TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yeni Anayasa için üniversitelere, sivil toplum örgütlerine katkı çağrısında bulundu önceki gün. Özetle dedi ki:
“Kimse ilerde bize bahane bulmasın. Biz çağrıda bulunduk. ‘Ey filanca örgütler, kurumlar ne diyecekseniz şimdi söyleyin’ dedik. Buna rağmen insanlar veya kurumlar sürece katılmak istemiyorlarsa kendi bilecekleri iştir. Bir daha kimsenin bir şey demeye hakkı yoktur.”
Biz de bilvesile Sayın Çiçek’e bir çağrıda, “birazcık düşünme” çağrısında bulunalım.
Sayın Çiçek, insanlar, kurumlar acaba neden sürece katılmak istemiyorlar? Bir sebep: “Benden demokratik görünmek için görüş istiyorlar, imam bildiğini okur” diye düşünüyor olmasınlar? Bir başka sebep, korku... Konuşursam, hele hele muhalif görüş dile getirirsem başım belaya girer, kuşkusu, korkusu olabilir mi?
Muhalifler bir yana... İktidar yandaşı olanların bile insanların en küçük bir eleştiride nasıl susturulmak istendikleri ortada değil mi?
Haydi, onları da geçelim. Aralarında sizin de bulunduğu birinci dereceden iktidar mensuplarına, AKP milletvekillerine gelelim. Sizler, partinizin politikaları belirlenirken sürece katılabiliyor musunuz? Ya da örneğin geçen yıl yapılan Anayasa değişikliğinde AKP milletvekillerinin görüşüne başvuruldu mu?
300 küsur milletvekili bir kişinin ağzına bakmıyor musunuz?
Sürece katılmanız sadece “parmak indir - parmak kaldır”dan ibaret değil mi?
Bilvesile önemli bir konuya geldik... Medyanın, üniversitelerin, derneklerin ve bilcümle muhaliflerin ifade özgürlüğüne sahip olmadığı bir ortamda nasıl özgürlükçü bir anayasa yapılacak? Mümkün mü?
Adalet kaldı mı?
İkinci Ergenekon davasında yargılanan emekli Orgeneral Hurşit Tolon davanın açılmasından tam 1232 gün yani 3 yıl 4 ay 14 gün sonra mahkemeye çıkabildi.
Hurşit Tolon bu davada tutuksuz yargılanıyor... Mustafa Balbay, Tuncay Özkan gibi gazeteci arkadaşlar ise aynı süreyi tutuklu geçirdiler...
Davada bundan sonra 70 dolayında sanık dinleneceği bildiriliyor.
Böylece savunmaların alınması bile bir veya bir buçuk yıl daha sürecek...
Tutuklular belki bu süreyi de içerde yatarak geçirecek...
Batı ülkelerinde ceza davaları birkaç celsede biter...
Sanığın mahkemeye üç bucuk yılda çıktığı bir hukuk devleti düşünülemez...
Bu koşulları değiştirmeye girişmeden ikide bir uzun tutukluluk sürelerinden yakınmak tabii ki, iki yüzlülükten başka bir şey değildir. Halkın aklıyla alay etmektir.
* * *
Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül (22), Kâğıthane’de bir markete düzenlenen molotoflu saldırıya katıldığı iddiasıyla 22 aydır tutuklu... Savcı Mustafa Çavuşoğlu, “şüpheden sanık yararlanır” diyerek davanın 5. celsesinde beraat talep etmişti. Önceki günkü duruşmaya katılan Savcı Hikmet Usta ise 45 yıla kadar hapis cezası istedi.
Cihan Kırmızıgül’ün babası Vahap Kırmızıgül:
“Tüm duruşmalarda savcı değişiyor. Biri beraat etsin diyor, biri cezalandırılsın diyor. Bunlar ayrı ülkelerde mi hukuk okuyor?” diye dert yanmış...
* * *
Hapishaneler insan dolu. Kimi suçlu kimi suçsuz. Çoğu suçunu bilmiyor. Amaç belli ki, içerdekileri cezalandırmak kadar dışardakilere gözdağı vermek, özellikle gençleri etkisizleştirmek.
SAVUNMA!
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün kahramanı olduğu “Dersim krizi”ni aşmada CHP Genel Merkez yöneticileri kendilerince en “akıllı formül”ü buldular. Hüseyin Aygün’ün yanı sıra onu eleştiren milletvekillerinin de savunmasının alınmasına karar verdiler.
Böylece ortalık sakinleşecek mi? 13 protestocu milletvekillerinden birinin soruya yanıtı:
“Bu hesap baştan yanlış. Çünkü ben ve bazı arkadaşlar ‘Bu partide Atatürk’ü savunmak suç mu?’ diyerek savunma vermeyeceğiz... Verenlerimiz olursa onlar da suçumuz ne? Atatürk’ün partisinde Atatürk’e dil uzatılmasına tepki göstermek mi, diye soracak. Hüseyin Aygün gibi Atatürk karşıtı bir militanı partiye alıp milletvekili yapanları, yani en başta Genel Başkanı sorgulayacağız. Özetle bu soruşturma, savunması istenenlerin hesap soracağı bir platforma dönüşecek.”
CHP’de Dersim kavgası büyüyormuş.
İktidar gider Mersin’e, CHP gider Dersim’e...
Haldun Ertem
BEDEL
Bir dostumuz çektiği mesajda diyor ki:
- Hükümet askerlikle ilgili yeni yasalarda zamanlama hatası yaptı... Bedelli askerliği düşünenler şimdi “vicdani ret”i bekleyip para vermekten de kurtulabilirler...
Batı’da bu sistemler var. Ancak onlar geçen yıllar içinde askerliği cazip hale getirmişler. Askere gitmekle gitmemek fazla fark etmiyor.
Türkiye’de ise askere gitmek çok korkulu bir şey...
Bedelli ve vicdani rete rağmen asker bulabilmek için askerliği cazip hale getirmek şart...
Ahmet Şık’ın “F tipi” örgütlenmeyi anlattığı “Dokunan Yanar”ı kitap olarak çıkmış.
Ne diyelim? “Okuyan yanmaz” inşallah!
Fahrettin Fidan
KIYAS
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın “Anadolu’da Vakit” gazetesinde yayımlanan demeci:
“İstiklal Savaşı döneminde düşmana atacak tek kurşun bulamayan Türkiye bugün dünyaya teknoloji ihraç eden ülke haline geldi.”
CHP’li Osman Coşkunoğlu diyor ki:
“Bakan Bey Türkiye’yi İstiklal Savaşı’ndaki durumuyla değil diğer ülkelerin bugünkü durumuyla neden kıyaslamıyor?”
Öyle bir kıyaslamayı Coşkunoğlu yapmış.. Türkiye hayli gerilerde görünüyor......