"Kıbrıs'taki uzlaşmazlık ve sorumluluğun Denktaş ve Ankara'nın üzerinde kalması için Glafkos Klerides'le işbirliği yaptık."Aynı dönemde bizim malum yazarların "Çözümsüzlük çözüm değildir", "Denktaş çözümün önündeki en büyük engeldir" şeklinde yazılar yazması ne tesadüf değil mi?Yoksa aynı kalemden çıkmış gibi aynı sloganlarla yazılan bu yazılar tesadüf değil mi diyorsunuz? Olabilir... Belki de bu kampanyalar gizlice ve yüklü bedellerle güçlü halkla ilişkiler firmalarına veriliyor. Onlar da güç odakları aracılığıyla bu malum yazar takımını etkiliyor, şartlandırıyor, dışarının istediklerini yazdırıyor. Aynen Irak Savaşı başlangıcında olduğu gibi...Dikkat buyurun... Denktaş gitti, Papadopulos sahnede yalnız kaldı. Ankara'dan taviz üstüne taviz alan ama çözüm için en küçük adım atmayan Papadopulos'u o malum yazar takımı hiç eleştirmiyor, onu hiç çözümün önündeki engel olarak göstermiyor... O takım, şimdi ne mi yapıyor? Kıbrıs'ın elden çıkışını gizlemeye çalışıyor, "Kıbrıs yüzünden AB üyeliğinden mi olacağız, verelim gitsin" kampanyasında rol almaya hazırlanıyor... Ali Kemal'ler bu ülkede hiç eksik olmuyor... Eski Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis, anılarını anlattığı "Yaratıcı Bir Yunanistan İçin 1996 - 2004" adlı kitabında ilginç itiraflarda bulunuyor. İşte onlardan biri: Bir insanı uygar düzeye çıkarmaya karar verince, işe büyükannesinden başlayınız... Avrupa'da kütüphaneler insanların ilgisini artırmak için türlü çeşitli yenilikler uyguluyor... Bir kütüphanede kitap okuyabilirsiniz, müzik dinleyebilirsiniz, film izleyebilirsiniz... İsveç'in Malmö Kent Kütüphanesi bunlardan başka yepyeni bir hizmet daha sunuyor...- Ben canlı kaynaktan bilgi almak istiyorum, bana şu nitelikte birini bulun, diyorsunuz...İstediğiniz marjinal bir kişilik; örneğin bir lezbiyen, bir gazeteci, bir görme engelli, bir eylemci, bir çingene olabiliyor... Hafta içi başvuruyorsunuz... Kütüphane hafta sonunda istediğiniz kişiyi temin ediyor... Kütüphanede onunla 45 dakika konuşuyor, istediğiniz soruyu soruyor, o kişinin yaşamıyla ilgili bilgi sahibi oluyorsunuz...Amaç doğrudan bilgilenmeyi kolaylaştırmak... Sağlanan diyalogla insanlara yeni bakış açıları kazandırmak... Önyargıları yıkmak... Avrupa bir başka dalga boyunda geziniyor... "Lezbiyen isterim" "YO LABA KHIYAR" Bir otomobilin arka camından... Türk Standartları Enstitüsü, "helal gıda" standartları koyacak. Bazı gıdaların üzerine "helal gıda" damgası basılacak. Böylece haram para ile dahi helal gıda yenebilecek! Ne güzel!..AB Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü (SANCO), bu yılın başlarında Türkiye'ye uyarı yolladı:- Türk biberinde, incirinde, antepfıstığında aflatoksin, kuru kayısı ve kurutulmuş domateste sülfit tespit edilmiştir...Malum... AB, aflatoksin yüzünden 1996'dan beri bizden kırmızı biber ithal etmiyor. Peki kırmızı biberler ne oluyor. Bülent Yardımcı 8 Kasım'da gazetemizde yazdı:- İç piyasada tüketiliyor...AB kapısından zehirli diye dönen tüm ürünler iç piyasada son gramına kadar satılır...Sen devlet olarak kendi ürünlerini AB standardına yükseltemiyorsun... Sağlıklı gıda üretemiyorsun... İhracatı beceremediğin gibi üstüne üstlük bir de halkını zehirliyorsun... Derken helal gıda standardı diye üstüne vazife olmayan işlere soyunuyorsun... Aymazlığın bu kadarına ne denir acaba? Helal olsun! AKP, AİHM'nin türban kararını asla kabul etmez... Çünkü o kararı kabul etmek, AKP açısından bir nevi "ticari iflas" anlamına gelir... Veterinerin gece yarısı telefonu çalmış. Bir kadın:- Beyefendi çok affedersiniz rahatsız ettim, damdaki kediler bizi uyutmuyor. Birkaç kedi saatlerdir alt alta üst üste... Acaba onları durdurmak için ne yaparım?- Telefona çağırın... - Aa... Bu onları durdurur mu?- Valla beni durdurdu işte...demiş veteriner... m.asik@milliyet.com.tr Veteriner...