Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ülkemiz yalakaları tek tip değildir. Türlere ayrılır.
Müptezel yalakalar: Zenginlerin ve iktidarların ak dediğine ak, kara dediğine kara derler. Geceleri geç saatlere kadar televizyonlarda kan ter içinde “ağa”larını savunurlar. Yalakalıklarını açık etmekten çekinmez aksine afişe ederler. Zamanı gelince milletvekili adaylığı, yandaş medyada iş, uçakta yer, ihalede avanta isteyecekleri bellidir.
Müzmin yalakalar: Bunlar yalakalığı ille de menfaat sağlamak için yapmazlar. Doğuştan uşak ruhludurlar. Mesleği refleks olarak icra ederler.
Usta yalakalar: Ancak çok dikkatli gözle takip edilirlerse yalaka oldukları anlaşılır. Çünkü bu işi son derece ustaca yaparlar. Görüntüde başbakanı eleştirir, muhalefet ederler. Ama en kritik noktalarda öylesine ince, öylesine rafine kıyaklar çekerler ki, en baba yalakanın yalakalığı bu kadar etkili olmaz. Sayıları az, etkileri çoktur.
Liberal yalakalar: Dış dünya (ABD, AB) ile sürekli dirsek teması halindedirler. Yalakalığı çağdaş, demokrat ve özgürlükçü söylemleri bol bol kullanarak yaparlar. Kime, ne zaman, ne ölçüde yalakalık yapacaklarına dışarıdaki efendileri karar verir. O efendileri ile yalakalık yaptıkları kişi arasında anlaşmazlık çıkarsa tercihleri - olaya uzun dönemli baktıkları için - dışardaki efendilerinden yana olur.
Eski solcu yalakalar: Hâlâ bir solcu gibi yazar ve konuşurlar. Kendilerini kâh sosyalist kâh marksist olarak tanımlarlar. Fikirleri tuhaf şekilde iktidarın fikirleriyle örtüşür. Aile boyu yalakalık yapanları, TRT’den aile boyu program ve para kapanları vardır.
Uçan yalakalar: En mütavazı! olanlarıdır. Başbakan’ın uçağına binebilmek için yalakalık yaparlar. Teşekkürlerini çanak sorular sorarak ederler.
Gizli yalakalar: Bunlar gazetelerin, televizyonların mutfaklarında görev yaparlar. Ortalıkta pek görünmezler. Haberleri yalakalık yaptıkları kişi ve partinin lehine ustaca düzenlerler. Olumsuz haberleri ya görmezden gelir ya da lehteymiş gibi çarpıtarak verirler. Karşılığında gazete veya televizyondaki mütevazı maaşlarını kurtarırlar. Hayatlarını gazetecilik değil yalakalıkla kazandıklarını bilir ama kimseye çaktırmazlar.

Haberin Devamı

Mısır Savunma Bakanı, ABD’ye, “Bize yardım edin yoksa çökeriz” demiş.
Yani? “Bizi deliğe süpürmeyin, kullanın” diyor.
Fahrettin Fidan

Haberin Devamı

İnönü yıkılamaz!
İstanbul Büyükşehir Meclisi’nden İnönü Stadı için yıkım kararı çıktı... Stat yıkılacak yerine 40 bin kişilik daha büyük bir stadyum yapılacak. Projede alışveriş merkezi de var...
Kimi gazetelerde bu tür haberlerin yanında yeni stadın maketi diye kocaman bir stat maketi de yer alıyor...
Bu tür haberleri gördükçe içinde bir parça İstanbul sevgisi olan herkesin kuşkusuz içi titriyor... Dolmabahçe Sarayı’nın sırtına kondurulan Swiss Otel ile Gökkafes silueti zaten berbat etti. Bir de kocaman stat eklenirse Dolmabahçe Sarayı, Saat Kulesi ve cami iyice ezilecek.
İstanbul’un tarihine ve estetiğine karşı yeni bir suç işlenecek...
Derken dün mutlulukla öğreniyoruz ki...
Stadın yıkılması söz konusu değildir..
Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nun son kararında stadyumun kontür (çevresi) ve gabarisinin (yüksekliği) korunması kararlaştırılmıştır.
Daha önce koruma altına alınmış bölümler aynen korunacaktır.
Yapı sadece sportif amaçla kullanılacaktır.
1 bölü 1000’lik yeni planlar bu koruma esaslarına göre yapılacaktır...
Serbest Mimarlar Derneği Başkanı Doğan Hasol’un önerisi sanıyoruz en iyi çözümdür. Der ki Sayın Hasol:
- Galatasaray’a yapıldığı gibi.. Beşiktaş’a da daha uygun alanda büyük bir stat temin edilsin. İnönü Stadı aynen korunarak küçük maçlar, konserler, törenler vs. için kullanılsın...
En iyi çözüm budur.. Beşiktaş Kulübü İnönü Stadı’nı artık rahat bırakmalıdır.

Haberin Devamı

Açılım!
İstanbul Barosu’nda dün yapılan basın açıklaması kısa sürede mitinge dönüştü... Müzisyenler, aydınlar, sanatçılar, gençler hem ortalığı çınlattılar, hem iktidarın kulaklarını ve adaletin vicdanını... Nedir olay...
Halk müziği sanatçısı Pınar Sağ 2009 yılında Tunceli’de düzenlenen bir açık hava toplantısında İbrahim Kaypakkaya hakkında övücü birkaç söz söylüyor. Suçluyu övdüğü iddia ediliyor. Bu yüzden Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor.... İfadesi İstanbul’da Beşiktaş Adliyesi’nde alınıyor. Pınar Sağ Malatya’ya gitmek mahkemede de ifade vermek istediğini söylüyor. Bunun için gün bekliyor. Gün beklerken aniden Malatya Ağır Ceza’dan karar çıkıyor:
“10 ay hapsine..”
İbrahim Kaypakkaya hüküm giymiş, ceza almış bir isim değildir... Diyarbakır’da yargılaması sürerken işkence altında can vermiştir. O yüzden Kaypakkaya’yı övmek, suçu ve suçluyu övmek anlamı taşımıyor. Ancak ne Pınar Sağ, ne avukatları bunları mahkemede anlatabiliyor. Mahkeme savunma almadan cezayı bastırıyor. Sanatçı açılımlarının yapıldığı, ileri demokrasiden söz edildiği günlerde oluyor bütün bunlar. Bir adli hata mı söz konusu? Yoksa iktidar muhaliflerinin her türlü cezaya müstehak olduğu yolundaki zihniyetin yansıması mı? Her ikisi de mi?

Kim ne derse desin Erdoğan çok cesur bir siyasetçi...
Tunus ve Mısır’da diktatörlere karşı ayaklanmaları gördüğü halde tek adamlığa oynaması cesaret değildir de nedir...
* * *
Sıcak para kaçmaya başlamış.
Vurdu kaçıyor namussuz...
Haldun Ertem