Cumhurbaşkanından Başbakan'a... İktidar partisinden ana muhalefet partisine... Falanca liderden filanca lidere... Hepsinin boynunda kocaman kocaman şaibeler... Ne İLKSAN'ın hesabını vermiş Cumhurbaşkanı, ne Özal Baysal - Sezgin Taşkıran gibi isimleri bankacı yapıp banka batırmanın... Ne Bayındır Holding'le içli dışlı ilişkilerinin...
Başbakan Mesut Bey, Türkbank satışından gensoruyla düşürülmüş.
Onun sağ kolu Eyüp Aşık, Çakıcı'ya "kaç" mesajı yollamış.
Sol kolu Kalemli, meclis koltuklarından servet şavullemiş...
ANAP, Tansu Çiller'in kuşkulu mal varlığını aklamış.
DYP, Mesut Bey'in mal varlığı soruşturmasını önlemiş...
RP ile DSP her iki liderin şaibesine ak oy vermiş.
Mesut Bey'in Macaristan'daki yumruk olayı hala karanlıkta.
Tansu Çiller'in Başbakanlıktan ayrılmadan bir gün önce örtülü ödenekten çektiği 500 milyarı ne yaptığı hala meşkuk...
Laiklerin oyunu alıp şeriatçılara satması işin cabası...
Boyunlarında iri iri şaibeler...
Ankara'da envai çeşit ayak oyunuyla siyaset dansı yapmadalar.
Ve hiçbir şey olmamış gibi...
Türkiye'yi yönetmeye yine onlar talipler...
Hayırlısı...(!)
Aylardır Ankara Büyükşehir Başkanlığı'na aday olacağı söyleniyor, yazılıp çiziliyordu. Ama o bu söylentileri ne doğruluyor ne de yalanlıyor; sessiz kalmayı tercih ediyordu. Ne zaman ki, partisinin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için başka isimleri düşündüğü konuşulmaya, yazılmaya başlandı... İşte o zaman konuşmaya karar verdi. Dün bir basın toplantısı düzenledi CHP'li Çankaya Belediye Başkanı Doğan Taşdelen... Ve açtı ağzını yumdu gözünü...
Neden mi partisinden istifa kararı almıştı... Çünkü partisi, Anasol - D hükümetini yıkmakla yanlış yapmıştı... "Bununla da kalmamış, 20 yıl sonra bir sol Başbakan'ın başa gelmesini..." engellemişti. Başka?.. Partisi içinde birleşme bütünleşme sağlanamamış, nihayet parti "Baykal Partisi" olmuştu. Artık bu durumda "tutarlılığına inanmadığı ve yapacaklarına kefil olamadığı bir Genel Başkan ve ekibi için" halkından oy isteyemezdi, bu nedenle de istifa ediyordu.
Doğan Taşdelen'in gerçekleri bir gecede keşfetmiş gibi aniden istifa etmesinin gerekçeleri anladınız mı? Daha doğrusu bu gerekçelere inandınız mı? Anlaşılan, basın toplantısını izleyen meslektaşlarımız da pek inanmamışlardı ki, sorular ardarda gelmeye başladı.
- Sizi Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı göstermediği için partinizden istifa ettiğiniz söyleniyor, ne dersiniz?
- Niçin istifa ettiğimizi az önce açıkladım. Lütfen samimiyetime inanınız.
- DSP'yle bir temasınız oldu mu? Bu partiye geçecek misiniz?
- Hayır, hiçbir temasım olmadı. Yarınları hep birlikte yaşayacağız ve göreceğiz!
- DSP'den Büyükşehir Belediye Başkan adayı olacağınız doğru mu?
- Yarınları hep birlikte yaşayacağız ve göreceğiz.
Neyse... Yarına bırakmayalım ve Başbakanlık'ta çalışan bir dostumuzun dün kulağımıza fısıldadığı bir minik haberi bugünden bilgilerinize sunalım.
"Geçtiğimiz Çarşamba günü, saat 15.00 sularıydı... Doğan Taşdelen, Başbakanlık binasına geldi ve yarım saat kadar Hüsamettin Özkan ile görüştü. Bu ikiliyi daha sonra birlikte Bülent Ecevit'in odasına girerken gördüm. Artık içeride şiir üzerine mi konuştular! Yoksa belediye başkanlığı pazarlığı mı yaptılar, onu bilemiyorum tabii."
İçeride ne üzerine konuşulduğunu "yarınlarda" hep birlikte yaşayacağız ve göreceğiz.
Meğer kimi sanat eleştirilerini okurken ayakta uyurmuşuz. Sanat eleştirmeni Beral Madra'nın önceki akşam Dr. Stress programında sarfettiği bir cümle uyandırdı bizi:
- Eğer bir sanatçı banka ve holdinglerin sahibi olduğu galerilerde sergi açarsa eleştirmenler mecburen o sergiyi övüyorlar, dedi Beral Madra, ya da en azından kötülemiyorlar...
Basında ün yapmış bir sanat eleştirmeni dostumuza açıyoruz konuyu:
- Beral Madra haksız sayılmaz. Banka ve holdinglere ait galerilerde düzenlenen sergi ve etkinliklerin bir kısmının "sanatsal" değeri tartışılır. Ama bu yönüyle eleştiri konusu olmuyorlar.
- Neden?..
- Bankalar, çeşitli biçimlerde "ilanları keseceklerini" filan ima etmeye başlıyor da ondan. Tabii bütün gazetecilerin bu baskılara boyun eğdiğini söyleyemeyiz. Ama böyle bir baskı var. Ticari kuruluşlar sanatı genellikle kendi reklamları için kullanma eğiliminde. Üzücü olan bu...
Milliyet dahil birçok işyeri maaşları bankamatikten ödüyor. Ayın 1'i cumartesi ve pazara da rastlasa o gün banka kartıyla maaşımızı çekiyoruz. Ve şimdi bir emekliyi dinliyoruz:
- Emekli maaşımı Ziraat Bankası'ndan banka kartımla çekiyorum. Bu ay maaşımı ancak dün çekebildim. Ayın ilk üç günü bankamatiğe para yatırılmamıştı. Merak ediyorum emeklilerin trilyonlarca lirasını 3 gün kimler repoladı?
Ziraat Bankası bir yanıt lütfederse seviniriz...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr