Gazetelerde “Hırvatistan 28 - Türkiye 1” başlıklı haberler yayımlanıyor.
Skor tabelası içler acısı bir tabloyu yansıtıyor.
AB katılım müzakerelerine 3 Ekim 2005 tarihinde Hırvatistan ile eşzamanlı başlamıştık. Hırvatistan şimdiye kadar 35 fasıldan 28’ini kapattı, üyeliğe hazır hale geldi. Türkiye ise şimdiye kadar 35 fasıldan sadece 1’ini kapatabildi.
Hırvatistan’ın AB’ye 2013’te tam üye olması bekleniyor.
Bizim üyeliğimiz ise çıkmaz ayın son çarşambasına sarktı... Bir bölümü AB’nin, bir bölümü Fransa ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin girişimiyle 18 başlık bloke edilmiş durumda.
AB askıya alınan başlıkları kaldırmak için:
“Güney Kıbrıs’ı, Kıbrıs devletinin temsilcisi olarak kabul edeceksiniz” diyor.
İçimizdeki Yunanlılar eşgüdümlü çalışıyor; “Eğer gereken tavizleri verirsek, Kıbrıs’ı tanırsak, AB’ye tam üyelik yolu açılacaktır” havası yayıyor.
Tamamen yalan... AB hiçbir zaman Kıbrıs çözülürse tam üye olursunuz demedi.
Ayrıca tek başına 5 başlığı bloke eden Fransa, bu başlıkları Türkiye’nin yolunu kapatmak için bloke ettiğini açıkça ifade ediyor.
Türkiye ağzıyla kuş tutsa 5 başlık açılmayacak.
Bu sütunlarda defalarca yazdık. AB üyeliği bir aldatmacaydı. AKP iktidarı AB’ye girer gibi yapıyor AB bizi alır gibi yapıyordu. AKP böylece askerin gerilemesini sağlıyor, AB ise Kıbrıslı,Yunan, Ermeni dostlarının isteklerini hayata geçirmek amacındaydı... AB ülkeleri telaşa kapıldıkları için AB liderleri kapıları kapattıklarını açıklamak zorunda kaldılar. Foyalar ortaya çıktı. AKP ara sıra yakınsa da artık Türkiye’nin çiğnenen haklarını savunmuyor. CHP’nin AB karşısındaki konumu da farklı değil. Tepki yok...
Sanayi Bakanı Nihat Ergün, “BDP’nin özerklik istemesine kimse izin vermez” demiş.
Sanki sizden izin isteyen var da...
Fahrettin Fidan
AKP’li Hüseyin Çelik buyurmuş:
“İzmir burnu akmış, kir pas içinde çocuk gibi.”
Öyle olsa bile fark etmez çünkü kafasının içi pırıl pırıl...
Haldun Ertem
TRT veya üniversite özerkliğine kesin karşı olan AKP, Kürtlerin özerk devlet talebini o kadar tehlikeli bulmuyor... Ne iş?
Gülhan Elmas
İşçi düşmanı kim?
Pendik askeri tersanesinde faaliyet gösteren CHT firmasında çalışmakta iken Limter İş sendikasına üye oldukları için işten atılan 13 işçinin açtığı sendikal tazminat davası iki yılda sonuçlandı, davayı işçiler kazandı.
Sendika bildirisinde diyor ki:
“İki yıl sonra da olsa gelen adalet işçi arkadaşlarımızı sevindirirken tersane patronlarının sendika düşmanı gerçek yüzünü açığa çıkardı...”
Sendika düşmanı deyince... İşçiler neden patronlardan önce bu tür davaları iki yılda karara bağlayan yasaları yapanları “işçi düşmanı” ilan etmiyor...
Umutlu yorum...
Kemal Kılıçdaroğlu ve yeni CHP’nin eleştirilmesinden rahatsız olan okurlarımız da var. Onlardan biri olan Selçuk Kınıklı’nın yazdıklarını özetleyelim:
“CHP’nin çekirdek oyu yüzde 30’dur.
İktidar olmak için CHP bu yüzdeyi yükseltmek zorunda.
Bunu da sağ seçmenin de kabul edeceği politikalar uygulayarak yapabilir. Bu kesimin kaygılarına tercüman olarak yapabilir.
Gerektiğinde eleştirildiği gibi, partiye geçmişte oy vermemiş kişileri de kadrosuna katabilir.
Tabanda -CHP’li olmadığı halde- CHP’yi kurtuluş yolu olarak gören geniş bir kitle var. Bu ihtiyacı tarihi kimliği nedeniyle ancak CHP karşılayabilir.
CHP bu kitleyi görmezden gelirse iktidar olamayacağı gibi, ülkeye hizmet şansını da tepmiş olur.
Aslında merkez sağ ve sol arasında aşılmaz dağlar yoktur. Veya şöyle söyleyelim:
“Kurtuluş mücadelesi veriyorsanız farklılıkları görmeyi ‘şartların normale döndüğü günler’e ertelersiniz.”
Partinin devletten yana tavır almasına yukarıdaki uzlaşma hiçbir engel teşkil etmez.
Yargısıyla, güvenlik güçleriyle velhasılı bütün kurumlarıyla devlete sahip çıkmak, ülkenin bütünlüğünden taviz vermemek, parti politikasının ‘olmazsa olmaz’ ilkeleri olmalıdır.
Son sözüm,
CHP’nin Cumhuriyet’in temel ilkelerinden taviz vermesine hiç gerek olmadığı ancak günün gerektirdigi uzlaşmaların ülke yararına olacağıdır.”
* * *
NOT: Bugün CHP konusunda iki zıt yorum var. Umutlu olanı yukarıdaki. Diğeri ise Kılıçdaroğlu’nun CHP’de cumhuriyetçi - ulusal düşünceyi ve özü tasfiye etmekte olduğudur. Doğru olan hangisi. Yaşayan görecek.
Faraç yanlıştı!
Bu yıl 29 Mayıs’ta yani CHP olağan kurultayından hemen sonra Akşam gazetesinde BDP eski Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün bir sohbeti yayımlanıyor. Türk diyor ki:
“PM’ye yeni giren Mehmet Faraç gibi isimler Kürt sorunu konusunda görüşleri nedeniyle bölgeye bile giremez. Baykal girebilirdi. Kılıçdaroğlu da girebilir, ancak Faraç gibi isimler giremez.
Sezgin Tanrıkulu bölgeyle, CHP arasında bir köprü olabilirdi...”
Son kurultayda PM’den Faraç çıktı, Tanrıkulu girdi. Hata düzeltildi!