Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bülent Arınç, kitapların daha basılmadan toplatılması konusunda”Endişeliyim” demiş. Hukukçu Cemil Çiçek de aynı tonda konuşmuş.
İktidar üyelerinin bu derin hassasiyeti ilgisiz bir olayı anımsattı bize...
12 Mart darbesi öncesi.. Polis Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni basmış. Öğrenciler merdivenlerden aşağı yuvarlanırken iki yana dizilmiş polisler hep birlikte copları kafalarına indirip kaldırıyor. Polis şefi aşağıdan zaman zaman bağırıyor:
- Vurmayıııınnnnnn... Vurmayınnnnn...
Polisler de copları öğrencilerin kafasına gözüne indirirken tempo tutuyor:
“Vurmayınnn, vurmayınnn”...
Böyle durumlarda imam bildiğini okur...
Baştakiler de lafla hukuka saygılı devet adamı rolünü oynayarak kendilerini kurtarırlar.
Savunmalarına bakın; bu bizim işimiz değil yargının işi... Peki yargı kimin işi? Arkasında iktidar desteği olmasa hukuku kimse bu kadar pervasızca çiğneyebilir mi?

Haberin Devamı

Sansürün mantığı
Bu ülke sansürün envai çeşidini Abdülhamit döneminde gördü. Gerçi o zaman “istibdad” henüz basılmamış kitabı yakalama aşamasına varmamıştı ama... Sansürün pek renkli biçimleri yaşanıyordu...
Ahmet Rasim o devrin ünlü sansür memuru Hıfzı Bey’le arasında geçen bir konuşmayı şöyle anlatır.
- Biz, dedim, yazdığımız yazılarda zatıalinizin çizeceğini bildiğimiz kelimeleri kullanmıyoruz. Biliyoruz ki, vatan, millet, hürriyet, ihtilal, cinnet, mecnun, yıldız, intihar, zehir vs. gibi birçok kelimeler yazılmaz. Fakat sansürden gelen provalarda her seferinde başka başka kelimeler, cümleler görüyoruz ki, çizmişsiniz.
Ahmet Rasim bunları söylerken yapılan sansürün mantığını öğrenmek ister. El cevap:
- Onu ben de bilmem... Yalnız size şu kadarını söyliyeyim ki, siz anlayınız. Siz hangi yazınızı en çok beğenerek yazarsanız, oh, ne güzel oldu, derseniz, benim onu çizeceğimi biliniz...
(Türk Basın Tarihi - Hıfzı Topuz)

Türkiye, Libya saldırısına “insani yardım amacıyla” katılıyormuş.
Bizim bildiğimiz insani yardım uçaklardan ihtiyaç malzemeleri falan atarak yapılır, füze atarak değil...
H. Ertem
* * *

Cemil Çiçek, “Anayasa’daki yemin metnini okumak çok zor” demiş.
Doğrudur. Hele de inanmadan okunursa!
F. Fidan

Haberin Devamı

* * *

Eski hakem Selçuk Dereli de CHP’den aday olmuş.
Mantıklı... CHP içinde 6 Ok’a ters çıkışlar yapanlara kart gösterecek birisi lazımdı!
E. Eral

Sarko falcıda...
Hikâye bu ya... Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy falcıya gider, geleceğini sorar...
Falcı gözlerini yumar, geleceğe yoğunlaşır...
- Sizi büyük bir caddeden üzeri açık bir araba ile geçerken halkın yaptığı tezahüratı görüyorum.
Sarkozy sırıtır ve sorar:
- Peki halk memnun mu gozüküyor?
- Evet her zamanki gibi...
- Halk arabanın etrafında koşuşturuyor mu?
- Evet arabanın etrafında deliler gibi koşturuyorlar, polis yolu açmakta zorlanıyor.
- İnsanlar bayrak taşıyorlar mı?
- Evet, hem Fransa bayrakları hem de ümit ve güzel bir gelecek vadeden pankartlar taşıyorlar.
- Peki, ben bu hareketlere nasıl bir tavır gösteriyorum?
- Bunu göremiyorum,
- Niçin?
- Çünkü tabutun kapağı kapalı!!!

Cumhuriyet’im
Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi’nin torunu Emine Uşaklıgil, Fransa’da okumuş, kültürlü, sempatik bir hanımefendi, zarif bir dosttur. Ayrıntılı Haber gazetesinde kısa süre birlikte çalıştık. Daha sonra aile gazetesi Cumhuriyet’e geçti, Gazetedeki iç savaşlar sonucu 1992’de ayrıldı. Anılarını topladığı “Benim Cumhuriyet’im” adlı kitap kısa süre önce elimize geçti.
Kitap Kurtuluş Savaşı’nın Ankara’sını, sancılı kuruluş yıllarını, basın tartışmalarını, aile içi çekişmeleri çok güzel anlatıyor.
Renkli olaylardan biri, Emine’nin babası Bülend Uşaklıgil’in Paris Büyükelçiliği’nden alınış öyküsü...
Bülend Uşaklıgil ile zamanın (yıl 1964 olmalı) Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin arasında bilinmeyen bir husumet vardır. Feridun Cemal, bir Paris seyahatinde elçilikte misafir olur. Sonrasını kitaptan okuyoruz:
“... Erkin Ankara’ya yeni dönmüştü ki, babam acımasız bir neşeyle bizlere Feridun Cemal Erkin’in başucundaki komidinde takma dişlerini unuttuğunu, kendisinin de bunu haber veren hizmetçiye ‘bu pis şeyleri hemen atın’ talimatı verdiğini söyledi. Gerisi çorap söküğü gibi gelecekti. Feridun Cemal Erkin’in özel kalemi takma dişlerin gönderilmesini talep edince babam, ‘Boş yere aramayın o pis şeyi, çöpe atılmıştır, dişine sahip olsaydı’ diyerek elçilikte görevli Tansuğ Bleda’ya bu mealde bir cevap yazması talimatını vermiş, maiyetindekilerin ‘etmeyin eylemeyin’ ricalarını dinlememiştir. Bakanın özel kalemi bu mesajı kendisine göstermemiş olmalı zira ikinci gün aynı rica kibarca yinelenecekti. Babam aynı cevabı verince olanlar oldu, merkeze alındı....”