Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Durumun çok daha vahim olduğunu ise Orhan Eraslan'la dünkü konuşmamızda öğreniyoruz.Yeni Türk Ceza Yasası'nı yapan Adalet Komisyonu'nun CHP'li üyesi Orhan Eraslan:- Kaçak Kuran kurslarına yeni TCY'de hiçbir ceza öngörülmüyor, diyor, ne kursu açana ne de kursta ders verenlere, ne hapis ne para cezası öngörülüyor...- Basın, kaçak kursların cezası 3 yıldan 1 yıla indi diye yazıp duruyor...- Bunun yanlış olduğunu, cezanın tamamen kalktığını bağırıp duruyorum ama sesimi kimse duymuyor.Eğer Cumhurbaşkanı Sezer, yasanın yeni şeklini onaylarsa yalnız Kuran kursları değil... Işık evleri, öğrenci evleri, çalıştırma evleri adı altında açılan ama içinde diyelim ki yıkıcı faaliyet eğitimi verilen kurslar da serbest kalacak. Tasarının yeni şekli kaçak okul ve dershaneyi cezalandırıyor ama kursları kapsam dışı bırakıyor. Orhan Eraslan PKK, Asala, El Kaide gibi örgütlerle misyonerlerin de istedikleri kursları açabileceklerini anımsattı konuşmamızda.Bu madde alt komisyonda görüşülürken Başbakan'ın talimatıyla geri çekilmiş. Ana Komisyon'da yine Başbakan'ın talimatıyla yasaya konulmuş.Türkiye hızla "din devleti" yapılıyor. Görmek istemeyen, görmemekte direniyor. Günlerdir gazetelerde, kaçak Kuran kurslarına verilen hapis cezasının üst sınırı 3 yıldan 1 yıla indirildi, şeklinde haberler yayımlanıyor. Biz de öyle sanıyoruz. Türkiye'nin üyelik ihtimali AB'yi sarsıyor, referandumu etkiliyor, ama referandumun sonucu Türkiye'yi etkilemiyor. Nasıl oluyorsa! Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, Başbakan Erdoğan'a dün gönderdiği mektupta diyor ki:"... Yeni Ceza Yasası'nın, gazetecileri hapse atmak için fırsat kollayan bir anlayışla düzenlenen, o nedenle de iletişim (bilgi edinme, basın, ifade) özgürlüğünü kısıtlayan hükümleri, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girecek. Bu hükümleri düzeltmeyi amaçlayan çabalarımız maalesef sonuç vermedi. Tarih, gerçekleri söyleyenleri susturma çabalarına ilişkin sayısız örnekle doludur. Ama iletişim özgürlüğüne karşı çıkanların, nihai zafere ulaştığına ilişkin tek bir örnek yoktur. Başbakan'a mektup Dilimizle ilgili bir hatayı işaret etmiştik... "Türk" sözcüğüne ek gelirse kesme işareti konuyor ama Türkler denince kesme işaretine gerek yok, demiştik. Ama kuralı söylememiştik...Okurumuz Turan Pekdemir kuralı anımsatıyor:"Özel adlardan türetilmiş sözcüklerde ekler kesme ile ayrılmaz." Örnek: - Türkçe, Türk sözünden türetilmiştir. Dolayısıyla, "Türkçenin işlek bir dil olmadığını söyleyen bir kişi Türkçeyi tanımıyordur" derken, Türkçenin ve Türkçeyi sözcüklerine kesme işareti konmaz. Türkçe dersleri... ABD Başkanı Bush, Başbakan Erdoğan'ı heyecanla bekliyormuş. Ilımlı İslam ve BOP projelerini benimsediğimiz resmen açıklanacak mı ne!.. Avrupa'da ortalık birbirine giriyor... Bizim Başbakan ve Dışişleri Bakanı rahat:- Referandumun sonucu, Türkiye'nin üyelik sürecini etkilemez...Eğer:- Nasıl olsa bizi almayacaklardı gene almayacaklar, o yüzden bizim için değişen bir şey yok diye düşünüyorsanız evet etkilenmeyiz.Onun dışında "etkilenmeyiz" demek için, insanın dünyadan haberinin olmaması lazım.Türkiye'nin üyeliği Fransızların "hayır" oyunda ilk 5 sebep arasında yer alacak. İşsizlik birinci sırada bulunacak. İşsizlik korkusunun nedenleri arasında Türkiye'nin ucuz işçisi başlarda yer alacak. Özetle, Türkiye'nin üyeliği Avrupa'nın kararını etkileyecek. Ama kararların sonucu, Türkiye'yi etkilemeyecek. Bunu düşünebilmek için insanın ya hayli saf olması gerekir ya da başkalarını saf sanıyor olması.Başbakan ve Dışişleri Bakanı, ya çok açık bir durumu görmekten aciz... Ya da AB üyelik sürecinin getirdiği, TSK'yı pasifize etmek gibi avantajları sürdürebilmek için değişen bir şey yok gibi davranıyorlar.Avrupa yolunun bize kapandığını anlatan onlarca kanıttan küçük birini buraya sıkıştıralım.Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Martin Schulz, "AB'nin Türkiye'ye yönelik genişleme kararının tekrar gündeme gelebileceğini" söyledi önceki gün. Martin Schulz, bugüne dek Türkiye'nin en büyük destekçileri arasında yer alıyordu. Verdiği mesaj, Avrupa'da havanın nasıl aleyhimize döndüğünün en açık fotoğrafıdır. Görüşmeler 3 Ekim'de başlayabilir. Ama önemli olan başlaması değil, ne zaman biteceği tabii ki... Avrupa'nın genişlemeye ilişkin korkusu büyürken, o görüşmelerin bitişi de çıkmaz ayın son çarşambasına kalacaktır... Elbet üyelik hakkımızı savunalım. Ama nelerin olup nelerin olmayacağını görmekte de gerçekçi olalım. m.asik@milliyet.com.tr Buraya kadar...