Birkaç gün önce, Meclis'teki skandaldan söz ederken, bu rezalette tek suçlunun Mustafa Kalemli olmadığını söylemiş, yolsuzluğu araştırmak için kurulan Komisyon'un raporunda, "Mesa - Nurol ortaklığı Genel Kurul Salonu koltuklarının sökümü işini 3 milyon 900 bin dolara (500 milyar lira) almış, işi Tepe İnşaat'a 5 milyar 300 milyon liraya yaptırmıştır" denildiğini aktararak, Mesa - Nurol hakkında da niçin dava açılmadığını sormuştuk.
Sorumuza yanıt bu yolsuzluğu ilk ortaya çıkaranlardan TBMM Başkan Vekili Uluç Gürkan' dan geldi. Gürkan, dedi ki;
"Meclis olarak bizim, Mesa - Nurol'dan direkt şikayetçi olmamız hukuken mümkün değil. Bizim muhatabımız bu inşaatı Meclis adına Mesa - Nurol'a yaptıran Emlak Konut'tur. Dolayısıyla Mesa - Nurol'dan hukuken şikayetçi olma hakkına Emlak Konut sahiptir.
Biz, Emlak Konut aleyhine davamızı açtık. Emlak Konut bu davayı kaybederse, bize ödeyeceği tazminatı almak için Mesa - Nurol'a dava açabilir ve açmalıdır. Ama gördüğüm kadarıyla Emlak Konut'un böyle birşey yapması pek mümkün görünmüyor. Çünkü böyle bir dava açılmaması için Emlak Konut yöneticileri üzerinde ciddi bir baskı olduğunu biliyorum. Baskıyı yapan da Emlakbank'ın şu andaki Genel Müdürü Erdin Arı'dır. Banka genel müdürlüğü yapacak özellikleri taşımayan bu kişi, Emlakbank'ın Emlak Konut'ta sahip olduğu hisseleri baskı unsuru olarak kullanıyor ve Emlak Konut yöneticilerinin hareket kabiliyetini engelliyor. "
Uluç Gürkan' ın iddiası son derece ağır. Pek Erdin Bey, ne ve kim adına böyle bir tavır sergiliyor? Halkın 10 - 15 milyor dolarının Mesa ve Nurol'un cebinde kalması için çalışmak Erdin Arı'yı ne kazandırıyor?
Erdin Bey neden devletin ve halkın değil de iki götürücü şirketin lehine gayret gösteriyor? Soruların yanıtlarını merak ediyoruz...
Katilleri özgür bir ülke değerli insandan çok katil yetiştirmeye başlar!..
Maliye Bakanlığı son haftalarda ölçüsüz harcamalar yapan Jet Pa adlı kuruluş hakkında inceleme ve soruşturma başlatıyormuş. Bir taraftan da din pazarlamacılığı yapan bu tür kuruluşlar için ara sıra soruşturma başlatılır. Konu bir süre sonra unutulur. Kamuoyu uyutulur.
Soruşturmanın kralı Mesut Yılmaz'dı... Biraz sıkıştı mı soruşturma açtırırdı. Mesela Türkbank İhalesi sırasında Emniyet'in yazdığı yazının kendine ulaşmadığını iddia etmiş, Başbakanlık Müsteşarlığındaki görevliler hakkında soruşturma açtırmıştı. Sonrası bilinmiyor.
Kutlu Savaş'ın raporunda adı geçen görevliler hakkında soruşturma açtırmıştı. Hala ses yok.
Bİrlikte bayram tatili yaptığı Müteahhit Sadri Şener'in pist ihalesinden devlete yüklediği 10 trilyonluk yük için de derhal ama derhal soruşturma başlatmıştı. Sonrası mı? Sormayın...
Umarız Jet Pa için açılan soruşturma yukardakilere benzemez. Hükümet görevden ayrılmadan bir sonuç alınır.
Kaçak Apo havada dolaşıp duruyor. Adamı birileri şişirip bıraktılar. Şimdi uçuyor.
CHP Lideri Deniz Baykal'ın, İstanbul Belediye Başkan adaylığı için Adnan Polat'ı takdim etmesine parti içinden birkaç yönlü ileştiri var.
CHP Parti Meclisi biliyorsunuz Ankara ve İstanbul'da ön seçim yapılmasını kararlaştırdı. Buna rağmen Deniz Baykal partinin organlarına da danışmadan bir takım tayinler yapıyor. Mesela Ankara Belediye Başkanlığına Murat Karayalçın'ı İstanbul'a Adnan Polat'ı aday gösterdi. Adları "aday" diye geçiyorsa da bu isimler henüz "aday adayı"... Çünkü ön seçime girecekler. Genel Başkan Baykal'ın ön seçim öncesi adaylara eşit mesafede durması ve sağlıklı bir seçime zemin hazırlaması gerekirken aday tayin edip onun arkasına geçmesi yadırganıyor. Bir CHP'li dostumuz:
- Aynen ihaleye fesat karıştırmak gibi... Deniz Bey de ön seçime fesat karıştırıyor, diyor telefonda...
İkinci telefon Ali Özcan'dan geliyor... Geçmişte bir süre SHP İstanbul İl Başkanlığı yapan Ali Özcan, Adnan Polat'la ön seçimde CHP İstanbul Belediye Başkan adaylığı için çekişecek. Adnan Polat'ın "alevi" özelliği dolaysıyla başkan adayı olarak takdim edildiğini anımsatan Ali Özcan:
- Bir adayın mezhebinin partili kimliği ve ideolojisinin önüne geçmesi anlaşılır gibi değildir, diyor ve ekliyor:
- Refah veya Fazilet Partisi din istismarı yapıyor diye kızıyoruz... Bizim yaptığımız da mezhep istismarıdır... Ne farkımız kalıyor onlardan...
Ali Özcan daha ilginç bir noktaya getiriyor konuşmayı:
- Siz benim alevi olduğumu duydunuz mu hiç?
- Hayır...
- Ben de aleviyim. Ama bir kez olsun aleviliğimi parti kimliğimin önüne geçirmedim... O yüzden kimse bilmez alevi olduğumu...
Dün de söyledik... Yaptığı tercihler yüzünden Deniz Baykal'ın hayli başı ağrıyacak gibi görünüyor.
Amerika ve İngiltere Irak'ı iki paralel arasına hapsetmiş, iki paralel dışında kalan alanları "uçuşa yasak bölge" ilan etmiş. Şimdi kendileri o bölgede babalarının toprağı gibi uçuyor. Irak radarları kendi topraklarına giren yabancıları tespit için uçaklara kilitlendiğinde ABD ve İngiltere bunu "düşmanca hareket" olarak niteliyor... Ve "meşru müdafaa" amacıyla Irak'ın savunma tesislerine füze sallıyor.
Irak uçaklarının kendi toprağında uçma hakkı yok. ABD ve İngiltere'nin var. Adam kendini savunmaya kalkışınca düşmanca hareket etmiş, saldırgan ise meşru müdafaa hakkını kullanmış oluyor.
Bu bağlamda Clinton'un Lewinsky konusunda yalan söylemesi neden suç oluyor? Amerika hergün onlarca yalan söylerken...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr