere üstüste rötar yapınca yanımızda oturan Alman yolcunun isyanları oynadığını anlatmıştık. Uçak hareket edince aramızda sohbet koyulaştı... Söz Türkiye'de birçok kurumun ciddi çalışmadığına geldi:
- Ama ülkenizde çok ciddi kurumlar da var, dedi Alman...
- Mesela?
- Mesela İzmir'de Sepetçioğlu firması var. Ben işim dolayısıyla beş kıtayı dolaşıyorum... Bu kadar ciddi bir firmaya çok az rastladım diyebilirim...Konuyla ilgilendiğimizi görünce daha uzun anlattı. Kendi ülkesinde bir ayakkabı fabrikasının deri eksperiymiş. Dünyanın dört bir yanını dolaşıp ucuz ve kaliteli ayakkabı derisi seçiyormuş. Alışveriş ettiği firmaların yalnızca üretim kalitesine değil, çevreyle ilişkisine, sigortasız ve çocuk işçi çalıştırıp çalıştırmadığına da bakıyormuş. Sepetçioğlu firması o yönden de tam not almış kendisinden. Üç kardeş tarafından yönetilen bu köklü firmayı öve öve bitiremedi Alman yol arkadaşımız.
Sepetçioğlu adını hiç duymamıştık. Türkiye dönüşü soruşturup daha fazla bilgi almaya da imkanımız olmadı. Belki gerek de yoktu.

Yazının Devamı

Kritik saatlerde

2 Aralık 2000

Kritik saatlerde
Melih AŞIK
F tipi cezaevlerini protesto amacıyla siyasi tutukluların sürdürdüğü ölüm oruçlarında 44'üncü güne girildi...
45'inci günde hayati tehlike sınırı aşılıyor ve kritik saatler başlıyor. 50 günden sonra ise yaşama dönüş zorlaşıyor, eylem sona erse bile vücutta kalıcı izler bırakıyor...
Hükümet önceki gün eylemcilerle pazarlığa girişmeyeceğini, eylemlere son verilmezse "müdahale" edeceğini duyurdu.
Cumhuriyet yazarı Aydın Engin, önceki akşam İstanbul Barosu'nca düzenlenen konuyla ilgili toplantıda, 1996'daki ölüm orucunda da aynı yolun izlendiğini ve 12 genç insanın yaşamını yitirdiğini hatırlatarak dedi ki:
- Yeni ölümlere sebep olmamak için acilen bir şey yapılması gerekiyor. Çok somut bir önerim var: Mümkün olursa tüm illerin baro başkanları, veya en azından 10 - 12 büyük ilin baro başkanı, hiç gecikmeden cezaevlerini ziyaret etsin... Eylemcilerle konuşup "Biz baro başkanları olarak Adalet Bakanlığı'yla derhal temasa geçip F tipi konusundaki itirazlarımızı ve sizin taleplerinizi tüm ayrıntılarıyla iletmeyi taahhüt ediyoruz. Ama önce şu ölüm oruçlarını durdurun" desinler... Eğer bu yapılırsa eylemcilerin "Peki, görüşmelerden

Yazının Devamı