Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bolu civarında geçen cumartesi günü düşen helikopterin yerinin Fransa tarafından bildirildiği haberini gazetelerde okuduk... Bir uzman soruyor:
“Deniz ve hava araçlarında olağanüstü durumlarda (çarpma - çarpışma - suya batma - vs) devreye giren ve ilgili aracın bulunduğu mevkii bildiren (GPS bilgisi kodlanmış) cihazlar vardır. Olağanüstü durumlarda bu cihazların sinyalleri uydu üzerinden yer istasyonlarına iletilir ve bu sinyaller değerlendirilerek yer tespiti yapılır, devamında arama kurtarma birimleri harekete geçirilir.
2004 - 05 yıllarında bu sistem Denizcilik Müsteşarlığı ve Devlet Hava Meydanları Gen. Md. İşletmesi (DHMİ) işbirliği ile ülkemize kurulmuştur. Sistemin merkezi Ankara-Maltepe’de bulunan Denizcilik Müsteşarlığı Ana Arama Kurtarma ve Koordinasyon Merkezi’dir. Ayrıca DHMİ ve Sahil Güvenlik Komutanlığı da tali birimler durumdadır.
Olağanüstü durumlarda tüm bilgiler kaza mahallinden uydu vasıtasıyla Denizcilik Müsteşarlığı’na iletilir. Şimdi soru:
1.Helikopterden tehlike ve yer bilgisi sinyali yayınlandığına göre yer tespitini neden biz yapamadık ve arama kurtarma hizmetlerini ivedilikle başlatamadık?
2.2008 yılında Isparta’da düşen uçak için de aynı endişe ve soru geçerlidir. Gece 01.30’da düşen uçağın yeri Ankara’dan giden askeri uçak tarafından sabah 06.00’da tespit edilmiştir. Aradaki 4.5 saat büyük bir kayıp zamandır.
Bu olaylarda yer tespitine yönelik bir sorun var ama kimse üzerinde durmuyor.”

Haberin Devamı

Davos’a devam...
İsrali’in Haaretz gazetesi, Davos’taki olaylı panel öncesi Başbakan Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Peres arasında bir görüşme yapılmasının planlandığını ancak Türk tarafının talebi üzerine son dakikada iptal edildiğini yazıyor. Bu haber de panelde gerilim istendiği kuşkusunu artırıyor.
Haaretz bir başka haberinde Türkiye’ye yönelik turistik turların yarı yarıya iptal edildiğini yazıyor.
Evet, bir ülke onuru için her şeye katlanır... Gereğinde İsrail’e hatta bütün dünyaya kafa tutarsınız. Halk da bu isyanı destekler, sonuçlarına katlanır...
Ama İsrail’in ağa babası ABD karşısında her zaman boynunuz eğik duruyorsanız. IMF’ye muhtaçsanız. İsrail’e efelenmeniz ihaleleri iptal etmek, büyükelçinizi geri çekmek, Konya’daki eğitim uçuşlarını durdurmak gibi somut ve etkili eylemlere yönelmiyorsa... İç politikaya dönük şov niteliği ağır basıyorsa. Hamas terörüne hiç değinmiyorsanız. Hem kendinizi zora sokarsanız hem ülkeyi.
İç politika uğruna dış politikayla oynanmaz. İç politika onarılır, dış politikadaki hasar› onarmak ise çok uzun yıllar alır.

Haberin Devamı

Tarih sancısı...
Günaydın gazetesinden genel yayın müdürümüz Necati Zincirkıran telefonda... Güz Sancısı filmini izlemiş... Film 6 - 7 Eylül olaylarını bir aşk öyküsü eşliğine anlatıyor. Yılmaz Karakoyunlu’nun aynı addaki kitabından uyarlanmış. Senaryo Etyen Mahçupyan, reji Tomris Giritlioğlu... Zincirkıran diyor ki:
- Filmin sanat yönünü tartışmam. Ancak tarihe dayalı bir filmde asılsız olaylara yer verilmesi cınımı sıktı. Ben 6 - 7 Eylül olaylarını muhabir olarak baştan sona izledim. Bir takım evlerin kapılarına kırmızı haç işareti çizildiğini ne gördüm, ne duydum. Ne de bir yerde okudum. Ayrıca olaylar sırasında evlere girilmedi, sadece dükkân ve mağazalar tahrip edilip yağmalandı.
O günleri gazeteci olarak yaşayan Hasan Pulur da kapılara kırmızı haç çizildiğini görmemiş. Sadece bu yönde dedikodu çıkarıldığını anımsıyor.
Biz de filmi gördük o günleri yaşad›k. Ortaokulda öğdenciydik. 7 Eylül günü Beyoğlu’nu dolaştık. Baştan sona yıkılmıştı. Kaldırımlara yağmadan arta kalan mallar yığılmıştı. Her tarafta ekşi bir koku vardı. Güzelim Beyoğlu enkaza dönmüştü. Feci bir manzaraydı.
Olayın tarihimizde bir utanç sayfası olduğuna kuşku yok... Ancak baştan sona planlı değildi. Bir devlet tertibinin kontroldan çıkması, protesto gösterisinin yağmaya dönüşmesi söz konusuydu. Olayı Hitler Almanya’sındaki Kristal Gece’ye.. Ya da kırmızı haçlarla Fransa’da Protestanların kesildiği St. Bartholomeus gecesine benzetmeye “acaba neden gerek” görüldü?

Haberin Devamı

* “Sayın Başbakan’ın ‘Ben diplomasiden anlamam, diplomatların adetlerini bilmem, bilmek de istemem’ vecizesi bana; yıllardır pek çok yetkili ağızdan duyduğumuz ‘Biz savaşlarda kazandıklarımızı, hep masada kaybettik’ sözünü hatırlattı. Savaşta kazanılanları masada verenler, diplomasiden anlamadıkları için övünenlerdi.”
Metin Yaykınlıoğlu

* Başbakan Erdoğan doğalgazda yüzde 17’lik indirim yapıldığını iftiharla açıkladı...
Meslektaşımız Sebahattin Önkibar anımsatıyor. Geçen yıl doğalgaza belli zamanlarda toplam yüzde 83 zam yapılmıştı. Bunların hiçbirini Başbakan açıklamadı. İndirim olduğu zaman Başbakan iftiharla sunuyor. Bindirim olduğunda ortada görünmüyor.
Maddenin adı; gaz... Bizler; kaz...

* Uluslararası ilişkilerde: Savaş kanlı bir diplomasi; diplomasi kansız bir savaş olarak bilinir.
(Bozkurt Güvenç’e teşekkürle)

Deniz Feneri Derneği, Türkiye’de de suç işlemiş. Hem deplasmanda, hem de iç sahada başarılı olan değişik bir Fener bu...
Haldun Ertem