Yardımcılarınız PKK’nın Reşadiye baskınını askerin yaptığını söylebilecek kadar ölçüyü kaçıracak... Yardımcınıza suikast planları yaptıkları iddiasıyla bazı subaylar gözaltına alınacak, günlerce sorgulanacak. Suikast diye bir şeyin söz konusu olmadığı baştan belli iken belge arama gerekçesiyle askerin en gizli birimlerine girilecek, ortalık duman edilecek.
Sahte olduğu kanıtlanmış Balyoz belgelerini gerçekmiş gibi kabul edecek... O belgelere dayanarak generallerin terfilerini engelleyecek, istikballerini karartacaksınız... Başta Teğmen Mehmet Ali Çelebi olmak üzere pek çok subayın telefonlarına “sehven” birtakım isimler yüklenecek... O isimler gerekçe gösterilerek insanlar içeri atılacak, yıllarca hapiste tutulacak. Skandal ortaya çıktığında ise en küçük bir rahatsızlık belirtisi göstermeyeceksiniz... En gizli askeri belgeler ve telefon konuşmaları sizin döneminizde adeta ortalığa saçılacak... İlgilenmeyeceksiniz.
Kimi askerler karşılaştıkları haksızlıklara daha fazla dayanamayacak, kurtuluşu intiharda bulacak. Sizin gıkınız çıkmayacak.
Özetle sizin döneminizde asker adeta şamar oğlanına dönecek. Asılsız ihbarlar, yargısız infazlar, sahte belgeler gırla gidecek. Ama savcıları harekete geçirmeyeceksiniz.
Tam o sırada biri kalkıp, “Meğer asker kâğıttan kaplanmış” dediğinde bir anda asker dostu kesilecek, karşı tarafı da asker düşmanı göstermeye kalkacak... Bizim de buna inanmamızı bekleyeceksiniz. Biraz zor... O sözlerin maksadı aştığını kabul ederiz. Ama üzerine yapılan spekülasyonu inandırıcı bulmak zor mu zor...
Adrese teslim kadro
Geçtiğimiz temmuz ayında kurulan Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi birkaç gün önce yayımladığı akademik ilan ile tıp fakültesine öğretim üyeleri alacağını duyurdu. Prof. Gülümser Heper uyardı:
- Hangi kadroya kimlerin alınacağı önceden belirlenmiş. Ancak açık açık isim vermek yasal olarak mümkün olmadığı için hile-i şeriye yöntemine başvurulmuş.
- Birkaç örnek verir misiniz?
- Örneğin dahiliye kadrosu için aranan koşul, “troid hastalıklarında perkutan lazer ablasyon metodu” ve “elastosonografi konularında deneyim sahibi olmak.” Kardiyolojiye alınacak profesör için aranan koşul, “karotis anjiyopasti ve stent uygulamaları konusunda uluslararası sertifikasyon sahibi olmak.” Bu tür sertifikaların hukuksal ve bilimsel hiçbir değeri olmadığı gibi Sağlık Bakanlığı Uzmanlık Tüzüğü’nde de karşılığı yoktur. Çünkü bunlar para karşılığı katılınan kurslarda alınır. Parayı da genelde kendi stentinin daha çok satılmasını isteyen firmalar verir. Bir başka kadro için aranan kriter de, “En az 2 yıllık üst düzey sağlık idareciliği yapmış olmak.” Yani dünya çapında bir hekim de olsanız bilimsel hiçbir anlamı olmayan bu koşulu taşımıyorsanız o kadroya başvuramazsınız.
- Bütün bunların anlamı nedir?
- Kadrolaşmak. Yandaşlarını önce bilimsel yeterliliklerine bakmadan, yasalara aykırı şekilde şef olarak atadılar. O yetmedi, aynı kişileri bir haftalığına Kafkas, Rize gibi Anadolu üniversitelerine göndererek akademisyen yaptılar. Şimdi de kurdukları üniversitelere yerleştiriyorlar.
Kilit
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mustafa Çavuşoğlu, Dink ailesinin 17 Ocak’ta yaptığı suç duyurusu üzerine 30’u aşkın kamu görevlisi hakkında soruşturma istedi. İlk haberler böyleydi. Sonradan yapılan açıklamalarda bunun sadece bir suç duyurusu olduğu açıklandı.
Yani... İçişleri Bakanlığı konuyla ilgili inceleme başlatacak, uygun görürse soruşturma açılmasına izin verecek. Verir mi? Bugüne dek vermediğine göre...
Davanın kilidi burada... İçişleri Bakanlığı 4 yıldır Trabzon ve İstanbul’daki emniyet yetkililerinin yargılanmasına izin vermiyor. CHP üç kez faili meçhuller için araştırma önergesi verdiği halde AKP’nin oylarıyla reddediliyor. AKP Dink cinayeti ve diğer faili meçhullerin aydınlanmasına engel oluyor? Neden? Kilit soru bu...
Erdoğan, Kılıçdaroğlu’ndan 6’ıncı tazminatını da kazanmış.
Kemal Bey ikide bir bu tür davalarla uğraşacağına Recep Bey’i direkt maaşa bağlasa daha pratik olmaz mı?
Haldun Ertem
MHP’den AKP’ye geçen Beypazarı Belediye Başkanı, “Büyük vaatler aldım” demiş.
Aman başkan dikkat! Genç kızların da başına ne gelirse hep büyük vaatlerden gelir!
Fahrettin Fidan
Tay
Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçilmesinden bu yana bu sütunda bir zorunluğa sürekli işaret edildi:
- CHP bir program kurultayı yapmalı, tüm örgütlerin ve tabanın katılmasıyla gerçekleşecek bu kurultayda partinin iktidar programı ve çizgisi saptanmalı...
O yapılmadığı için bugün her kafadan bir ses çıkıyor.
Bir CHP’li dostumuz, her kafadan bir ses çıkmasının önlenmesi için Kılıçdaroğlu’nun MYK ve Parti Meclisi’ni uzun bir toplantıya sokmasını, herkesi konuşturmasını, hiç değilse tavanda bir söz ve görüş birliği sağlanmasını öneriyor.
Bir başka dostumuz; Anamur - Ören Eski Belediye Başkanı Ali Ülkü şu öneriyi dikkatlere sunuyor:
- CHP bundan sonra hiç değilse yerel kurultaylar düzenleyebilir. Mesela Antalya’da bir turizm kurultayı, Ankara’da gençlik kurultayı, Kocaeli’de işçi kurultayı, Bursa’da eğitim kurultayı gibi... Böylece halkın ve uzmanların katılımıyla politikalar oluşturulur...
Öneriler dikkatlere sunulur...
Abi!
Dünkü gazetemizde yan yana iki haber. Birincisinde Mısır hükümetinin bizimkilere uyarısı:
“İç işlerimize karışmayın”
İkincisinde Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e yaptığı uyarı;
“Mısır’a karışma”
Özetle; Mısır’ın iç işlerine karıştığımız gibi onların içişlerine karışanlara da karışıyoruz... Abi’yiz biz...