Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçmişte "Komünistler kızıl bayrak çekti", "Camiye bomba attılar" gibi ateşleyici cümlelerle başlayan ayaklanmaların ne acı sonuçlar verdiğini unuttuk mu? Öyle görünüyor. Yine bir kibritle ateşlenecek durumdayız.Bu provokasyon havası kime yarıyor... Tabii ki PKKya...Kürt yurttaşları hedef tahtasına koyup her an korku içerisinde yaşatırsanız, PKKnın yanına itersiniz. Kürt yurttaşlara sahip çıkarsanız PKKyla aralarına girer, PKKyı yalnızlaştırırsınız. Üzerinde durulması gereken esas olaylar hemen önümüzde duruyor...Aponun yaş gününü kutlayanlara belediye otobüslerini bedava tahsis eden Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Beydemirle ilgili ne işlem yapılıyor mesela? SHP hâlâ kendi üyesi olan Diyarbakır Belediye Başkanıyla ilgili ne düşünüyor? Hukukun gereği yapılırsa tahrikler gündemden silinir. Mersinde yoğun provokasyon kokan bayrak olayı sonrasında oluşturulan galeyan ilk meyvesini verdi. Trabzonda F tipi cezaevleri için bildiri dağıtan 4 genç hakkında "PKK bildirisi dağıtıyorlar", "Bayrağımızı yaktılar" söylentileri yayılınca oluşan kalabalık, gençleri linç etmeye kalkıştı... Neyse ki polis, gerçekten cansiperane bir mücadele göstererek ve canı pahasına görev yaparak olası bir linci önledi. Büyük ve ölümcül bir skandalın önüne geçti... Kutluyoruz polisi... Turizm Bakanı Koç, Rus turistler için, "Görgüsüz" demiş. Niye ki, Türkiyede denize haşema ve çarşafla girenleri görüp görgü ve bilgilerini artırıyorlar biraz... Kıbrıs adım adım karşı tarafa teslim ediliyor. Sırada Güneydoğu, Ege, Ruhban Okulu, Ermeniler ile ilgili tavizler var. Türkiye, sırayla ve sürekli verecek. Ne karşılığında? ABye tam üyelik mi? O yol çoktan kapandı biliyorsunuz. AB aldıkları karşılığında Türkiyeye bir şey vermiyor, sadece AKPye veriyor. Orduya karşı AKPnin koltuğunu sağlama alıyor... AKP, Türkiyenin elindekileri karşı tarafa kendi koltuğunu sağlama alma karşılığında teslim ediyor. Karanlık gidişin özet görüntüsü budur. AB bize ne ödüyor? Tüyden hafif olurum böyle sabahlarKarşı damda bir güneş parçası,İçimde kuş cıvıltıları, şarkılar;Bağıra çağıra düşerim yollara;Döner döner durur başım havalarda. Sanırım ki günler hep güzel gidecek; Her sabah böyle bahar; Ne iş güç gelir aklıma, ne yoksulluğum. Derim ki: "Sıkıntılar duradursun!" Şairliğimle yetinir, Avunurum. (Orhan Veli) Bahar sabahları Cem Yayınevi, "Atatürkün milli eğitimimizle ilgili düşünce ve istekleri" adlı kitapçığın ikinci baskısını yaptı. Atatürk, 22 Eylül 1924te Samsunlu öğretmenlerle yaptığı konuşmanın bir yerinde diyor ki:- Baylar; yeryüzünde üç yüz milyonu aşkın Müslüman vardır. Bunlar ana, baba, hoca eğitimiyle eğitim ve ahlak almaktadır. Bununla birlikte üzülerek söylüyorum, işin gerçeği şudur ki, bütün bu milyonlarca insan yığınları şunun ya da bunun kölesi durumundadır. Aldıkları dinsel eğitim onlara bu kölelik zincirlerini kırabilecek insanlık değerlerini vermemiştir, veremiyor. Çünkü eğitimlerinin amacı ulusal değildir....Atatürk, ulusal birliğin ve ulusal direncin ulusal bir ruhla mümkün olduğunu anlatmak istiyor. Peki dünyada Müslüman olduğu halde emperyalizme kafa tutan ülkeler yok mu? Var tabii... Ama ötekiler, yani emperyal devletler karşısında boyun eğenler çoğunluktadır. O boyun eğen kesimin "din kültürü" adı altında aldığı (ya da sonradan edindiği) kültür, aslında emperyal dünya tarafından biçimlenip o ülkelere sokuşturulmuş teslimiyetçi kültürdür. Bilinçaltına Allaha teslimiyet yerine, kula teslimiyeti zerk eder... Toplumu esir alır. "Ulusal ve bağımsızlıkçı ruh, ulusal eğitimle sağlanır" diyor Atatürk... Ulusal eğitim Başbakan, basın tarafından sıkıştırılınca birden ortaya "İş takibi yapan gazeteciler" konusunu attı. Böylece kendine yönelik okları basına çevirdi. Medya başladı, "iş takipçisi gazeteciler"i araştırmaya. İletişimde en ayıp şey "iş takibi" midir? Yalakalık ve tetikçilik aynı ölçüde hatta daha zararlı değil mi? Ya yabancı güçlerin ağzıyla Türk kamuoyunu yanıltanlar? Amerikan meddahları... Onları ne zaman tartışacağız? m.asik@milliyet.com.tr Ya tetikçiler?