Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dolmabahçe Sarayı Hasbahçe’de 19 Haziran gecesi anlamlı bir kutlama var. Semiha Berksoy Opera Vakfı’nın girişimiyle operanın Cumhuriyet tarihindeki 75. yılı kutlanıyor...
İlk Türk Operası olan “Özsoy” 19 Haziran 1934 tarihinde Ankara’da sahnelendi. Bu tarihi günün yıldönümüdür kutlayacağımız.
Sofya’da sık sık operaya giden Atatürk’ün bir Wagner hayranı olduğu bilinir. İran Şahı Pehlevi’nin Ankara’yı ziyareti söz konusu olduğunda dostluğun müzik ve operayla ifadesi düşünülür. Şah’ın ziyaretine bir ay kadar zaman kalmıştır. Atatürk, Türklerle İranlıların soy ve kültür yönünden kardeş olduğunu, sırf mezhep anlaşmazlığı sonucu ayrıldıklarını anlatan bir opera yazılıp sahnelenmesini ister. Librettoyu yazma görevi Münir Hayri Egeli’ye verilir. Besteyi A. Adnan Saygun yapacak, orkestrayı da o yönetecektir. Başrolleri paylaşacak Nimet Vahit Hanım’la Nurullah Taşkıran Almanya’da klasik müzik eğitimi görmüştür. Ayşim rolünü oynayacak Semiha Berksoy ise henüz 24 yaşında bir Şehir Tiyatrosu sanatçısıdır. Sanatçılar metni ezberlemeye Ankara treninde başlar. İlk prova 12 Haziran’da yapılır. Atatürk provayı bizzat izler. Metinde kimi düzeltmeler yapar.
19 Haziran gecesi ilk temsil Halkevi sahnesinde kusursuz icra edilir.
Perde indiğinde sanatçılar çılgınca alkışlanır...
Atatürk bir işin yapılmasını istediğinde karşısındaki:
- Efendim bu iş bu kadar sürede yetişmez, diye ayak sürürse:
- Efendi sen ne diyorsun, biz 20 günde opera yazmış bestelemiş, oynatmış bir milletiz. Elverir ki elebaşı davasına inansın, dermiş...
19 Haziran’da kutlanacak olan budur...

Haberin Devamı

Grev nedeniyle Resmi Gazete’nin basılması tehlikedeymiş.
Dert değil... Yeter ki benzer görev yapan yandaş basın için öyle bir tehlike oluşmasın...
Haldun Ertem

* En iyisi kendinizi iyice silin, temizleyin. Siz dünyayı görebildiğiniz penceresiniz...
Bernard Shaw

“Rüşvet yasağı”
Komşumuz Gürcistan’a bağlı Acara Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti Batum Havaalanı’na inen arkadaşımız Nazım Alpman’ın gözüne önce dört dilde yazılmış uyarı afişi takılmış:
“Rüşvet teklif ederseniz 7 yıl hapis cezasına çarptırılırsınız. ”
Verene 7 yıl, alana ise iki katından biraz daha fazla: 15 yıl hapis!
Acara Cumhuriyeti’nin 36 yaşındaki Başbakanı Levan Varshalomidze aldıkları önlemleri anlatıyor:
- Bakanların maaşı 50 dolar, polislerin 15 dolardı. Polislerin aylığını 300 dolara çıkarttık. Bakanlar 1500 dolar... Peşinden rüşvete ağır ceza koyduk. Rüşvet kesildi.
Eskiden bir TIR, Sarp sınır kapısından girip de Tiflis’e gidinceye kadar 1500 dolar rüşvet vermek zorunda kalırmış. Yeni durum ekonomiyi de canlandırmış. Yabancı yatırımlar ekonomik krize rağmen hızlanmış...
Neler oluyor burnumuzun dibinde, haberimiz yok. Belki de haberdar olmak işimize gelmiyor!

Haberin Devamı

ÖSS tavsiyeleri!
Koçum... Kuzum... Bugün senin için hayat - memat günü... Çünkü sen ÖSS’ye giren 1.5 milyon kurbandan, pardon gençten birisin. Ne yapıp edip bu maçı, gene pardon, sınavı kazanman gerekiyor. Peki kazanman için ne yapman gerekiyor? Arkadaşımız Fahrettin Fidan sana bu zorlu sınavında yol gösteriyor...
-  Salona alındın, soru kâğıtlarının dağıtılmasını bekliyorsun. Önce hafiften, daha sonra giderek yükselen ses tonuyla, “Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısını söylemeye başlıyorsun.
-  Haliyle bir süre sonra sağdan - soldan homurdanmalar yükselmeye başlıyor. Hatta lavuğun biri, “Hışt, n’oluyo bilader?” şeklinde laf atıyor. Fırsatı kaçırmıyor, hemen ayağa fırlıyorsun. “Ne o koçum, Davos Fatihi Başbakanımın en sevdiği şarkı seni rahatsız mı etti?” diye soruyorsun. Vereceği cevabı beklemeden, “Ben AK Parti’ye AKP dedirtmem! Sayın Başbakanımı senin gibi çakallara yedirtmem!” diye bağırıp ortalığı birbirine katıyorsun.
-  Bayan gözlemcinin biri koşarak yanınıza geliyor. O da ne! Yakasında Atatürk rozeti var. Al bir fırsat daha... O daha hiçbir şey demeden sen ağzını açıyor, gözünü yumuyorsun. “Yahu sana beş tane keçi verseler güdemezsin. Sen kiiimmm, gözlemcilik kiiimm” diyorsun. Edepsizliğinle baş edemeyeceğini gören gözlemciyi böylece kaçırtıyorsun.
-  Ve sınav başlıyor. Sorulara bakıyorsun, öylece kalıyorsun. Çünkü içlerinde çözebileceğin bir tane bile yok. Ama bu sıkıntılı durumdan çıkmanın yolu var, zira düşünen için çare çok.
-  Çamurluğunla az önce kaçırttığın bayan gözlemciye, “Acil durum!” işareti yapıyorsun, yanına çağırıyorsun. “Öğle namazı vakti geldi, bana on dakika müsaade et, yandaki camide namazımı eda edip geleyim!” diyorsun... İsteğin reddediliyor ve sen “İnancını yaşamasına izin verilmemiş bir Müslüman!” olarak kapıyı vuruyor, salondan çıkıyor, soluğu AKP il binasında alıyorsun.
-  Başına gelenleri bir bir anlatıyor, yandaş basını ayağa kaldırıyor aynı anda  işi ve/veya ihaleyi kapıyor, istikbalini kurtarıyorsun.

Haberin Devamı

* Erdoğan, “Baykal Efendi uçak aldı diyor, kağnıyla mı gidecektik?” demiş.
Baykal, ‘Kağnıyla gidin’ demiyor Sayın Başbakan... Kağnılarla savaş kazanmış bir milletin parasını
çarçur etmeyin diyor...
Elif Eral