Açık Pencere - Cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı Atatürk'ün eşine ve annesine de bak. Eğer örnek alacaksan Atatürk'ün eşi nasıl giyiniyor buna bakarsın." Abdullah Gül de konu açılınca bir süre önce aynı şeyi söylemişti:- Atatürk'ün eşi de türban takardı.Bunlar doğru mudur? Hayır... Bakınız o dönemlere yetişmiş olan Altemur Kılıç ne diyor:- İnsan Atatürk ve eşi hakkında konuşurken biraz bilgili olmalıdır. Bilmiyorsa, öğrenmelidir. Bende anamın, halalarımın 1922'de Çankaya'da, Latife Hanım'la, Mustafa Kemal'le birlikte çekilmiş fotoğrafları var; doğrudur, hanımların hepsinin -bugünkü gibi değil ama- başları bağlı! O yıllarda, Mustafa Kemal de kalpaklı idi. Başbakan Erdoğan, Abdullah Gül'ün eşinin türbanı söz konusu edilince şöyle dedi önceki gün: Ama hemen sonra, Latife Hanım da anam, halalarım, hatta babaannem başlarını açtılar. 1925'te çekilmiş fotoğraflarda Mustafa Kemal, modern elbiseli ve şapkalı hanımlarla yan yana görünür!* * *Abdullah Gül kucaklayıcı olacağını herkese eşit mesafede kalacağını söylüyor. Bir gözümüz televizyonda... Önceki gece TV 8'deki programda Rıza Zelyut bu konuyu değerlendiriyor:- Sayın Gül seçim öncesi de aynı sözleri vermişti. Sonra gitti Bilkent Üniversitesi'nin diploma töreninde kızına türban taktırdı ve orada ayrımcılık yaptı... Şimdi nasıl inanacağız kendisine... TÜİK'in raporuna göre nisan ayından bu yana 50 bin kişi daha işsizler ordusuna katılmış. Bazıları da tutmuş Türk ordusuyla uğraşıyor. Gelen okur mesajı dün: "Develi köylüleri haklıymış?" diyordu...Manisa'nın Develi köyünde tepki yaratan çöplüğü önleyen TKP'ye sıfır oy çıktığını yazmıştık.Dün SOL adlı internet sitesinde bir haber yer aldı... Trabzon'un Of ve Hayrat ilçelerinde 2002 seçimde TKP'ye 22 oy çıkmış. Son seçimde ise 66 oy...Yüzde 200'lük bu oy artışı üzerine jandarma iki ilçe ve köylerinde bu artışın izini sürmeye, TKP'ye oy verenlerle ilgili istihbarat toplamaya başlamış... Anlaşılıyor ki... Soğuk Savaş ülkemizin bazı katmanlarında hâlâ sürüyor. Demokrasi ise berdevam... Develi YSK'ya bir süredir "Sandık sonuçlarını açıklayın" diye çağrıda bulunuyorduk. Biraz uzun sürdü ama sonuçta çağrılara olumlu yanıt geldi. YSK, seçim sonuçlarını internette sandık bazında açıkladı. Elinde oy kullandıkları sandıkların sonuçları bulunan herkese şimdi düşen görev, YSK'nın "www.ysk.gov.tr" adresine girerek elindeki sonuçlarla YSK'nın sonuçlarını karşılaştırmak. YSK... Abdullah Gül her sorulduğunda "Kayıp Trilyon davasından beraat ettiğini" söylüyor... CHP'li Kemal Kılıçdardoğlu ise öyle olmadığını savunuyor.. Diyor ki:"Kayıp Trilyon olayıyla ilgili olarak biri hukuk diğeri ceza olmak üzere iki ayrı dava açıldı. Hukuk davası, yok edilen 1 trilyon lirayı Maliye Bakanlığı'nın faiziyle geri istemesi üzerine açıldı. Bu davaya bakan mahkeme onlarca sanık içinden Abdülkadir Aksu ile Abdullah Gül'ü dava dışında tuttu. Maliye'nin bu karara itiraz etmesi lazım. Ancak mahkemenin kararı bakanlığa henüz iletilmediği için şu anda itiraz hukuken mümkün değil. Yani hukuk davasında yargılama süreci henüz sonuçlanmamıştır.Ceza davasına gelince... Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmekte olan bu davanın sanıklarından biri de Abdullah Gül'dür. Ancak dokunulmazlığı nedeniyle yargılanamıyor. Dokunulmazlığı kalkınca yargılanması gündeme gelecektir." Trilyon! Büyüklüğün bedeli sorumluluktur. Hürriyet gazetesi Emin Çölaşan'la yollarını ayırdı... Ertuğrul Özkök dün bunun sebeplerini anlatan bir yazı yazmış, kendi gerekçelerini sıralamıştı. Gazeteler ticari kuruluşlardır. İstedikleriyle çalışır istemedikleriyle çalışmazlar. Madalyonun bir yüzü budur. Diğer yüzünde okur ile yazar dostluğu vardır. Yazarlar gazetelerin hem kalemidir, hem yüzü, hem kalbi... Okurların vicdanı, yol arkadaşı, sözcüsüdür... O yüzden okurla yazarın birbirinden ayrılması zordur. Tabii dostların ayrılması da... Bekir Coşkun dün "Biz bir kayıktaydık. Kürek arkadaşımı dalgalar aldı" diye başladığı yazısında diyordu ki:"Bizim ulaşmak istediğimiz bir yer vardı. Söylene söylene, sızlana sızlana, adeta kendimizi kürek mahkûmu sayarak kürek çekiyorduk o yere doğru...Çağdaş okulların bahçesinde, çocukların sevgi-barış-özgürlük şarkıları söyledikleri, karanlık merdiven altlarında tarikat kurslarının yer almadığı bir yer...İtilmiş, yasaklı, suçlu, sakıncalı, haram, günahkâr, aşağılanan, hiç sayılan kadınların olmadığı yurt...Babaların evlerine güler yüzle ve alın teri sıcak ekmeklerle döndükleri...Soygunun, hırsızlığın, talanın olmadığı bir yer.İran'a, Suudi Arabistan'a benzemesini asla istemediğimiz... mübarek-kutsal vatan..."Kimi ün için yazar, kimi para için... Emin Çölaşan toplumsal sorumluluk adına yazdı yıllarca... Gönüllerde, beyinlerde parlak izler bıraktı. Yarın bir başka gazetede yazar. Gün gelir iş biter, gün gelir ömür biter... Bir de şu ülkenin her daim karanlığa gittiğini görmenin ıstırabı olmasa... m.asik@milliyet.com.tr Yazar ve okur...