Başbakan AKP’nin Kızılcahamam’daki istişare toplantısında önemli sözler söylüyor:
- Bizim Cumhuriyetimiz kardeşlik anlamında kurulmuş bir Cumhuriyettir. Birilerinin biz cumhuru istediğimiz yere sokar, istemediğimiz yere sokmayız gibi bir anlayışı olamaz. Cumhura ait olan hiçbir yer cumhura yasaklanamaz.
Bu sözler, orduevlerinin kapılarını, TBMM sıralarını, devlet görevlerini hatta orta dereceli okulları türbanlılara açma niyetini açık ifade ediyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu türbanı gündeme soktuktan sonra çevresindekiler işin ucunun nerelere varacağını gördü, “Efendim tabii kamuda türban olmaz, hizmet veren türban takamaz, liselerde türban olmamalı, Başbakan garanti vermeli” gibi manevralara giriştiler ama... Cin şişeden çıktı bir kere... CHP, Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve AİHM yasaklarını delme konusunda yeşil ışığı yaktı... O yeter... Gerisini Başbakan’a bırakın, o çözümleyecektir... Zaten çözümlüyor... Diyor ki:
- Benim ülkemde her insan istediği gibi giyinmeli. Başı açık olan hangi özgürlüğe sahipse, başı kapalı olan da o özgürlüğe sahip olmalı. Biz bunu düzeltmeye mecburuz...
Özeti... Başbakan türbana en küçük bir kısıtlama öngörmüyor.
CHP’nin önündeki mesele artık Köşk’e çıkıp çıkmamanın çok ötesine geçti... Parti içinde başlayan ayrışmayı kuşkusuz Başbakan Erdoğan’ın yukardaki sözleriyle başlayacak gelişmeler hızlandıracaktır.
Bu arada dün Habertürk bir anket yayımladı... Bu ankate göre, bugün seçim olsa AKP yüzde 47, CHP yüzde 24,5 oy alıyor. CHP’nin oyu, Kılıçdaroğlu öncesinden farksız, hatta daha aşağıda... Türban açılımı oy getirmemiş, götürmüş... Sıhhatler olsun...
Antalya turuncu...Altın Portakal günlerinde Antalya çarşı pazarını dolaşıyoruz... Girdiğimiz mağazalarda hanım tezgâhtarlara soruyoruz:
- Festivale gelen filmleri izliyor musunuz?
Hemen tümü aynı şeyi söylüyor:
- Biz sabah 9’dan akşam 10’a kadar çalışıyoruz. Film izleyecek vaktimiz yok ki...
İnsan hakları, işçi hakları, iş kanunları.. Hepsi hikâye... Çalışma süresi ilk çağların köle düzeninden farksız; günde 13, haftada 78 saat..
* * *
Antalya caddelerinde eskiden daha çok turunç ağacı vardı... Şimdi pek kalmamış... Yolu Güney İspanya’ya mesela Sevilla’ya düşenler bilir... Kaldırımlar sıra sıra üzeri pıtrak gibi turunç dolu yeşil ağaçlarla süslüdür. Antalya caddelerinde turunç ağaçları neden yok?
* * *
Kaleiçi’ndeki tarihi caminin göbeğine bir klima cihazını adeta yapıştırmışlar. Fena halde sırıtıyor. Hemen tüm tarihi cami minarelerinde hoparlörler dört yana bakıyor. Tarihi yapıya afiş asılmaz, metal eşya ile görüntüsü bozulmaz. Biraz saygı lütfen...
K harfi yeterli...Atatürk’e ait az bilinen hoş bir anektod... Ve bir devlet adamlığı dersi... Devlet Hava Yolları’nın 1953-1954 yıllarında Genel Müdürü olan, Afyon Milletvekili Rıza Çerçel, ‘Atatürk ve Hava Yollarımız’ adlı yazısında anlatıyor:
“Atatürk, bir yaz gününde Devlet Hava Yolları, Ankara Tayyare Meydanı’nı ziyarete gelmişti. O’na, alan binası önünde hasır bir koltuk getirmiş; etrafını çevrelemiş; yakın bir gelecekte yapılacak işleri, alınacak uçakları, kurulacak tesisleri uzun uzun anlatmıştık. Atatürk sadece dinliyordu. Bu dinleyişte tunçtan bir heykel sabrı vardı. Nihayet bu mutlu ziyaretin değerli anısını sonsuzlaştırmak için kendisinden bir imzasını rica etmiştik. Uzatılan defteri ve kalemi aldı. Düşünüyordu. Gözleri karşıki ıssız tepelerle, bunların çevrelediği alan boşluğunda bir şeyler arıyor gibiydi, isteksiz bir edâ ile başını önüne eğdi. Elindeki kalemin, kâğıt üzerine mıhlanmış gibi bir hali vardı. Nihayet kalem işler gibi oldu ve kâğıt üzerinde Kemal’in baş harfi olan tek bir K harfi belirdi. Fakat hepsi bu kadardı. Büyük insan atacağı Kemal Atatürk imzasının baş harfi olan K harfini yazdıktan sonra defteri ve kalemi geri verirken: ‘Şimdilik bir K harfi yeterlidir. Bana vaat ettiğiniz işler yapılıp bitirildikten sonra imzamın geri kalan kısmını tamamlarım’ demişlerdi.”
Anlaşılıyor ki Atatürk’ün boş laflara karnı tok.. İcraat görmek istiyor... Yapılmamış işin altına da imzasını atmıyor... Kulaklara küpe ola.
Sanatçıya saygıMüjdat Gezen, Antalya Film Festivali sırasındaki bir söyleşisinde anlattı:
Kurtuluş savaşı sırasında erlerden birinin sanatçı yanı dikkati çekiyor.. Delikanlı Hat sanatına mükemmel şekilde vakıf... Durumu Atatürk de fark ediyor. Delikanlıyı yanına çağırıyor.. Onun Konya’da tanınmış bir Hat sanatçısı olduğunu ağzından öğreniyor... Komutanına emir veriyor:
- Bu delikanlının tezkeresini verin memleketine gönderin...
Er şaşkın... İtiraz ediyor.. Çünkü o savaşmak istiyor.. Atatürk:
- Memleketin sanatçıya ihtiyacı var oğlum, diyor, burada savaşacak çok kişi var ama memlekette sanatçı az... Sen memleketine dön çalış... Biz burada savaşırız...
Kemal Derviş, Kemal Kılıçdaroğlu’na, “Ne isterseniz emrinizdeyim” demiş.
Der... Çünkü parti tam onun istediği çizgiye oturdu...
Fahrettin Fidan
Yılda Amerikalılar 125, Türkler 12 kilo et tüketiyormuş. Üstelik bizimki kemiklidir.
Haldun Ertem