Basında gözlerden kaçan bir haber: “Anıtkabir istatistikleri kaldırıldı.”
Anıtkabir’i kaç kişinin ziyaret ettiği artık Genelkurmay’ın sitesinde yayınlanmıyor.
Bir habere göre “Ziyaretçi sayısı son beş yılda ilk kez beş milyonun altına düşmüşmüş” karar bu yüzdenmiş. Bize pek inandırıcı gelmedi bu gerekçe...
2011 yılında Anıtkabir’i 3 milyon 902 bin kişi ziyaret etmiş. Yani yaklaşık 4 milyon ziyaretçi.. Az mı?
Kaldı ki 5 yıl öncesindeki rakamlar bunun da altındadır. 2004 yılında yaklaşık 2.5 milyon kişi, 2005’te 3 milyon 801 bin kişi...
Wikipedia’da “Lenin’s Mausoleum” sayfasında Lenin’in mezarını 1924 - 1972 yılları arasında 10 milyondan fazla kişinin ziyaret ettiği yazılı. Ona siz 12 milyon deyin. Yılda 400 bin kişi eder... Atatürk’ün son yılki ziyaretçisi 4 milyon kişi... Lenin’in 10 katı...
İstatistiklerin kaldırılmasına bir başka sebep de Anıtkabir komutanlarının terfi edebilmek için istatistikleri yüksek göstermesiymiş... Bunu bir yandaş gazete yazmış...
Diyelim ki komutanlar rakamları gerçekten şişiriyor. İhbarı da ciddiye aldınız. Soruşturma açar rakamların gerçekten şişirilip şişirilmediğini anlarsınız. Şişiren varsa cezalandırırsınız. Ziyaret rakamlarını kaldırmak mı çözüm?
Halkın akın akın Anıtkabir’e koşması bazılarını uzun süredir rahatsız ediyor. Gerçek sebep Anıtkabir istatistiklerinin o bazılarına verdiği rahatsızlık olmasın...
Sayın Genelkurmay Başkanı, başında bulunduğu kurumun internet sitesinden Anıtkabir ziyaret rakamlarının neden çıkarıldığını açıklamalıdır.
Almanya Cumhurbaşkanı, “Bana güven
kalmadı” diyerek istifa etmiş.
Şu dünyada ne tuhaf cumhurbaşkanları var değil mi sayın seyirciler!
Fahrettin Fidan
“Bu ülkede etkili muhalefet yok” diyenler
“Bu ülkede etkili basın var” diyebiliyorlar mı?
Muhalif basının susturulduğu bir yerde muhalefet
yaşayabilir mi?
Melis Sezer (Kanada)
Fazıl Bey’in kahvesi
Kadıköy çarşısında Fazıl Bey’in Türk Kahvesi adında küçücük iki katlı bir kurukahvecisi vardı... Yarım yüzyıllık dükkân son yıllarda alt ve üst katlarına birkaç masa sandalye koydu. Kahve almaya gelenler oturup birer fincan da Türk kahvesi içebiliyordu artık... Taze çekilmiş kahveden yapılmış Türk kahvesine ilgi arttıkça arttı. Fazıl Bey‘in dükkanı her zaman doluydu. Bunun üzerine karşısına iki kahvehane daha açıldı: Niyazi Bey’in kahvehanesiyle Yüksel Bey’in kahvehanesi... Birahaneler kahvehaneye dönüştü. Derken iki kahveci daha peydah oldu yanlarında.. Türk kahvehanelerinin sayısı 5’e çıktı... Hepsi yan yana... Daha aşağıdaki Starbucks’a karşı bir Türk kahvesi cephesi oluşturdular... Artık modası geçti denilen Türk kahvesinin yabancı kahvelere karşı bu atağı doğrusu hoşa gitmeyecek gibi değil.
Arda’nın ardından...
Arda Kısakürek aramızdan ayrıldı... Bir hafta önce de Ertan Çetin’i kaybetmiştik...
Onlar bizim mahalle arkadaşları...
1955’i izleyen yıllarda, orta halli insanların yaşadığı bir mahallede...
Gençlik günlerinin neşesini, heyecanını paylaştığımız arkadaşlar...
Yıllarca görüşmeseniz de mahalle günleri unutulmaz...
Hele o hafta sonları eşofmanları, formaları, topları filelere doldurup Kızıltoprak’ta Çamlık’ın yolunu tuttuğumuz günler yok mu?
O kavgalı dövüşlü futbol maçları...
Kalamış koyunda ilk içki akşamları...
İlk partiler... Kızlarla mahcup bakışmalar...
Arda ile aynı okula giderdik...
Üniversite yılları hepimizi bir kenara savurdu...
Günün birinde Arda elektrik mühendisi oldu..
Çetin Gücerdem teğmen olmuştu...
Cumhur Arslan eczacı...
Dündar Karagözoğlu bankacı...
Tanju doktor...
Uğur Baysal işletmeci...
Arda, son yıllarda kendisi gibi mühendis eşi Evin’le Sapanca’ya yerleşti..
Büyük şehirlerle ilgisini kesti... Orada tarih araştırmalarına başladı...
Eşiyle birlikte Anadolu Merkezli Dünya Tarihi’ni yazmaya başladı...
İnce ince araştırıp tam 24 cilt yazdılar...
Basılmadı... Sadece internet okurlarına sunuldu... “http://www.dunya-tarihi.com/index.asp?PageID=1” adresinden indirip 24 cildin tümünü okuyabilirsiniz...
Ciltler birbirini izliyordu... Bitmesine daha zaman vardı ki... Geçenlerde Arda’da geçmeyen bir ateş belirmiş...
Tümör teşhisi konulmuş... Ameliyat oldu... Sonrasını anlatmayalım...
Dün Heybeliada’dan sonsuzluğa uğurladık Arda’yı...
Arkadaş ıslıkları çok uzaklarda kaldı...
Yıllardır gerçekleşmeyen “Görüşelim” temennileri de öyle...
Günün birinde bir oyun bahçesinde yeniden buluşacağız belki...
Başbakan’a özel yetkiler veren Fidan yasasını
Gül onayladı.
Onaylarken “İkimiz bir fidanın güller açan dalıyız”ı söylemiş olmalı...
Elif Eral