Açık Pencere İlişkiler bugün iki yıl öncesinin gerisindedir. Hatta Ankara Anlaşması'nın imzalandığı 1963 yılının da gerisindedir. AKP. Türkiye'yi iki yılda nasıl bu noktaya getirdi? Bilmeyen yok...17 Aralık 2004'te Brüksel'de, 2006'da müzakerelerin başlaması karşılığında Kıbrıs'ı tanıma sözü verildi...Peşinden 2005 yılının temmuz ayında Ek Protokol imzalandı. AB, "Hadi bakalım limanları açın, Kıbrıs'ı tanıyın" dediğinde ise yaklaşan seçimden korkulup "Biz Kıbrıs'ı tanıma sözü vermedik" diye yan çizildi.AB, Ankara'nın verdiği sözü yerine getirmemesi üzerine 8 başlığın açılmasını durdurarak müzakereleri askıya aldı...AB ile ilişkiler konusunda ikide bir CHP veya AB karşıtları suçlanıyor.Oysa Türkiye'yi bugünkü çıkmaza CHP ya da AB karşıtları değil AKP getirdi...Öyle bir çıkmaz ki... Bundan sonra bir iktidar AB ile görüşmeleri yeniden başlatmak isterse Kıbrıs'ı gözden çıkarmaya mecburdur. Atılan yanlış imza hem ilişkileri tıkadı hem de Kıbrıs'ı topun ağzına getirdi. İlişkileri bu duruma hiçbir AB karşıtı getiremezdi! Türkiye, AB'nin kuruluşunun 50. yıl etkinliklerine davet edilmedi... Oysa, üyelik müzakerelerinin henüz başlamadığı 29 Ekim 2004 tarihinde Roma'da Avrupa Anayasası'nın imza töreninde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül hazır bulunmuşlardı... Dahası Erdoğan, diğer iki aday ülke, Bulgaristan ve Romanya liderleri ile birlikte Avrupa Anayasası'na imza da atmıştı.... Soru: Yeni Cumhurbaşkanı AKP'li biri olacaksa kim olmalı? Yanıt: Atilla Koç... Hiç değilse laik kesimin ayakta uyuyan kısmını temsil eder... Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e düşen son görevlerden birini anımsatmak durumundayız.. Kimse kusura bakmasın ama... Sezer görevden ayrılmadan önce Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nün tüm duvarlarının ve salonlarının fotoğraflarını çektirmelidir. Çünkü Köşk'e girecek yeni cumhurbaşkanı tarihi mekânın karakterini bozacak kimi değişiklikler yapabilir. Veya o yönde bir dedikodu çıkabilir. Köşk'ün içi resimlenirse bu konuda yarın ileri sürülecek iddiaların açıklığa kavuşturulması mümkün olur. Yeni cumhurbaşkanı da gereksiz suçlamalar altında kalmaz... Sezer'in görevi Habertürk'te Basın Kulübü programının önceki akşamki konuğu emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu idi... Pamukoğlu, PKK sorununun yıllardır çözümsüz kalışının ipuçlarını da verdi.Kısaca aktarırsak... ABD bir Kürt devleti kurmak için Kuzey Irak'taki Kürtleri korumaya almıştır. PKK da bu korumadan yararlanmıştır. Bugün de yararlanıyor. Türkiye'yi yönetenler ABD çıkarları aleyhine karar alamadıklarından PKK baş belası olmaya devam ediyor... Gencecik insanlarımız iktidarların ABD bağımlılığı hatırına ölüyor. Utanılası bir durum. PKK hastalığı Geçenlerde Meclis'ten bir torba yasa geçti. Yasada yer alan düzenlemelerden biri Sosyal Güvenlik Kurumları Yasası'ndaki değişiklikler idi. Kamuoyunda, hatta Meclis'te bile fazla tartışılmayan... Birkaç gün önce Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren bu değişiklikler neler mi? Yaratacağı sonuçlar ne mi olacak? Denetim Elemanları Derneği (DENETDE) Saymanı Mehmet Ali Yılmaz'a kulak veriyoruz:"Eskiden kamu hastanelerinden gönderilen faturaların örnekleme yöntemiyle yüzde 10'u... Özel hastanelerden gönderilenlerin ise 'tamamı' denetlenir, ödeme bundan sonra olurdu. Yapılan değişiklikle bundan böyle özel hastane faturalarının da tıpkı kamu hastaneleri gibi yüzde 5 ile 10'u incelendikten sonra ödeme yapılacak. Yani artık özel hastane faturaları da büyük ölçüde denetim dışına çıkarılmış oldu. İkinci önemli değişiklik de şu: Sosyal Güvenlik Kurumları artık dışarıdan denetim hizmeti alabilecekler. Yani, serbest mali muhasebeciler veya özel denetim kurumlarıyla anlaşıp denetim işini onlara havale edebilecekler. Oysa özel şirketlerin bu denetimi sağlıklı bir şekilde yapması kesinlikle mümkün değildir. Örneğin, kalp ameliyatında tedavi yönteminin ve kullanılması gereken malzemelerin ne olduğunu ortopedist hekimler bile bilemezken hemşire dahi çalıştırmayan özel kurumlar bunu nasıl bilecekler? Bu değişiklik suiistimal kapısının sonuna kadar açılması demektir. Şişirme faturalarla kamu eskiden de insafsızca soyuluyordu, şimdi bu soygun çok daha büyüyecektir." Torbada ne var? Öyle olaylar vardır ki yalnız Türkiye'de olur... Örneğin Muğla'dan Dalaman minibüsüne binen bir turist Köyceğiz'de inerse oradaki minibüsçülerden dayak yiyebilir... Bu da çok normal karşılanır... Neden mi? Efendim minibüsçüler arasında hat kavgası varmış. Dalaman minibüsü Köyceğiz'de durursa kavga çıkıyormuş. Ya da tersi... Yöre halkı durumun farkında ama elbet turist durumdan habersiz. O yüzden okurumuz uyarıyor: "Eğer sorun çözülmezse turist mevsiminde rezil oluruz." Minibüsçüleri sükûnete, Muğla Valisi'ni göreve davet ediyoruz... m.asik@milliyet.com.tr Minibüsçü kavgası