Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Abdülhamit torunu Osman Ertuğrul'un adı bu hafta Tayyip Erdoğan'la yaptığı görüşme nedeniyle gündeme geldi. Osman Ertuğrul'un ilginç anıları vardır. Onlardan birini önceki yıl VİP dergisinin yaptığı röportajda anlatmıştı.. Okuyalım:
"...İki kardeş babam Burhanettin Efendi'yle beraber Almanya Munih'te otel "Vier Jahreszeitende"de kalıyorduk. Babamın bir Amerikalı hanım ahbabı vardı. O zamanlarda daha çocuk olduğumdan bu ahbaplığın nereye kadar gidip gitmediğini bilemezdim. Bizim Mrs. Freeman diye tanıdığımız Amerikalı hanım babama çaya geldiğinde onu getiren genç adamcağız oturup Mrs. Freeman'ı otelin lobisinde beklerdi... Biz iki kardeş otelin lobisinde dolaşıp oynardık. Bizim Avusturyalı "Freulein"ımız adamı hiç sevmezdi. Ve bizi onunla konuşuyor görünce azarlayıp çekerdi. O genç adamın ismi Adolf Hitler idi, kendisini bir daha hiç görmedim, fakat ismini çok işittim..."
***
Öykü hoş. Pekiiiii... Başbakan Erdoğan, Osman Ertuğrul efendi ile niye görüştü? Ya Nakşibendi Şeyhi Kabbani ile niye?
CHP milletvekili Onur Öymen diyor ki:
- Başbakan'ın görüşmelerinin bir sebebi, bir yararı olur. Bunun yararı ne oldu, ben anlamadım. Bu görüşmeleri Dışişleri önermiş olamaz. Peki kim akıl etti? Bu arada arabuluculuk teklifi fiyasko ile bitti. Kıbrıs konusunda MGK'de saptanan esaslar unutuldu. Başbakan ayak ayak üstüne atarak mesaj verdi deniyor. Mesaj verecekseniz bacağınızla değil kafanızla vereceksiniz.

Amerikan basını Tayyip Erdoğan'ın gezisine ilgi göstermemiş. Bu da gösteriyor ki, Amerikan basınının vakti çok değerli...

Adı Milliyet'le özdeş bir büyük gazeteciyi, Abdi İpekçi'yi ölümünün 25'inci yılında saygıyla anıyoruz... Bu satırların yazarı dahil, on binlerce kıdemli Milliyet okurunu gazete okumaya alıştıran, daha çocukluk yıllarında Milliyet'e bağlayan O'ydu... Kimimiz resimli romanlarından tutulmuştuk Milliyet'e, kimimiz ilkokullar bilgi yarışmasından, kimi spor sayfasından, kimileri müzik yarışmasından... Şair Cemal Süreya Milliyet Sanat Dergisi'nde 1979 yılı haziranında şöyle anlatıyor Abdi İpekçi'yi...
"... Abdi İpekçi için 1950 kuşağının önde gelen beş on yazarından sadece biri demek yanlış olmaz.
Onun asıl önemini gazete yönetmenliğinde, yaratıp bugüne getirdiği "Milliyet"te aramak gerek... Ülkemizde en ilginç basın deneyinin "Milliyet"te gerçekleştirildiğine inanıyorum. En büyük gazeteci de kuşkusuz Abdi İpekçi olmuştur. Yeni günlük yayın organlarının ya da atılım yapmak isteyen gazetelerin hepsinde ona öykünen, ona benzemek isteyen bir yan yok mu?
Bu yüzden, onun basınımıza getirdiği yeni olanaklardan söz ederken "Abdi İpekçi Okulu" deyimini kullananlar hiç de haksız değiller. Giderek büyüyen, transatlantik gibi bir yayın organı olan "Milliyet"te, Abdi İpekçi'nin nasıl olup da bir dergi özenini (hem biçim, hem içerik yönünden) hiçbir zaman yitirmeyişine hep şaşmışımdır... Hem ağırbaşlı, hem gülümseyen bir Milliyet... 1972'de, bir yazısında şöyle diyor: "Ciddi görünmek için gülmemek, gülümsememek gerektiği yolunda yaratılmış şartlanmayı yıksak, bir de gülmek, gülümsemek için sadece mizahçılara muhtaç olmaktan kurtulsak..." (...)
... Abdi İpekçi, partizan olmayıp gericiliğe karşı ittifakları bulunan bir gazete peşinde olmuştur. Bugünkü (27 Mayıs'tan sonraki) demokrasiyi her şeyiyle savunan, ona temelden bağlı bir gazete kurmuştur...
...Gerçek şudur: Demokrasiye kıymaya yeltenenler onun en etkin temsilcilerinden birini yok ederek bir adım daha atmak istemişlerdir.

Çocukların büyüklere, Kadınların erkeklere, Çalışanların köleliğe, İşsizlerin açlığa, Hazine'nin faizcilere, Kentlerin yapsatçılara, KİT'lerin kapkaççılara, Doğanın fırsatçılara, Vicdanın cüzdana, Namusluların açıkgözlere, Kıbrıs'ın koltuk aşkına, Irak halkının petrole, Halkın IMF'ye, Türkiye'nin ABD'ye...
Kurban edilmediği nice bayramlara...
NOT: Bayram günlerinde izin rica ediyoruz.. Bayram ertesi görüşmek dileğiyle...

Başbakan Erdoğan'ın ABD gezisini izleyen gazetecilerin kullandığı "yağ" oranı, Kırkpınar güreşlerinde kullanılan yağ oranından fazlaydı...