Meslektaşlarla birlikte İstiklal Caddesi’nden yürüyoruz... Baş üstünde pankartlar:
“Gazetecilere özgürlük, Hapisler boşalsın, AKP elini basından çek...”
Ve topluca sloganlar:
“Susma, sustukça sıra sana gelecek, Faşizme karşı omuz omuza...”
Son yılların en kalabalık gazeteci protestosuna tanık oluyoruz.
Gerçi kimi katılımcılar “Ahmet Şık’ın tutuklanmasına” biraz fazla üzülmüş görünüyorlar ama... Onlar da anlayacak bir gün “demir ökçe”nin basını ezerken kuruya yaşa bakmayıp hepsini dümdüz ettiğini...
Nazım Alpman bir mini pankart hazırlamış. Şöyle diyor:
“Türkiye’de basın özgürlüğü sorunu yok
Sadece beğenmediğimiz gazetecileri içeri atıyoruz”
Aynı sıralarda Hürriyet’teki yeni düzenlemenin haberi ulaşıyor kulaklara... Tufan Türenç yazmayacak, Özdemir İnce, Rahmi Turan, Cüneyt Ülsever, Hadi Uluengin haftada bir defa yazacaklar...
Tufan Türenç yaptığı açıklamada iş yoğunluğunu sebep göstermiş...
Diğer yazı indirimleri tasarruf tedbirlerine bağlanıyor!
Bütün bunların seçime 3.5 ay kala meydana gelmesi ne tesadüf...
Muhalefet partileri ne yapıyor diye merak ediyoruz şu sıralarda...
Fazla rahatsız görünmüyorlar. Olup bitenlerin, gözaltıların, köşe iptallerinin tek yanlı bir seçim kampanyasının hazırlığı olduğunu fark etmiyorlar anlaşılan. Belki de “Biz nasıl olsa birkaç adamımızla Meclis’e girer, demokrasi tiyatrosundaki figüranlık rolümüzü sürdürürüz, o da bize yeter” diye düşünüyorlar. Basın özgürlüğü altından çekilirse demokrasinin çatırdayacağını saf köylü biliyor onlar bilmiyor mu? Bilmez olurlar mı?
Bakan Ertuğrul Günay, içki cezası kesen polisler için “Kraldan fazla kralcılar” demiş.
Burda “kral” tabii ki Başbakan oluyor...
Haldun Ertem
Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldüğü kazayla ilgili hazırlanan fezlekede “dürümcü” de suçlanıyormuş.
Demek defteri dürülecek biri bulundu...
Fahrettin Fidan
Medya Mahallesi
Ayşenur Arslan, Medya Mahallesi programında meslektaşımız Mustafa Hoş’un işini nasıl kaybettiğini anlattı.
İki yıl kadar önce... Dönemin Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in evi ve makamı Erzurum’daki Özel Yetkili savcılar tarafından basılıp arandığı sırada NTV olayı ekranlardan, “Başsavcı’nın makamına baskın” altyazısıyla duyurur izleyicilere. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ertesi gün düzenlediği basın toplantısında baskının bu şekilde verilmesine kızgınlığını “Tüh size” diyerek eleştirir. Hemen ardından NTV Haber Merkezi’nde çalışmakta olan Mustafa Hoş’un görevine son verilir. Arkadaşımız o gün bugün işsizdir.
Ne günlere geldik!
Avukat Noyan Özkan, “Bir gün sizin de kapınızı çalabilirler” başlığı ile bir “Arama ve El Koyma Rehberi” hazırlamış... Ne olur ne olmaz, ileri demokraside yaşıyoruz, kapınız her an çalınabilir. Dikkat edeceğiniz hususlar:
1) Kapınız çalınmalıdır.
2) Kapıda bekleyen kişilere kim olduklarını, ve hangi amaçla geldiklerini sorabilir ve bilgilendirme isteminde bulunabilirsiniz.
3) Gelenlerin kolluk memurları olduklarını anlayınca, “kimlik belgelerini” ve hâkim tarafından verilen “arama kararını” göstermelerini talep ediniz.
4) Arama ve el koyma işlemleri başlamadan önce mutlaka avukatınızı aramalısınız. Arama işlemi sırasında savcının da bulunmasını isteyiniz.
Mahkeme tarafından verilen arama kararını incelemeli ve bu kararda;
a) Aramanın nedenini oluşturan fiil,
b) Aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya,
c) Karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi,
d) Aranılacak eşyanın elde edilmesi hâlinde el konulup konulmayacağı,
hususlarının açıkça gösterilip, gösterilmediğine dikkat etmelisiniz.
5) CMK 45 ve 46’ncı maddelere göre sizin hakkınızda tanıklıktan çekinebilecek kimseler (eş, nişanlı, ana, baba, çocuklar ve doktor/avukat ile müvekkil ve hastaları) arasındaki mektuplara ve belgelere; el konulamayacağı hususunda uyarmalısınız.
6) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır. Bu yedekten bir kopya çıkarılarak size veya vekilinize verilmesini ve bu hususun tutanağa geçirilerek imza altına alınmasını talep ediniz.
Sebep ne ola ki?
Her gözaltı dalgasında kimi görüntüler hiç değişmiyor. Nitekim son dalgada da değişmedi. İki polis, sanki kaçacakmış gibi gözaltına alınan kişinin iki koluna giriyor... Adeta koşar adım evinden çıkarıp polis otosuna bindiriyor. Bindirirken de özellikle kafasına bastırıyor.
Peki niye? Sebep, gözaltına alınan kişilere çok değer verildiğinden... O nedenle, “Aman kafasını çarpmasın” diye titizlenildiğinden mi? Yoksa akıllarınca o kişiyi aşağılamak... Toplum önünde küçük düşürmek gibi bir hesaptan, düşünceden dolayı mı böyle davranılıyor?