İsmet İnönü’nün yurtdışında (ABD) okuyan oğluna yazdığı mektuplar 1988’de, “Baba İnönü’den Oğul İnönü’ye Mektuplar” adıyla yayınlanmıştı.
Can Dündar, baba İnönü’nün yazdıklarına karşılık Erdal İnönü’nün de babasına ABD’den yazıp gönderdiği mektupları karşılıklı yayımladı: Kitabın adı: “Canım Erdalım, Sevgili Babacığım” (Can Yayınları)
Kitapta Erdal İnönü’nün yüksek lisans için yurtdışında bulunduğu 1947 - 52 yıllarını kapsıyor.
Bizim ilgimizi en çok, İsmet İnönü’nün onca işi arasında oturup oğluna neredeyse iki üç günde bir mektup yazması, bu mektuplara “Erdal oğlum, canım oğlum” gibi sıcak, sevgi dolu hitaplarla başlaması, onun en küçük ihtiyaçlarıyla dahi ilgilenmesi oldu...
Oğlunun mezuniyetini en kıymetli başarılarından biri sayıyor İsmet Paşa...
Bu arada Erdal İnönü’nün o yaşta demokrasiyi nasıl içselleştirdiğini görüyoruz mektuplarda...
1950 seçimini DP kazanmış ve iktidara gelmiştir.
Bakın oğul Erdal İnönü 16 Mayıs 1950’de babasına yazdığı mektupta ne diyor:
“... Bir haberde seçimlerin gayet muntazam geçtiğini, büyük bir çokluğun seçimlere katıldığını okudum, çok sevindim. Asıl başarı bu. Netice itibarıyle memleketimizde demokrasi olduğunu dünyaya ispat edecek kesin olay, düzgün, hadisesiz bir iktidar partisi değişmesi geçirmekti. Bunu yapabilmek, bu seçimlerin hakikatta en büyük zaferimizi ilan ettiği anlaşılacak. Gerisinin ne ehemmiyeti var, canınız sağ olsun.
Bir defa da muhalefet liderliğini tecrübe etmek mukaddermiş demek. Bunun da başka bir tadı olacak herhalde...”
Nasıl da demokratça ve teselli edici satırlar...
Asla ihtiyar bir adam olmayacağım. Bence ihtiyarlık olduğundan 15 yaş sonrasıdır...
Bernard Baruch
Arap zekâsı...
Kitabın adı “Hileler Kitabı”... Diğer adı “Arap Kültüründe Siyasi Stratejiler”... İçinde anlatılanlar doğrudan hileler değil... Kitap genel olarak Arap zekâsını ve kurnazlığını anlatıyor... Mesela...
“Bir adam Süleyman Aleyhisselam’ı arayıp bulup ona şöyle der:
‘Ey Allah’ın Resulü, komşularım benim kazlarımı çalıyor ama hangisinin çaldığını bilmiyorum.’
Süleyman halkı namaza çağırır. Toplanan insanların önünde bir vaaz verir ve konuşmasının sonunda der ki:
‘Aranızda komşusunun kazlarını çalıp başında bu hayvanların tüyleriyle birlikte dua etmek üzere camiye girenlerin olduğunu görüyorum...’
O sırada cemaatten biri elini başının üzerine götürür. Bunun üzerine Süleyman kazların sahibine der ki:
‘İşte hırsız orada.’
Ardından adama çaldığı kazların parasını ödetir.”
Tuncay’dan öğütler
Gazeteci arkadaşımız Tuncay Özkan 23 Eylül 2008’den beri Silivri Hapishanesi’nde tutuklu. İçeride de yazıyor elbet... Son kitabı “Hapiste Yatacaklara Öğütler”, Cumhuriyet Kitapları’ndan çıktı. İşte kitaptan bir kaç öneri:
* Yalnızlığınızın sizin değeriniz olduğunu bilin. Yalnızlığınızı sevin.
* Kendinize hemen bir hobi, yapacak iş yaratın.
* Her şeye karşı hoş görülü olun, sabrı öğrenin.
* Dışarıyı ve dışarıdaki yaşamı unutun. İçerdeki dünyaya yoğunlaşın.
* Çay cezaevi ve hapislik kavramının ayrılmaz bütünüdür.
* Suyun tıpkı insanlar gibi çürüdüğüne hem de inanılmaz bir hızla çürüdüğüne en yakın tanıklık edeceğiniz yer hapishanedir. Suyunuzu ve canınızı çürümeye karşı koruyun.
* Hapiste çamaşır yıkamak bir sanattır. Elle yıkarsanız elleriniz yara olur. İki uygun yöntem vardır:
Topukmatik ... Petmatik.
Topukmatik; leğenlere beyazları ve renklileri ayırıp koyun. Ayaklarınızla girin içine, hem tepinin günlerin stresini atın, hem de çamaşırlarınızı yıkayın...
Petmatik; Adil Serdar Saçan’dan öğrendim. Cezaevlerinde 5 litrelik su şişelerin iç çamaşırlarınızı ve çoraplarınızı koyuyorsunuz. Sonra deterjan ve su ekleyip kapağı sıkıca kapatıp başlıyorsunuz çalkalamaya. Hem kollarınız güçleniyor hem de bu yöntemde çamaşırlar beş dakikada pırıl pırıl oluyor.
* Türk cezaevlerinin olmazsa olmazı volta atmaktır. İki usulü vardır; Türk usulü, Rus usulü...
Türk usulünde, havalandırma boydan boya kaç adımsa kat edilir. Sonra dönülür tekrar yürünür. Volta adabında ileri gitmek, geri kalmak, yavaşlamak, hızlanmak yasaktır. Volta atanın ya da atanların önüne çıkılmaz. Durulmaz!
Benim tercihim Rus usulü... Havalandırmanın etrafından durmadan dönüyorsun. Böylece hızın kesilmiyor. Diğer voltacıların önünü kesmiyorsun. Kesintisiz yol alıyorsun...”
Bu adalet cinayetinin bir an önce son bulmasını, Tuncay Özkan ve diğer tutukluların tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasını diliyoruz...