Ülkemizde süt tüketimi yeterli değil, fiyatlar çok düşük. Süt üreticisi zor durumda. Süt para etmezse üretici hayvanını keser, et krizi derinleşir, hayvancılık biraz daha çöker. Bağımsız Süt Üreticileri Platformu, sütün faydalarını anlatan şirin sloganlar saptamış. İşte birkaçı:
- Eczanelerde süt satılmaz, çünkü süt içerseniz zaten eczanede işiniz olmaz.
- Süt içmek için zeki olmak gerekmez. Ama süt içen biri zeki olur.
- Hayatın tadı kola değil süttür.
- Sütün “light”ı olmaz. Daha az proteine, daha çok para vermiş olursunuz.
- Sütün mevsimi yoktur, 4 mevsim içilebilir.
- Eğer süt kötü bir şey olsaydı, tüm fast-food restoranları satardı.
- Eğer bir işyeri çalışanlarına çay molası yerine süt molası verirse, o işyerinde verimlilik artar.
- Bir rivayete göre eğer süt içseydik, Ay’a ilk biz çıkacaktık.
- Ağzınızın süt kokması, kimseyi rahatsız etmez.
- Süt içen toplumlar metroya, süt içmeyenler ise metrobüse biner.
- Dişlerinizi fırçaladıktan sonra da süt içebilirsiniz.
- Süt içerseniz daha az şeker kullanırsınız. Çünkü süte şeker koyulmaz.
- Misafirinize “çay-kahve ne alırsın” yerine, “süt-yoğurt ne alırsın” deyin. Şaşıracaktır ama mutlu olacaktır.
- Süt içmeyen birinin araba kullanması, araba kullanırken süt içen birinden daha tehlikelidir.
- Aslan sütü yerine; inek, koyun, keçi ve manda sütü tercih edin.
- Süt içerken, üstünüze dökmekten çekinmeyin, çünkü leke bırakmaz.
- Uçakta, vapurda, otobüste içmek için süt isteyin.
- Muasır medeniyetler, o seviyelere gelmek için düzenli süt içmişlerdir.
Yugoslav dersleri
Teoman Alili’nin satırlarını birlikte okuyalım: “Makedonya’nın AB’ye uygun yeni pasaportu çok güzel, mikroçipli, rengi kırmızı, sayfaları kalın... Üsküp’ten çıktık ve 50 km. yol yaptıktan sonra karşımıza otoban gişesi gibi bir yer çıktı. Meğer Makedonya-Sırbistan sınırıymış. Pasaportu verdim. Polis bana Slavca hoşgeldiniz deyip yine Slavca güle güle diyerek pasaportuma mühür vurdu. Biraz daha gittik Bosna’ya girdik yine pasaport, yine Slavca hoşgeldiniz, güle güle ve yine mühür. Ardından Hırvatistan, pasaport ve mühürler. Slovenya, pasaport ve mühürler... Eski Yugoslavya Federasyonu’ndan çıkana kadar sekiz mühür vurulmuştu. Slovenya’dan sonra ise artık AB’ye girdiğimiz için hiçbir yerde durmadan Hannover’e ulaştık. Yani AB kendi arasındaki sınırları kaldırmışken Yugoslavya’ya hudutlar koymuştu. Bu kitabı bir gün Diyarbakır’dan Sivas’a, Sivas’tan Ankara’ya, Ankara’dan Bolu’ya, Bolu’dan Samsun veya Trabzon’a ya da İstanbul’da Fatih semtine girerken pasaport göstermek zorunda kalmayalım diye yazdım. Umarım ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına, Türk milletine’ hayırlı olur.”
Bu satırları halen zorunlu sebeplerle yurt dışında yaşayan gazeteci Teoman Alili “Yugoslavya Dersleri”nde (Kaynak Yayınları) yazıyor...
Bir zamanlar Sırpların, Hırvatların, Boşnakların ve Arnavutların barış içinde yaşadığı Yugoslavya emperyalizmin sinsi oyunlarıyla kan gölüne nasıl dönüştürüldü? Bu kanlı oyunda din nasıl kullanıldı? İki yüzlü Batı bu katliama nasıl seyirci kaldı? Kitabı okuyunuz...
Sarko
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy Türkiye’ye karşı açık konuşuyor:
- Sizi AB’ye istemiyoruz, almayacağız.
Sarko neden bu kritik konuyu ifade ederken diplomasi dili kullanmaya, nazik olmaya falan gerek duymuyor?
Çünkü bu tavrından dolayı elle tutulur bir tepki veya ülkesine zarar verecek bir karşılık görmeyeceğinden emin. Nitekim haksız da sayılmaz. Bizimkilerin söylediklerine bakın:
- Sizi eşinizle birlikte ağırlamak isterdik.
- Bir dahaki ziyaretinizi daha uzun tutun...
Kendisine mesela: “Sizden sonraki cumhurbaşkanının AB’de atılan imzalara daha saygılı olacağını tahmin ediyoruz” gibi bir tepki verilse tavrı yine aynı olur muydu?
Financial Times, “Tayyip Erdoğan hoşgörüsüz” diye yazmış.
Uzaktan yazmak kolay. Sıkıyorsa gelsinler de burada yazsınlar.
Fahrettin Fidan
Davet!
Ahmet Hakan Ankara’da, Emniyet’e, televizyon programının hemen ardından davet edilseydi. Ya da gece 05.00’te otele gelen 3 polis memuru oda kapısını çalarak değil kendisini lobiye çağırarak gözaltına alsaydı... 4.5 saatlik gözaltının sonundaki “yanlışlık olmuş” mazereti inandırıcı olabilirdi. Şimdi yaygın kanı hem Ahmet Hakan’a, hem basına gözdağı mesajı verildiğidir.
Ahmet Hakan İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a “Beşir Hoca” der, onu her fırsatta över, AKP içinde en güvendiği kişi olduğunu söyler. Acaba Bakan veya onun adına birisi telefon edip ‘geçmiş olsun’ dedi mi? Ahmet Hakan’ın teşekkür listesinde öyle bir isim göremedik.. Olayın bu yanına ayrıca şaşırdık...
Soru: Fransız lider Sarkozy dobra dobra “Türkiye ile AB arasında ortaklık olmayacak” diyerek ne yaptı?
Yanıt: Kediye kedi dedi...
Haldun Ertem
Genco
Bu ülkede “Nereye gidiyoruz?” diye sormak da pek tehlikelidir! Aziz Nesin 1946 yılında ‘Markopaşa’ dergisinde “Nereye Gidiyoruz?” başlıklı yazısı nedeniyle on ay ağır hapis cezasına çarptırılmıştı örneğin. Hikâyelerinden birinde de vapurda gazete okuyan bir adam kendinden geçer: ”Nereye gidiyoruz yahu?” diye bağırır, yanındaki “Ada’ya” diye yanıt verir... Usta sanatçı Genco Erkal, ölümünün 15. yılında Aziz Nesin’in öykülerini oyunlaştırdı.
3 Mart’tan itibaren sahneliyor. Merakla bekliyoruz...