İlhan Selçuk ağabeyimizin bir an önce sağlığına tam olarak kavuşup sütununa dönmesini beklerken... Bir dostumuzun geçtiği eski bir yazısından küçük bir bölümü onu selamlayarak aktaralım:
“Eskiden bir ara İran’a gitmiştim, Tahran’ın büyük bir lokantasında dostlarla yemek yiyecektik, sordular:
- Ne yiyeceksin?..
- Sen seç !..
Yanımdaki Azeri dost, garsona döndü :
- Beye bir bukalemun!..
Bozuldum:
- Ben bukalemun yemem!..
Güldü Azeri:
- Bizim burada hindiye bukalemun denir...
- Peki, bukalemuna ne denir?..
- Makyavelsıfat!..
Sonra açıkladı:
Vaktiyle bir politikacı varmış; yerine, durumuna göre renk değiştirirmiş, bir bakarsın liberal, bir bakarsın sosyalist, ertesi gün kapitalist!.. Bukalemun da yerine ve zamanına göre renk değiştirdiğinden bu hayvana makyavelsıfat adını vermişiz...
Harika bir açıklama değil mi?..
O yıllarda bu öyküyü konu edinen bir yazı yazmıştım; bukalemun çok sevimsiz bir hayvandır.
Ya insan?...
Ermenistan’la protokole kızan Azeriler gaz kartını kullanacakmış.
Erdoğan’a “AB ve ABD’nin gazına gelmeyecektiniz” diyecekler herhalde...
Haldun Ertem
Domuz gribi aşısına karşı muhalefet yükselince Ankara’da birden domuz gribi vakaları görüldü. Aşıyı üreten yabancı firmalar Ankara’ya önce mikrobu getirmiş olmasın..
Ahmet Nedim
TRT’de film yangınları...
Birkaç gün önce değerli bir sanat adamını, Halit Refiğ’i kaybettik. Halit Refiğ denince akla onun TRT tarafından yakılan Yorgun Savaşçı filmi gelir. Bunun TRT tarafından ilk yakılan film olduğu söylenir. İlk değildir aslında... Neden mi?
Televizyonun ilk ve gerçekten özerk yılları... Doludizgin programlar yapıyoruz... Sansürsüz... Kayseri’de TÖS binası yakılıyor, kundakçıları kınayan bir program... Köy enstitülerinin yıldönümünde enfes bir anma programı... ABD haşhaşı yasaklamış, haşhaş programı. Bizler bir avuç genç adamız... Varlık Özmenek, Tunca Yönder, Yavuz Kürkçü, Yavuz Sezer, Adem Yavuz ve daha kimler... Ben bölümün başındayım. Programlara kâh metin yazarak kâh takdimci olarak Altan Öymen, Güneri Cıvaoğlu ve Teoman Erel de katılıyor... Yayın sadece Ankara’ya yapılıyor. Ama siyaseti etkiliyor.
Böyle böyle 12 Mart’a geliyoruz... 12 Mart darbesini izleyen günlerde beni işten atıyorlar...
Sebeplerden biri Program Müdürü Erhan İmset’e yazdığım, bizim bölüme ısrarla program yaptırılmamasını mizahi dille eleştiren mektup. İkinci sebep bir Dev Genç mitingini filme alırken sol kolumu kaldırarak saygı duruşuna katıldığım ihbarı...
İşten atıldım... Atıldım ama bizim bölüm program yapmaya devam ediyor... Ben de hemen her gün işe gelerek odama oturuyor, atılmamış gibi arkadaşları yönetiyor, fikir veriyorum.
Beş yıl boyunca yaptığımız yukarda saydığım programlar da benim odamda, birbirinin üzerine yığılı film kutularında duruyor.. Bir sabah işe geldiğimde baktım kutular ve masam ortada yok. Oda boş. Ne oldu? Gültekin Bey (Orkut) yeni gelen birisini “Melih Aşık’ın odasına oturtun” deyince “Efendim o oda dolu, Melih Bey çalışıyor” yanıtını almış. Küplere binmiş. Benim binaya girmemi yasaklamış...
Ben yine de birkaç gece, kafayı çekip binaya geldim, saatlerce merdivenlerde ağlamaklı oturdum. Kolay değil ilk aşkımızdı televizyon ve 5 yıl o aşkı yaşamıştık. Sonra hem Mithatpaşa’daki binaya hem o mesleğe veda ettim. Güvenlik görevlisi bir emekli albay vardı. Odamdaki filmleri ona teslim etmişler. Bir gün program filmlerinin ne olduğunu kendisine sordum. Yaktık, dedi. Yıl 1971.
Güven!
ABD’nin PKK ideri Murat Karayılan ile Zübeyir Aydar ve M.Ali Altun’un banka hesaplarını dondurması doğrusu güzel bir jest... Ama Zübeyir Aydar, “bizim hiçbir yerde malımız mülkümüz yok” diyor. ABD Türkiye’yi göz göre aldatmıyor, göz boyamıyorsa, dondurduğu varlıkları açıklamalı... Çünkü artık ABD’nin sözüne güven olmuyor.
Aslında kimse kimseye güvenmiyor.
- Deniz Baykal, Tayyip Erdoğan’a güvenmiyor. O yüzden kameralı görüşme istiyor.
- Azerbaycan Lideri Aliev, Tayyip Erdoğan’ın “İşgal kalkmadan Ermenistan kapısını açmayız” sözüne güvenmiyor. O yüzden küstü.
- İsrail, Başbakan Erdoğan’ın “TRT’de gösterilen film siyasi değildir, TRT özerktir” sözüne inanmıyor. O yüzden nota verdi.
- Ermeniler Türkiye’ye güvenmiyor. O yüzden protkolu önce siz Meclis’ten geçirin diyorlar.bilinmeyenli ve çok güvenilmeyenli bir ortamdayız sonuçta.Bu ortamdan barış çıkar mı? İnşallah...
Çek fişi
Adam karısına “Ot gibi yaşamak istemem. Şayet bir gün makinelere ve bir şişeden sızacak olan bilmem ne sıvısına bağımlı olarak yaşarsam lütfen hiç tereddüt etmeden fişi çek!” dedi.
Kadın yerinden kalktı.
Adamın başında oturduğu bilgisayarın fişini çekti, birasını saksılardan birine döktü ve çıkıp gitti...
(İnternetten)
AKP sayesinde Türkiye “dış politika da veren değil, alan bir ülke” olmuş.
Evet!
Bu hafta içinde İsrail ve Azerbaycan’dan “alınan” notalar bunun en son kanıtı...
Gülhan Elmas