Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ali Özoğuz'u 60'lı, 70'li yıllar Ankarası'nda yaşamış sanatçılar ve sanat dostları iyi tanır. Hayattan erken ayrıldı Ali... Yaşasaydı o hayat felsefesi ve keskin zekasıyla ne çok deyim katacaktı hayatımıza. Bugün kimi insanları iki sözcükte tanımlayan "Ali" patentli deyimler hala dillerdedir... Örneğin Kifayetsiz muhteris... Müzmin muteriz... Mazlum mütefekkir... Müflis müteşebbis... gibi... Ali'nin esprilerini zaman zaman aramızda tekrarlar, onu tebessümle anarız. Birkaçını sizlere de aktaralım... Birlikte analım....
Sene 70 gibi... Mülkiyeliler Birliği'nin bahçesi tıklım tıklım. Boş masa yok... Her masada siyaset konuşuluyor. Kenarda masa boşalmasını beklerken bir arkadaş Ali'ye soruyor:
- Tek bir sözcükle bütün masaları dağıtabilir misin?
- Evet.
- Ne dersin mesela?
- Geliyolaaaar!.. diye bağırırım...
***
Ali gecenin ilerlemiş saatinde Ankara Garı'nda duran banliyö treninin nereye gideceğini sormuş. Sorduğu hareket memuru da Ali gibi şakacı biriymiş anlaşılan "İstanbul'a gidecek..." demiş.
Ali hiç istifini bozmadan düşüncesini belirtmiş:
"Helal olsun..."
***
Ali ile birlikte yıllar önce televizyonda izlediğimiz Ayhan Ahıskal'ın esas işini Ali'ye sormuşlardı. O da söyledi:
- Devlet Operası'nda korno çalar...
Sorunun sahibi genç kadın, "Korno da neymiş?" diye sorunca Ali açıkladı:
- Mehtaplı bir gecede Boğaz'da sandalla gezerken sevgilinize çalamayacağınız yegane müzik aletidir...
***
Ali'ye birgün "Objektif" ile "Subjektif"in farkını sordular. Şöyle izah etti:
- Kameranın gözü objektiftir. Kameramanın gözü subjektiftir.

Ali uçakla Yeşilköy'den Ankara'ya gelecekti. Havaalanında elektronik aygıtları geçmeden önce herkes cebindeki madeni paraları ve eşyayı çıkarıp bir kenara koymuş. Ali de koymuş. Ancak aygıt Ali geçerken yine "Zırrr" diye çalmaz mı...
"Bu zil niye çaldı?" diyerek merak sarmış herkesi. Ali açıklamış:
- Öğlen ıspanak yemiştim de...


Bir rahiple bir Musevi din adamı uçakta yanyana düşmüşler. Sohbet koyulaşırken rahip sormuş:
- Siz domuz eti yemiyorsunuz değil mi?
- Domuz yemek dinimize aykırıdır...
- Peki hiç yediniz mi?..
- Maalesef bir defa şeytana uydum...
Biraz sonra Musevi din adamı sormuş:
- Siz hiç evlenmiyorsunuz değil mi?..
- Hayır...
- Peki siz hiç bir kadını öptünüz mü?..
- Bir defa şeytana uydum...
Musevi din adamı başını sallamış. Sonra sormuş:
- Nasıl, domuzdan daha lezzetli mi?..


Postadan birkaç gün önce pek alışık olmadığımız türde bir nikah davetiyesi çıktı. Doğruyu söylemek gerekirse, bunun bir "davetiye" olduğunu epey sonra anladık. Zira "broşür" biçiminde tasarlanmıştı ve içinde evliliğe dair minik saptamalar vardı.
"Evlenirken Aklımıza (Başımıza) Gelenler" adlı broşürün bir köşesine "İmza günü: 26 Eylül, 16.30 / Balçova Termal Tesisleri" diye bir de not düşülmüştü. Meğer "kitap imza günü" değil; yazarları Meltem Kaftan ve Melih Arat'ın nikah defterini imzalayacakları günmüş belirtilen.. Damat Melih Arat, "Evlenen bütün erkekler yanılmış olamaz!" diyor önsözde. Onun da, eşi Meltem Hanım'ın da yanılmamış olmaları temennisi ve mutluluk dileklerimizle hazırladıkları bu sevimli kitapçıktan pasajlar aktarıyoruz:
* Evlilik, sabahleyin üstünüz açık uyandığınızda, "Yorganı hep üstüne çekiyor" diye kızmak değil, "İyi, gece üşümeden uyuyabilmiş" diye sevinebilmektir. Eşinizin de "Eyvah, o üşümüş" diye üzülebilmesidir.
* Evlilik, birlikte oyun oynamaktır. Ama birbirine oyun oynamak değil.
* Evlilik, dostlar gittiğinde elinizde kalan yegane şeydir. Evlenince dostlar zaten giderler.
* Aşksız evlilik, evliliksiz aşk doğurur.
* Evlilik, en şiddetli tartışmaları bile bir buse ile bitirebilmeyi başarmaktır. Bazı başka buseler de en şiddetli tartışmalara yol açabilir.
* Evlilikte sağır bir koca ve kör bir kadın mükemmel çift oluşturur.
* Evlilik çılgınca birşeydir. Aklınız başınızda değilken evlenirsiniz, evlendiğinizde aklınız başınıza gelir, ama yine de bu çılgınlığı sürdürmeye devam edersiniz.
* Evlilikte çiftler turnusol kağıdına benzer. Turnusol kağıdı aside girince başka, baza girince başka renk alır. Evlenen insanlar da tıpkı bunun gibi evlilik ortamında değişirler.
* Evlilik erkeklerin özgürlükleri, kadınların da mutlulukları üzerine oynadıkları bir kumardır.
* Evlilik, eşlerin kendi kendilerine, "Ben, eşimin hayatına eşlik görevimin dışında ne tür bir anlam katıyorum?" diye sormalarıdır. Siz, "Ben, eşimin hayatına ne tür sorunlar katıyorum ve bunları nasıl en aza indiririm?" sorusuyla da başlayabilirsiniz.
* Evlilik saksı çiçeğine benzer, sürekli sevgi gösterip sulamazsanız ölür. Taraflardan sadece biri sürekli sulayacak olursa, çiçek sağ kalır, ama sulayan taraf bıktığı anda çiçek ölür. Her iki tarafın da ilişkiye dengeli bir biçimde bakması, yeşertmesi gerekir. Bir çiçeği çok fazla sularsanız da köklerini çürütürsünüz!




Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr