TSK, Atatürk'ü tarihten silme kampanyasına mı katıldı, kuşkusu doğdu...TSK zirvesinin son üç yıldır izlediği yol, kuşkuların katmerlenmesinde başlıca etkendir...Bakın neler oldu... Birinci tezkere sırasında TSK umulmadık şekilde ABD'nin Türkiye'de 65 bin asker konuşlandırmasına ve havaalanları ile limanların ABD üssüne dönüştürülmesine onay verdi...İkinci tezkere reddedilmesine rağmen Türkiye, Amerika'nın işgal operasyonu için liman ve havaalanlarını açtı... İncirlik izni genişletildi... Askerimizin başına çuval geçirilmesine anlamlı tepki vermedi...Kuzey Irak'ta kırmızı çizgiler ilan etti ama sonradan bu çizgilerin birer birer ortadan kaldırılmasına seyirci kaldı...Annan Planı oylanırken önce karşı tavır aldı, oylamaya doğru yüz seksen derece dönüşle planı destekler çizgiye girdi...Başbakan'ın bir defasında Genelkurmay Başkanı'na "Hocam" diye hitap etmesi gözden kaçmadı.Sayın Genelkurmay Başkanı, 29 Ekim resepsiyonunda Van'da hukuk arayan rektörlerle ilgili olarak AKP yöneticileri gibi konuştu...Ordu'nun ne darbe yapması, ne günlük siyasete karışması yanlısıyız.Ama ulusal duruşunu bozması ve Cumhuriyet karşıtı iç ve dış güçleri memnun eder görüntü vermesi, bu ülkenin yurtsever insanlarını üzmektedir... Elbet ordunun içindeki ulusal çizgiye duyarlı çoğunluğu da... Belki olağan bir dönemde böylesine yankı yapmayacaktı... Ama siyasi iktidarda Atatürk'ü tarihten silme çabası gözlenirken... AB'den gelen "Atatürk'ün resimlerini indirin" tavsiyesinin hemen ardından... Ve 10 Kasım'a birkaç gün kala Kara Kuvvetleri brövesinden Atatürk figürünün çıkarılması olağandışı etkiler ve tepkiler yarattı... Çoğu İslam ülkelerinde olduğu gibi Türkiye'de de "helal gıda standardı" hazırlanıyormuş. Helal olsun hükümete... Fazla çaktırmadan adım adım İslami kurallarla yaşamayı öğretiyor bize... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin temyiz dairesi sayılan Büyük Daire, Leyla Şahin davasını kesin sonuca bağladı. Üniversitelerdeki türban yasağının insan hakları ihlali olmadığı kararını onayladı.Türkiye'de yüksek mahkemelerin aldığı yasak kararının hukuka uygunluğu, 1'e karşı 16 oyla tescil edildi.Şimdi ne olacak? Yıllardır türbanın bir özgürlük meselesi olduğunu savunarak kız öğrencileri buna inandıran ve onları direnişe sevk edenler ne diyecek? Öğrenim hayatını altüst ettikleri kız öğrencilerden özür dileyecekler mi? Yoksa kışkırtmaya devam mı? Türban sonuçları Atatürk figürü, Kara Kuvvetleri Komutanlığı brövesinden çıkarılmış. Atatürk düşmanlarının "bravo" dediğini duyar gibiyiz... Cemal Ersen'in Milliyet'teki haberi, "Tarihi hesaplaşma" başlığı taşıyordu... Neydi olay? Efendim halen Futbol Federasyonu Başkanı olan Levent Bıçakcı, 2004'te UEFA Tahkim Kurulu Başkanı'ydı... O dönemde İsviçreli futbolcu Alexander Frei, İngiltere ile oynanan maçta rakip takımdan Gerard'a tükürmüştü. Olay sonradan televizyon çekimlerinde saptanmış, bu futbolcuya Levent Bıçakcı'nın girişimiyle 5 maç ceza verilmişti... İşte o Frei şimdi:- Türkiye ile oynanacak maçta Bıçakcı'dan intikam alacağım, diyormuş...İsviçre'den yazan okurumuz Haydar Özilhan, Alex'in bu tehdidini espri olarak niteliyor... Ve diyor ki:- Alex'in adı o olaydan sonra "Lama" kaldı. Ancak Alex, ceza gördüğü için kızmadı. Tam tersine özür diledi. Ve ne yaptı biliyor musunuz? Hayvanat bahçesinde bir lamanın ömür boyu bütün masraflarını üstlendi. Lamanın babası... Her 10 Kasım'da ''Atam izindeyiz'' diyerek O'nun öldüğü günden itibaren izne çıktığımızı hatırlatmaya gerek yok. Atatürk her şeyi görüyor zaten. İsmet İnönü'nün torunu, CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, Mustafa Kemal Atatürk'ün 67. ölüm yıldönümü dolayısıyla gündem dışı bir konuşma yaptı dün Meclis'te... AKP milletvekillerinin derin bir sessizlikle dinledikleri konuşmadan kısa bir özet sunuyoruz:"...1963'te, Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğu'na katılımını sağlayacak ilk anlaşmayı, meşhur Ankara Anlaşması'nı imzalarken, dönemin Komisyon Başkanı Prof. Hallstein şunları söylemektedir:- Türkiye, Avrupa'nın bir parçasıdır. Bunu, bu ülkede attığımız her adımda karşılaştığımız Atatürk'ün güçlü kişiliğinin Türk toplumunda bıraktığı izlerden anlıyoruz. Bu hareketin tarihte bir benzeri yoktur, hatta biz burada gerçekleştirmek istediğimiz Avrupa Birliği'nin en modern şekliyle uygulandığını görüyoruz. Bu aydınlık, akılcı, gerçekçi duruş, bilime ve eğitime verilen önem, gelişmeye, ilerlemeye yöneliş, bizim fikirlerimizin mükemmel bir uzantısı olarak görülüyor. Türkiye ile Avrupa'nın askeri, siyasi ve ekonomik olarak birbirine bağlanmasından daha doğal ne olabilir ki?İşte 1963'te Türkiye'ye bu nedenlerle Avrupa Birliği'nin kapıları açılıyordu. Ne yazık ki, dün bizden ders alanlar bugün, hatta bu kürsüden bize ders vermeye başladılar.Tarihin yeniden yazılmak istendiği ve kahramanlarla hainlerin yer değiştirdiği bir dönemdeyiz. Ama biliyoruz ki daha Kurtuluş Savaşımız sürerken, atalarımız da bir taraftan düşman güçleriyle vatanı kurtarmak için mücadele ederken, bir taraftan padişahın işbirlikçileri ve isyancılarla vuruşuyorlardı. Bugün, biz ne kadar kendimizi milli mücadelenin torunları olarak görüyorsak, kendini hâlâ karşı taraftan sayanların da torunlarının bulunduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. İşte bu yüzden çocuklarımıza ulusal destanlarımızı doğru anlatmanın ve 21. yüzyılda Atatürk'ü yeniden anlamanın yollarını bulmalıyız." m.asik@milliyet.com.tr Dün - bugün