75 bin kağıdın 11 günde okunduğu! SSK sınavında, komedinin (rezaletin de diyebilirsiniz) ikinci perdesi bugünlerde sahneleniyor. Yazılı sınavı kazanan 5 bin dolayında aday iki - üç gün içinde mülakattan geçirilecek ve birkaç gün sonra da kazananlara işbaşı yaptırılacak...
Acaba yaptırılabilecek mi? Çalışma Bakanlığı'nda çalışan dostumuz, "Biraz zor" diyor.
- Neden zor?
- Çünkü bu komedinin iptali için yargı yoluna başvuruldu bile... Bir aday, Bölge İdare Mahkemesi'ne gitti. Çağdaş Hukukçular Derneği de Başsavcılığa suç duyurusunda bulundu.
- İptal isteminin gerekçeleri ne?
-Hangisini sayayım ki? Örneğin, önce yağmur nedeniyle sınav ertelenmeşti. Aradan 15 gün geçmeden sınav yapılması yönetmeliğe aykırıdır. Oysa bu yapıldı. Sonra, sınav duyurusunda, adaylara genel kültür soruları sorulacağı bildirilmişti, biliyorsunuz matematik de soruldu, fizik de, kimya da...Ama asıl vahim olan bunlar değil..
-Nedir?
-Bugünkü (dünkü) gazetelerde yer aldı haberi..."SSK sınavında akrabaların zaferi", diye... Bakanın, Müsteşarın, İş ve İşçi Bulma Genel Müdürünün, SSK Ankara Müdür Yardımcısı'nın aynı soyadı taşıyan ve sınavı kazanan bir sürü akrabasının isimleri... Bu isimlerin sınavı kazanacağı önceden biliniyordu ve bu durum Noter'de tesbit ettirilmişti...Birkaç yıl önce üniversiteler arası seçme sınavının çok daha hafif gerekçelerle iptal ettirildiği anımsanırsa, bu sınavın iptal edilmesi hiç de sürpriz olmaz.
Kısa süre öncesine kadar Cumhurbaşkanı Demirel'in basın danışmanı olan ve Köşk'te olup bitenleri hala çok yakından izleyen Cüneyt Arcayürek, Cumhuriyet'teki sütununda satırarasına önceki gün ilginç bir haber sıkıştırmıştı. Okuyalım:
"Şimdi inanamayacağınız, hatta uydurma olduğunu sanacağınız bir başka olayı aktarıyorum...
Cumhurbaşkanı Demirel, geçen cuma gecesi konuğu onuruna akşam yemeği veriyor.
Bayan Rafsancani'yi de Bayan Demirel "ayrı bir salonda" ağırlıyor. Kızları Fatma Haşim ile Faize Haşim de yemekte. Çarşaflar çıkarılıyor. Ve...:
Humeyni ile beyinleri yıkanmış, sokakta kara çarşaflı Rafsancani'nin kızlarının "mini etek" giydiklerini, (evet, yanlış okumadınız, mini etek giydiklerini) konuk Türk hanımları önce hayret, sonra alaylı gülümsemelerle izliyorlar."
Rafsancani'nin kızları bir başka vesileyle artık pantalon giyip ruj sürmelerine izin verildiğini, büyük bir özgürlük müjdesi verir gibi anlatmışlardı. Demek ki... Onlar da modayı çarşafın altından izliyor, bir biçimde çağa ayak uydurmaya çalışıyorlar. Çok olağan...
Susurluk kazası ardından DYP olayı "Basit bir trafik kazası" ortağı ise "Fasa fiso " diye nitelemişti. Parlamento içi ve dışı muhalefetin bastırmasıyla DYP olayın " Hükümet Düzeyi" nden, "Cumhurbaşkanı Düzeyi" ne taşınmasına çarnaçar evet demek zorunda kaldı. RP ise olayın "fasa fiso" değil, Erbakan'ın deyimiyle "Vahim bir olay" olduğunu kabullendi. Bu mesafe 50 günde katedildi... Zirveye varıldı...
Zirvede ortaya çıktı ki...
Ömer Topal'ı öldürmekten sanık üç özel tim mensubunu sorgulayan İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu, bu kişilerin suçlarını itiraf ettiğini hem Erbakan hem Demirel'e bildirmiş, eğer kendisine imkan ve yetki verilirse olayı aydınlatacağını söylemiştir.
Sonra ne oluyor?
İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu, Tansu Çiller'in emriyle görevden alınıyor... İçişleri Bakanlığı, üç özel tim mensubunun Topal'ın öldürüldüğü gün İstanbul dışında olduğunun kanıtlandığını açıklıyor!
Bu gelişmeler ve gerçek dışı açıklamalar Tansu Çiller'in soruşturmayı Kemal Yazıcıoğlu'na bırakmama kararında olduğunu ortaya koyuyor. İçişleri Bakanlığı da olayı saptırma, kuşkuyu üç özel tim mensubunun üzerinden başka yana kaydırma çabasındadır.
Bu çabalar Tansu Çiller'in Topal cinayetinin aydınlanmasından çok çekindiği izlenimi veriyor.
Bu eğilimdeki Çiller, elbette bundan sonra da soruşturmayı çıkmaza sokmak için elinden geleni yapacaktır. Çiller ve Akşener işbaşında kaldıkça bu olayın aydınlanması çok zor olacaktır.
Kemal Yazıcıoğlu'nun bu koşullada göreve iade edilip edilmemesi de çok önemli değil... Yazıcıoğlu göreve iade edilse de çalıştırılmayacaktır.
Ancak bir yandan da olayın boyutu Çiller'in soruşturmayı tıkama gücünü aşmıştır. Top şimdi Erbakan ve RP'de... Ya Mehmet Ağar'la ilgili fezlekeyi TBMM'ye sevketmek dahil üzerlerine her düşeni yapacak, ya Çiller'le birlikte bu olayın altında ezileceklerdir. Susurluk ayranı çalkalanıyor.
RP milletvekilleri Ahmet Dökülmez ve İbrahim Halil Çelik Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden hakkında 4'er milyar liralık tazminat davası açmışlar. Sebebi, Özden'in bir soru üzerine iki RP milletvekili hakkında:
- Her havlayana kafamı çevirsem yolda yürüyemem, deyişi...
Köpek, eşek, at gibi hayvanlar sevilen, güzel yaratıklardır. Ancak benzetmelerde kullanıldıklarında olumlu nitelikleriyle algılanmazlar. Böyle ağır rakamlı davalar söz konusu olur.
Okul yıllarında arkadaşımız Ümit Hassan bu tür sakıncalardan kaçınmanın yolunu bulmuştu... Çok öfkelendiği kişilere:
- İnsanoğlu insan, diye küfür ederdi...
Bu hitap bazılarına küfürden daha ağır gelir, o zaman Ümit katıla katıla gülmeye başlardı... Aklınızda bulunsun...