Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Devlet yöneticilerinin kişisel duygularını devlet yönetimine yansıtıp yansıtamaları hakkında bir örnek olay...

Falih Rıfkı Atay’ın “Atatürk ne idi?” adlı kitabından aktarıyoruz:

“Irak Başbakanı rahmetli Nuri Sait Paşa Türkiye’ye bir gelişinde anlatmıştı:

- Osmanlı ordusunda iken Atatürk’le aynı cephede idik, bir akşam üstü birlikte yemek yiyorduk. Sofrada bulunan bir asker hekim izinli olarak İstanbul’a gideceğini söylemesi üzerine Atatürk kızdı, ordu tifüsten kırılıp dururken nasıl olur da bir hekim İstanbul’a keyif etmeye gider, devlet onu yetiştirmek için on binlerce lirayı işte böyle günlerde görev başında bulunması için harcamıştır, diye tutturarak söylemediğini bırakmadı, hekim içkili de olduğu için kendini kaybetti, Atatürk’ün başına bir şişe attı. İçeriki odaya alarak yarasını temizledik, sardıktı...”

Haberin Devamı

Nuri Sait Paşa yıllar sonra Atatürk’le sohbet ederken eski hatıralardan dem vuruluyor. Atatürk’ün kafasını yaran hekime geliyor söz. Nuri Paşa Atatürk’e :

- Acaba ne olmuştur o hekim?, diye soruyor..

Atatürk’ün yanıtı:

- Şimdi bir ordunun sıhhiye reisi, Nuri Sait Paşa bu olayı aktarırken gözleri yaşarıyor, Atatürk’ü şu sözlerle anıyor:

- Ne büyük kalpli adam! Öyle ya... Bizim bildiğimiz türden bir lider kafasına şişe atıp yaran adamı yaşatır mı?

Mahdum vergisi

Bazı eski siyasetçilerin çocukları babalarından kalan soyadlarını verimli bir şekilde kullanarak rantını yiyorlar. Bunun son örneği Alparslan Türkeş’in büyük oğlu Tuğrul Türkeş oldu. Dikkat çekici bir siyaset yeteneği olmayan bu zat, sırf soyadı sayesinde MHP’den 3 dönem milletvekili yapıldı; şimdi AKP kendisini bakan yapacak; muhtemelen seçimlerde de AKP’den milletvekili olacak. Türkeş’in küçük oğlu da geçen dönem AKP’den milletvekili yapılmış, Meclis çalışmalarıyla değil ama bir manken hanımla yaptığı kısa bir tatil macerası ile adından söz etirmeyi başarmıştı.
Necmettin Erbakan’ın oğlu da babasının partisinde siyaset yapmakta (veya yaptığını zannetmekte) ve zaman zaman soyadı nedeniyle AKP’nin kendisine milletvekilliği teklifi yapacağı haberleri çıkmaktadır.
Bu mahdumların en önemli örneklerden biri rahmetli Aydın Menderes’ti.
Okurumuz şaka yollu diyor ki:
“Bir insana anasından babasından miras olarak küçük bir ev bile kalsa veraset intikal vergisi ödemesi gerekiyor. Ama miras kalan ve büyük kazançlar getiren soyadı için vergi falan yok. Bence bu mahdumların da miras kalan soyadları için bir veraset ve intikal vergisi ödemesi gerekir!”
AKBAL
Değerli yazar Oktay Akbal’ı dün, 92 yaşında kaybettik...
Oktay Ağabey, yazarlığa lise yıllarında başlamış... Bir dönem Milliyet’te birlikte çalıştık. Sevgi dolu, dost bir adam, katıksız bir Cumhuriyetçiydi. Bizce gazete yazarından çok edebiyatçı idi. “Önce ekmekler bozuldu” gibi adı akıllara kazınmış pek çok kitap yazdı. 1989 yılında bir röportajda şunları söylüyor:
“1923’te doğdum, Cumhuriyet’le birlikte büyüdüm. Türkiye Cumhuriyeti’nin çok yücelmesini isterim. Ülkeyi yönetenler, yanlış yollara sapıyorlar, Cumhuriyet’i, başka türlü hallere sokmak istiyorlar. Atatürk’ün bütün eserlerinin birer birer yok edildiğini görmek beni çok üzüyor.”
Cumhuriyet nesli ne yazık ki gözü açık gidiyor...

AKP iktidarında gördük ki
IŞİD’e “DAEŞ, DEAŞ”,
PKK’ya “YDGH, KCK” filan demekle terör bitmiyor!
Akif Kökçe
AT
Büyükada’da faytoncular atları kamçılayarak yarışa dursun...
Meslektaşımız Billur Aktürk uyarıyor:
- Faytonlara koşulan atlar fayton atı değil sıradan hayvanlardır. Taşıma güçleri sınırlıdır. O yüzden kayışlar derilerini kesiyor. Her tarafları yara bere içinde. Bu arada kaç saat çalıştıklarını kimse bilmiyor. Adalar Belediyesi bu hayvanların muayenesini yaptırmalı, çalışma saatlerini de kurala bağlamalıdır. Atların durumu tüm duyarlı yurttaşları üzüyor, biliniz!
TÜİT
Vatandaş tüit atmış:
“Seçim vaatleri hep dini, etnik ve ekonomik. Bilim, kültür, sanat, teknoloji hani lan? #ProtestoEdiyorum