İkinci Ergenekon davasından sanık olarak 28 aydır tutuklu olan Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin telefonunda Hizb-ut Tahrir üyesi Mahmut Oğuz Kazancı’nın rehberindeki numaralar bulunuyor. Teğmen Çelebi bu numaraları kendisinin kaydetmediğini belirtiyor. Telefonun Emniyet’te 1 dakika 23 saniye süreyle açık tutulduğu saptanıyor. Yabancı numaraların muhtemelen bu sürede eklendiği avukatlar tarafından mahkemeye bildiriliyor. Bundan bir ay sonra, Aralık 2010 tarihinde İstanbul Organize Suçlar Şubesi, savcılığa gönderdiği yazıda Kazancı’ya ait telefon numaralarının Çelebi’nin rehberine “sehven” eklendiğini bildiriyor.
Yasalara göre yapılması gereken işlem belli; telefon kapatılacak, sonra da ağzı mühürlenmiş bir torbaya konulup saklanacak. Sadece yargı karar verdiğinde açılabilecek.
Olması gereken bu iken olanlar ne? Telefon ağzı mühürlenmiş torbaya konmadan önce sehven! açılıyor, içine Hizb-ut Tahrir üyesinin rehberindeki telefon numaraları ekleniyor.
Emniyet bu “yanlışlığı” 2.5 yıl sonra fark ediyor!
Hükümet eğer bu yanlışlığı yapanlardan yana değil de hukuktan yana olsaydı İçişleri Bakanı dün acele basın toplantısı yapar, Emniyet adına özür diler, o yanlışlığı yapanlar hakkında soruşturma başlatıldığını açıklardı.
Ciddi bir Milli Savunma Bakanı da bir teğmene yönelik komplo ihtimalini İçişleri Bakanı’ndan mutlaka sorardı.
Öte yandan alelacele basına sızdırılan Gölcük’te bulunan belgelerin de “sahte olduğu” kanıtlarla yazılıyor yine... Bakınız: cdogangercekler.wordpress.com...
Kendi ordusuna komplo kurulmasını çok olağan gören bir iktidar var görevde...
Gölcük’teki Balyoz belgelerinde adı geçen bir amiralin darbe planından önce öldüğü anlaşılmış.
Belgeleri hazırlayanlar “darbeci amiral”in gazetedeki vefat ilanını görmedi demek ki...
Haldun Ertem
AB’den sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış, AB’den beş istekte bulunmuş.
Nasıl olsa kabul edilmeyecek. Keşke daha fazla isteseydi!
Fahrettin Fidan
Gül gibi Anayasa!
Cumhurbaşkanı Gül Strasbourg yolunda gazetecilerle yaptığı konuşmada “geniş bir katılımla” yeni bir anayasa yapılmasını öneriyor. O geniş katılımın nasıl olacağını ise söylemiyor. Oysa 2002 yılı Kasım ayında bu sütunda da yer alan demecinde Abdullah Gül kendi formülünü açıklamıştı:
- Anayasa değişikliği büyük bir uzlaşma içinde yapılır. Uzlaşma Komisyonu kurulur. AKP ve CHP o komisyonda eşit sayıda temsil edilir. Meclis gündemine üzerinde anlaşmaya varılan konular getirilir..
O gün Meclis’te iki parti vardı. Cumhurbaşkanı Gül Anayasa’nın iki partinin tam mutabakatıyla yapılmasını öneriyordu. Şimdi muğlak konuşuyor.
O günlerde henüz AKP’ye girmemiş olan Prof. Zafer Üskül de geniş katılımı şöyle anlatmıştı:
- Anayasa toplumun bütün kesimlerinin mutabakatıyla yapılmalı. Önce 150 kişilik bir Kurucu Meclis kurmalı. Bu Meclis’i barajların olmadığı adil bir seçim sistemiyle halk seçmeli...
Katılımcı bir Anayasa işte böyle yapılır... Gül bunları bilmez mi? Bizden mi öğrenecek?
Hakikati araştır!
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Güney Doğu’daki terör olaylarıyla ilgili olarak “Hakikatleri Araştırma Komisyonu” kurulmasını öneriyor.
Bu öneri ilk olarak Abdullah Öcalan tarafından dile getirilmişti.
Sezgin Tanrıkulu siyasi gündeme dahil etti..
Hakikatleri araştırmak her zaman iyidir...
Gerçeklerin araştırılmasından daha güzel ne olabilir?
Ancak Profesör Özer Ozankaya’nın bir küçük talebi var bu konuda... Diyor ki:
“Sayın Tanrıkulu, araştırılmasını istediği ‘gerçek’lerin:
a) Yalnız Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenlik güçleri içinden kimilerinin yasa - dışı davranışlarını kapsamakla kalmaması gerektiğini,
b) PKK cinayetlerini de, PKK ’ya destek veren yerli ve yabancı, yasal ve yasa-dışı tüm örgütlerin (hele de Hizbullah cinayet makinesinin) eylemlerini de kapsaması gerektiğini açıkça belirtmelidir.
CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu da bu öneriyi, ancak bu bütünlüğü ile destekleyebileceğini açıkça belirtmelidir.
Sayın Tanrıkulu önerisine, Sayın Kılıçdaroğlu da desteğine bu açıklığı getirmediği takdirde, ‘Hakikatleri Araştırma Komisyonu’ girişimi, yalnızca PKK yandaşlarının Türkiye Cumhuriyeti’ne kara çalma niteliğindeki iddialarıyla ulusu uğraştıracak, bundan CHP’nin seçim gücü de çok olumsuz yönde etkilenecektir.”
Rachel Corrie
Filistinli bir ailenin evinin İsrail buldozeri tarafından yıkılmasını önlemeye çalışırken öldürülen 23 yaşındaki insan hakları eylemcisi Rachel Corrie’nin yazılarından derlenen “Benim Adım Rachel Corrie” adlı oyun “A-Z Kültür ve Sanat Ajansı” tarafından sahneleniyor. Amerikalı bir kızın sıcak yatağını ve tüm ayrıcalıklarını bırakıp Filistin’e giderek, bir İsrail buldozeri ve bir evin arasında neden durduğunu anlatıyor oyun... Diyor ki Rachel bir mektubunda:
“Başka çocuklar için buradayım. Buradayım çünkü umursuyorum.
Buradayım çünkü her yerde çocuklar acı çekiyor ve çünkü kırk bin kişi her gün açlıktan ölüyor.
Biz, bu ölümlerin önlenebilir olduğunu anlamak zorundayız...”
Oyun bu gece (27 ocak) saat 20:00’de Beyoğlu İstiklal Caddesi Muammer Karaca tiyatrosunda...