Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Psikolog Acar Baltaş’ın “Akılsız Duyguların Cezasını Kararlar Çeker” adlı kitabını raftan indirip okurken bizi yöneten beynimizi pek de (belki de hiç) tanımadığımızı anlıyoruz. Bunun da faturası hem insana hem topluma çok ağır çıkıyor. Diyor ki yazar:

“İnsan beyni verdiği tepkileri ve aldığı kararları iki ayrı bölgede işlemden geçirir. Bunlardan biri ‘düşünen beyin’dir. Düşünen beyin, akıllı, planlayan, yönlendiren, uzun vadeye odaklanan, kontrollü ama zayıf ve yavaştır.

Diğer bölge ise ‘hisseden beyin’dir. Hisseden beyin kısa vadeye odaklı, tembel, heyecanlı, düşüncesiz ancak güçlü ve hızlıdır. Özellikle haz, çıkar, tehlike ve tehdit içeren durumlarda kararlarımızı bilincimize yani ‘düşünen beyin’e başvurmadan veririz. Sonuçta düşünen beyne sadece verilen yanlış kararları savunacak gerekçeler üretmek kalır.

Haberin Devamı

Özellikle para ve maddi kazanç beklentisi içine girmek hisseden beyinde şimşekleri çaktırır ve dikkati dağıtarak riskleri ve engelleri görmemize engel olur.”

İş hayatında olsun, siyasi tercihlerimizi kullanırken olsun aldatıldım, kandırıldım vs. gibi mazeretler üretirken düşünmeli.

Acaba bizi başkaları mı aldattı yoksa biz “hisseden beyin”in kumandası altında, fazla düşünmeden, maddi çıkarların, tatlı hayallerin peşine düştüğümüz için mi kaybettik?

DANIŞMAN

Kemal Kılıçdaroğlu son olarak Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ı tarımla ilgili başdanışman olarak atadı. Normalde danışmanlar vardır, onları başındaki kişi de başdanışmandır. Bizim liderlerin atadığı danışmanlar ise doğrudan “baş danışman” oluyor! Acaba burada başdanışman “başkan danışmanı” anlamına mı geliyor?

Tuhaf...

Liderlerin çok kişiye danışması iyidir.

Ancak bunun sakıncaları da yok değildir.

Bakınız Francis Bacon (1561-1626) yüz yıllar önce danışman kullanmanın üç sakıncasını nasıl özetliyor:

Birincisi, işlerin açıkça görüşülmesiyle saklı gizli diye bir şeyin kalmaması...

İkincisi, kralların kendilerini öğüt alarak küçük düşmüş, yetkileri zedelenmiş gibi hissetmeleri...

Üçüncüsü, öğüdün içten olmaması, öğüdün alandan daha çok verenin çıkarına uygun düşmesidir.”

Yani... Danışmana danışırken de dikkat...

LATTE 2

Avrupa’da en çok Starbucks mağazası olan ülke İngiltere imiş. İngiltere’de 723 Starbucks bulunurken, Türkiye 523 mağaza ile ikinci sırada imiş.

Haberin Devamı

Ekonomist Mahfi Eğilmez bu ilgiyi Twitter’da “züppe etkisi ve gösteriş tüketimi” diye nitelemiş.

Biz de yazmıştık.

Meslektaşımız Nevin Pehlivan, Mahfi Hoca’nın tespitine itiraz etti.

- Gençler Starbucks’a züppelik olsun diye gitmiyor, dedi.

- Ya neden gidiyor?

- Çok açık...     

Çünkü self servis... Kahvenin alıp bir masada birkaç saat oturabiliyorsun. Laptopunu önüne koyup çalışabiliyorsun. Garson ikide bir tepene dikilip, hadi kalk artık der gibi bakmıyor. Garson öyle bakmasa da sana öyle gelir zaten. Üstelik salonları geniş. Mobilyalar çeşitli ve rahat, istediğini seçip oturuyorsun. Gelenler benzer düzeyde insanlar, yabancılık çekmiyorsun. Bütün bunlar önemli...

ÇYDD

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin eğitim masraflarını üstlendiği binlerce çocuk var. Tabii ki bu dernek de Kovid’den dolayı mali güçlük içinde. ‘Anadolu’da Bir Kızım Var’ kampanyasına destek için ‘EĞİTİM’ yazıp 4622’ye göndererek 10 TL bağışta bulunabilirsiniz.

KAYYUM

2014 yılındaki Kobani eylemleri gerekçe gösterilerek tutuklanan Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen görevden alındı. İçişleri Bakanlığı Bilgen’in yerine Kars Valisi Türker Öksüz’ü kayyum olarak atadı.

Bu arada Belediye Eş Başkanı Şevin Alaca’nın da aralarında bulunduğu 5 Belediye Meclis üyesi ve 2 İl Genel Meclis üyesi de görevden uzaklaştırıldı.
Seçilmiş bir belediye başkanının hakkında henüz yargı kararı olmadığı halde görevden alınarak yerine kayyum atanması seçilmişlere saygı kriterine uyuyor mu? Bu tartışılıyor...

ALMANYA KISKANIR

Son yıllarda zaman zaman dillere takılan bir espri var:

Haberin Devamı

- Almanya Türkiye’yi kıskanıyor...

Bazıları bu iddiayı dile getirirken bazıları da sosyal medyada Almanya ile Türkiye’nin ekonomi verilerini karşılaştırıyor ve Almanya’nın Türkiye’yi kıskanması için ne sebep olabilir diye soruyorlar.

Peki acaba Almanya Türkiye’yi hiç mi kıskanmadı? Kıskanmıştır. Ne zaman mı?

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya, Versailles Antlaşması’yla teslim oldu. Türkiye Sevr Antlaşması’nı yırtarak kurtuluş mücadelesine başladı. İşte o zaman...

Alman basını 1922 yılında kendilerini aşağılayan ama Türkiye’yi yücelten pek çok makale yayımlamış.

Rahmetli Orhan Koloğlu’nun kaleme aldığı, Tarihçi Yayınları’ndan çıkan “Türk-Alman Tarihi” adlı kitapta o zamanın gazetelerden alıntılar var. Mesela:

Süddeutsche Zeitung: “Mustafa Kemal’in Anadolu’daki özgürlük savaşı ödülünü aldı. Bunlar biz Almanların Türkleri kıskanması gerektiren başarılarıdır.”

Dresdner Neueste Nachrichten: “Kemalist hareket Alman halkına benimsenecek örnek olarak yansıtılmalıdır. Oysa Sevr Türkiye’yi Versay’ın Almanı bağladığı gibi bağlamıştı.”

Süddeutsche Zeitung:”Eğer milliyetçi bilinç uyanmamış olsaydı, Türkiye’nin kaderi de Almanya’nınki gibi olurdu.”

Almanya’yı son olarak o zaman kıskandırmıştık!