Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"İşler cezaevlerinde duygusal yürümez, oraya adam şeker çaldığı için gelmez, öyle bile olsa içeride rahat durmaz. Biz ne yaparız, onun rahat durmasını sağlarız çünkü biz orada devleti temsil ederiz. Kendini devletten üstün sanan kişiler olur ona devletin gücünü gösteririz. Dayak işkence cezaevlerinin gerçeklerindendir. Zaten rahat duran adam bunlara uğramaz.Gelelim Palaya, Pala orada çalışan sıradan biri değildir. O başgardiyandır infaz işlerini işkenceleri yapan bir emir kuludur. Orada kimseye kendi kafasına göre iş yaptırılmaz.Anlattıkları orada tamamen gerçeği yansıtan geçmişin izleridir. Oranın sorumluluğu şu an ona aittir, valiliğin izniyle iş yapmaktadır. Palanın oradan gitmesi gibi bir sorun asla yoktur ama valiliğe gelen anlattığı şiddet konusundaki eleştirilerden dolayı bahsedeceği 3 şeyden yalnız 1ini söylemesi için ricada bulunulmuştur.Palanın bu anlattıkları Metin Akpınar, Ferhan Şensoy tarafından film karelerine aktarılmış ve ekimde vizyona girecek bir film çekilmiştir. Yaşayan bir tarihi yok etmek midir Türk milletinin amacı yoksa ondan hesap sormak mıdır geçmişi için yoksa onu korumak mıdır her şeye rağmen..." Sinop Cezaevini gezen turistlere "Pala" lakaplı rehberin verdiği işkenceyi öven bilgileri aktarmıştık. Dün de e - mail ile Palanın akrabası olduğunu bildiren bir şahıstan aşağıdaki destek mesajı geldi (imza bizde saklı)... İbretle okuyalım: Hükümet, "Çakıcı dosyası" konusunda devreye girmemeyi kararlaştırmış. Erkekliğin onda dokuzu kaçmak, onda biri hiç ortada görünmemektir. Trabzon Beşikdüzünden Hasan Uslu ve yakınları 1999 yılında 7 milyar liralık Hazine bonosu alıyor. Bononun vergisiz olduğu söyleniyor kendilerine. Aradan beş yıl geçiyor, Maliyeden bir tebligat geliyor... Beyanname vermedikleri için şu cezası bu cezası diye tam 30 milyar lira ceza isteniyor kendilerinden... Maliye 5 yıl sessizce bekliyor, 5 yıl sonra aniden darbeyi vuruyor. Hasan Uslu ve ailesi şimdi şaşkın... Bir çare bekliyorlar umutsuz şekilde Beşikdüzünde... Hazine darbesi Sınıfta kalmanın olmadığı eğitim sisteminde, çocuklarımız okulda değil ama yaşamda sınıfta kalıyor! Bu iktidar erken seçime gider mi? Bağımsız milletvekili Emin Şirine göre:- Evet mutlaka gidecektir...- Sebep?- Tayyip Erdoğan 2007 yılında cumhurbaşkanlığına adaylığını koyacaktır. Ancak bu Meclisteki AKP Grubunun Tayyip Erdoğanı cumhurbaşkanlığına seçeceği garanti değildir. Bu Mecliste Bülent Arınç da güçlüdür. Tayyip Erdoğan önümüzdeki yıl veya 2006da erken seçime giderek tamamen kendine bağlı bir Meclis oluşturacaktır... Erken seçim var mı? AB, İlerleme Raporuna iki yeni madde ekliyormuş: Kadın erkek eşitliği ve köye dönüşte ilerleme sağlanması. İkisi de zor... Birincisi; kadın erkek eşitliği için kadınların da erkekleri dövmesi lazım... İkincisi; AB üyeliğini Avrupada iş bulmak için dört gözle bekleyen vatandaş neden köyüne dönsün... Bir tarafta Başbakan Erdoğanla Adalet Bakanı Çiçekin (ne kadar samimi oldukları takdirinize kalmış) "Yargıyı yıpratmayalım" sözleri... Diğer tarafta AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fıratın Yargıtay Başkanı Özkayaya dolaylı yoldan "intihar etmesini" tavsiye eden açıklaması... Acaba hangisi AKPnin gerçek görüşü? Bu soruya yanıt olur mu bilemeyiz ama biz yine de küçük bir hatırlatma yapalım. Eraslan Özkaya, 2003 - 2004 adli yılı açış konuşmasında, sıra laikliğe gelince karşısında oturan Recep Tayyip Erdoğanın gözlerinin içine baka baka şunları söylüyor. "Laiklik kimilerinin söylediği gibi devlet otoritesini dışlayacak, başkalarının din ve vicdan özgürlüğünü tehlikeye düşürecek kadar sınırsız özgürlük tanıyan bir ilke de değildir. Din ve vicdan özgürlüğü (...) kişi ile Tanrı arasındaki boyutundan çıkarılarak başkalarının ibadet ve inancına zarar verdiği, diğer bir anlatımla kamu alanına taşırıldığı anda, tüm hak ve özgürlüklerde olduğu gibi devletin müdahalesi ve onu başkalarının din ve ibadet özgürlüğüne zarar vermeyecek sınırlar içine çekmesi gerekir. Laik düzende devlet tarafsız ve herkese eşit uzaklıktadır. Ancak sınır ihlallerine dur demek vazifesinin gereğidir. (...) Sınırsız din ve vicdan özgürlüğü adına devleti devre dışı bırakmak isteyenlerin amacı önce anarşi, sonra da teokratik devlet düzeninden başka bir şey olamaz. Devletin, dokunulamaz özgürlük bahanesiyle; bir kesimin din ve vicdan özgürlüğünün yok sayılmasına, zedelenmesine seyirci kalması varoluş nedenine ters düşer. Ne pahasına olursa olsun, sınırsız din ve vicdan özgürlüğü isteyenlerle İslami devlet kurma heveslilerinin aynı amaçta birleştikleri kuşkusuzdur."Gazeteciler törenin ardından Tayyip Erdoğana Özkayanın konuşmasını nasıl bulduğunu soruyorlar, aldıkları yanıt:- Çok çirkin bir yorum... m.asik@milliyet.com.tr "Çirkin bir yorum"