Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“CHP’li bazı belediyeler Alman vakıflarından aldıkları yardımları PKK’ya aktarıyorlar.”
Başbakan Tayyip Erdoğan, yaklaşık bir ay önce bu iddiayı dile getirdiğinde CHP ne yapmıştı? Önce Genel Başkan Kılıçdaroğlu aracılığıyla Başbakan’ı ispata davet etmiş, ardından konunun araştırılması için Meclis araştırma önergesi vermişti.
Önerge geçtiğimiz günlerde Meclis’te görüşüldü ve ne mi oldu?
AKP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
Yani, iddia sahibi iş ispata gelince amiyane tabirle ortalıktan sıvıştı.
* * *
“1938’de Dersim’de katliam yaşanmıştır. CHP’nin tek başına iktidarda olduğu dönemde hiçbir suçu olmayan binlerce masum insan katledilerek öldürülmüştür.”
Başbakan Erdoğan’ın bu iddiayı dile getirmesinden yaklaşık bir hafta sonra... Önceki akşam Meclis’te BDP’li Pervin Buldan, Hasip Kaplan ve arkadaşlarının verdikleri “Dersim olaylarının araştırılması”nı isteyen önerge görüşüldü. AKP adına konuşan Mehmet Metiner’in, “Orada masum insanlar katledildi. Utanç verici olaylar yaşandı” sözleri muhalefet sıralarından, “Önergeye evet mi diyorsunuz, hayır mı, onu söyleyin” sorularıyla sık sık kesildi. Metiner’in son cümlesi tutanaklara şöyle geçti:
“Gelip geçici komisyonlarla bu işin çözülebileceği kanaatinde değiliz. Çok daha kalıcı araştırmalar yapmalıyız.”
Önerge böylece AKP’lilerin oylarıyla reddedildi.
Ortaya bir iddia atacaksınız. “Buyur, ispat et” denildiğinde kıvıracak ve sıvışacaksınız...
Sadece ülkeye vakit kaybettireceksiniz... Hem de bu kadar çok sorunu olan bir ülkeye...

Haberin Devamı

Dersim yalanları
Eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, 1937 yılında Dersim olayları sırasında emniyet müdürüdür. Görevli olarak Dersim’e gönderilir. İsyan elebaşısı Seyit Rıza’nın idamı dahil en kritik olaylara tanık olur. “Kader Bizi Una Değil Üne İtti” adlı kitapta anılarını anlatır. Bilgi Yayınevi’nden çıkan kitabın 66. sayfasında Çalayangil diyor ki:
“Fırat, Şeytan Köprüsü denen mevkide dört metreye kadar daralır. Burada bir köprü yapmışlar. Köprünün başında bir karakol. Karakolda da 33 askerimiz var. Askerlerin başında İsmail Hakkı adında bir yedek teğmen.
Köprüye Dersimliler bir baskın düzenliyorlar. Baskında karakol yakılıyor ve 33 askerimiz şehit ediliyor..”
Çağlayangil, Seyit Rıza’nın idamında hazır bulunur. Seyit Rıza ipi boynuna kendi geçirir, sandalyeye ayağı ile tekme vurur, kendi infazını gerçekleştirir. Çağlayangil şöyle der:
“Oğlu yaşında bir subayı öldürecek kadar katı yürekli olan bir insanın bu mukadder akıbetine acımak zor. Ama ihtiyarın bu cesaretini takdir etmekten kendimi alamadım.”(s.73)
Seyit Rıza’nın oğlu yaşında subayı bizzat öldürdüğünü Çağlayangil söylüyor...
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tunceli’den alıp ısrarla milletvekili yaptığı Hüseyin Aygün ise Zaman gazetesine verdiği röportajda aynen şöyle diyor:
“Başbakan’ın deyimiyle ‘50 bin insanın öldürüldüğü’ bir operasyonun meşrulaştırılması, ders kitaplarında doğru bir şekilde anlatılabilmesi için orda bir isyan yaratılması gerekiyordu. Dersim isyanı, icat edilmiş bir şeydir, Dersim isyanı yoktur.”
Kim doğru söylüyor, kim hayal üretiyor?.. Yukarıda yazılı...

Haberin Devamı

BİYOLOG
Gaziantep Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne bir mimar veya mühendisin değil de biyologun atanmasını CHP Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker eleştirmiş, bu konuda bir de soru önergesi vermişti.
Biyologlar bu konudaki küçük haberimize karşı adeta isyan ettiler... Bir biyolog okurumuz diyor ki:
“...Biyo Latince canlı anlamına gelir, loji ise bilim. Biyoloji ise anlayabileceğiniz üzere canlı bilimidir. Her ne kadar bu ülkede değer görmesek de canlılar üzerine uğraşan bilim insanlarıyız bizler de.
Mimarlar ya da mühendisler ev yapar. Biz ise o evin yapılacağı yerin uygun olup olmadığına, toprak yapısına, orman yapısına, ekosistemine bakarız. Sel yataklarını bilir biyologlar. Toprak yapısını bilir. Çevre mühendisleri bilmez bizim bildiklerimizi.
Biz biyologlar ‘çevremize’, ‘ormanımıza’, ‘şehrimize’ sahip çıkmak için her türlü bilgi donanımına sahibiz. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne bir biyologun atanması çok doğru bir karardır... Eleştirmek yerine desteklenmelidir.”

Haberin Devamı

Bakan Bağış, Türkiye’de yargılanan bir karikatürü gösteren parlamentere
“Al o karikatürü münasip bir yerine...” demiş.
Bakan bey, “Hiç olmazsa AB’ye karikatürümüz girsin” diye düşündü demek...
Akif Kökçe

TEK
Hoşgörülü yazar Mehmet Ali Birand dünkü yazısına şu tanımla başlıyordu:
“Recep Tayyip Erdoğan, bu ülkenin tek karar vericisidir. Politikalarını paylaşır veya paylaşmayız, ancak bu gerçeği reddedemeyiz. Başbakan’ın onayı olmadığı veya son sözünü söylemediği hiçbir konuda karar çıkmaz. İktidarın çarkları işlemez. Günlük işlerin dışında, hiçbir alanda adım atılamaz....
Herkes onun ne söyleyeceğine bakar. Kimse ağzından çıkan söze karşı gelemez...”
Bu satırlar aynı zamanda demokrasimizin geldiği ileri aşamayı da gösteriyor.

Suriyeli muhalifler Hatay’da buluşmuş.
Kendilerine dikkat etsinler....
Yanlışlıkla “Türkiyeli muhalif” zannedilirlerse soluğu Silivri’de alabilirler...
Fahrettin Fidan

Soru: Başbakan Erdoğan’ın sağlık sorunları nedeniyle birkaç gün ortalıkta görünmemesi gündeme nasıl yansıdı?
Yanıt: Bıraktığı noktadaki “Dersim”e saplanıp kaldık...
Haldun Ertem