- Bildiklerimi açıklarım haa...Ama siyasete yakışmıyor. Erdoğan hafta sonunda Kastamonu'da gürlüyor:"Benim İstanbul Belediye Başkanı'ma yönelik olarak yapmış olduğunuz bu olayların arkasında nelerin yattığını çok iyi biliyorum. Kendi gayri meşru menfaatlerinizin önü kesildi diye bu haberleri yaptığınızı millete anlatacağım..."Rahatsızlık konusu dün birinci sayfamızda yer alan, daha önce Radikal'de yayımlanmış bir haber... İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Sanat ve Meslek Eğitim Kursları (İSMEK) ihalesinde adeta yandaş firmayı tarif eden şartlar açıklıyor. Bu ihaleler üç yıldır isim olarak farklı ama köken olarak aynı (yandaş) holding tarafından kapatılıyor...Ciddi bir belediye başkanı veya siyasetçi, böylesine ciddi suçlamaların ertesi günü bir basın toplantısı düzenler, soruları yanıtlar, yalan haberi veren basın organını rezil eder... Son ceza yasasıyla yalan yazan gazetecilere hapis cezası bile kondu. Kadir Topbaş, yalan haber varsa dava da açabilir. Ama açmıyor. Açamıyor. Çünkü haber doğru. Başbakan da olayı soruşturacağını açıklamak yerine (anlaşılan ne olup bittiğini iyi biliyor), tehdit ve blöfle üzerini örtmeye çalışıyor. Ne var ki Ali Dibo icraatı öyle gizlenecek gibi değil. Sardı memleketi... Söyleyecek lafı bitenlerin sıkıştıkları zaman sarıldıkları klasik blöftür bu: Başbakan'ın parti gezilerini devlete ödetmek için bazı açılışlar AKP il kongrelerine denk getiriliyormuş. Domuz sevmiyorlar ama "Devletin malı deniz, yemeyen domuz" sözünü seviyorlar galiba... Siyaset bilimci Doç. Ayşe Kadıoğlu, dünkü Radikal'de Neşe Düzel'in sorularını yanıtlarken bir yerde aynen şöyle diyor:"Bir süre önce Baykal, Murat Yetkin'e 'Cumhuriyet'i savunmak vatandaşın görevidir' dedi. Yani 'Tepeden bir askeri darbe olmasın, biz bu işi aşağıdan yapalım' gibi bir şey söyledi. Faşizanlık tam da budur işte."Vay canına... "Cumhuriyeti korumak askerin görevidir" derseniz darbeci oluyorsunuz. "Vatandaşın görevidir" derseniz faşist... "Cumhuriyeti korumak" her hal ve kârda suç yani! Aklınızda olsun! Faşist Baykal... Ali Dibo haberleriyle ilgili olarak medyaya yüklenen Erdoğan, "Hortumları kesildiği için bu haberleri yapıyorlar" demiş. Ali Dibo da sütten çıkmış ak kaşık sanki? Danıştay baskınından sonra gazetelerin iri iri manşetleri hatırınızda mı? Saldırının, "Türk-İslam Sentezi"nin, "Kızılelmacı"ların, "Milliyetçi"lerin işi olduğunu ilan edenler... Emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin'i kilit isim ilan ederek saldırıyı askerlerin sırtına yüklemeye çalışanlar. "Ulusal çete"ye fatura edenler. Ve olayın ardından tarikatçılar çıkınca bu defa susup saklananlar. Bir özür bile dilemeyenler. Kendi ordusuna ve ulusalcılığa (yurtseverliğe) bu kadar şehvetle saldıran bir okuryazar takımıyla. Bu ülke nereye gider? Nereye kayboldular Samsun İtalyan Katolik Kilisesi rahibi 74 yaşındaki Pierre Brunissen'i yolun ortasında kalçasından bıçaklayan kişi bir akıl hastası olabilir. Ama siz bunun bir akıl hastasının marifeti olduğunu Avrupa'ya ve dünyaya anlatamazsınız... Çünkü daha önceki sabıkalar var. Çünkü yabancı din adamlarına karşı yurt çapında yaratılan bir hava var...Almanya'nın ünlü Spiegel dergisinden Anette Grossbongardt, bir süre önce Türkiye'de yabancı din adamlarıyla yaptığı bir dizi konuşmayı dergisinde yayımladı... O yazıda Brunissen baskılardan yakınıyor, gençlerle birlikte porno film seyrettiği iddiasıyla 4 kez iftiraya ve kovuşturmaya uğradığını söylüyordu...Spiegel'in muhabiri Mersin'de bir manastırın rahibi olan Luigi Padovese ile konuşmuş. Rahip, kısa süre önce bir gencin Katolik manastırında iki din adamına kebap bıçağıyla saldırdığını, o yüzden bir yerden bir yere korumalarla gittiğini kaydediyor ve ekliyor:"Burada artık güvenlikte değiliz"...Trabzon olayından kısa süre sonra milliyetçi gençler İzmir'de bir Katolik rahibe saldırıyorlar, boğazına yapışıp "Allahuekber" diye bağırıyorlar. İzmir'deki bu olaydan sonra kilise polis korumasına alınıyor.Bunlar gibi basına yansımayan kim bilir daha ne olaylar var...Türkiye düne kadar laik demokratik bir ülkeydi. Bugün dışarıdan görünüşümüz bağnaz bir İslam ülkesi şeklindedir.Bu topraklarda Museviler, Hıristiyanlar, Müslümanlar yüzyıllarca birlikte yaşadı. Derin bir hoşgörü nesilden nesile aktarıldı. Dini ayin yapan Hıristiyanlara saldırılar, yaralamalar, cinayetler daha çok son dönemin eseridir. Siyasi ortamdan aldığı onaydan cesaretlenen fanatizm, bizi giderek demokratik dünyadan tecrit ediyor. Bu fanatizmin öncelikli kurbanı yine biz olacağız. Hoşgörüsüzlük... Finlandiya'daki yurttaşlarımızın girişimciliği ile Dünya Futbol Şampiyonası birleşirse ne olur? Fıkra olur. Nokia'da görevli yurttaşımız Murat Ermutlu, Finlandiya'da anlatılan fıkrayı aktarıyor: - Türkler futbolda neden köşe atışı kullanamazlar? - Neden - Eee, her buldukları köşeye dönerci açarlar da ondan... m.asik@milliyet.com.tr