Kılıçdaroğlu yine kılıcıyla yardı geçirdi ortalığı... Başbakan’a “Tosun’u tanıyor musun?” diye sorup duruyordu. Başbakan “Tanımıyorum, manımıyorum, iftira” diyordu. Bir gün sonra bu Tosun, yani Ekrem Tosun, tos vurur gibi gibi bir açıklama yaptı... Dedi ki:
“Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan ile yengesi Sema Erdoğan, Atagold adlı mücevher firmasının yüzde 50 ortağıdır. Ben şirkette onlar adına oy ve imza kullanmaktayım.”
Bilal ve Sema Erdoğan Atagold’a nasıl ortak olmuşlar? Başbakan’ın yakın arkadaşı Cihan Kamer’in eşi Çiğdem Kamer’in kendi hisselerini devretmesiyle... Peki Bilal Erdoğan ve yengesi, bu hisselere kaç para ödemiş? Ödeyip ödemedikleri veya ne kadar ödedikleri belli değil. Bilal ile yengesinin ortaklıkları neden gizli tutulmuş? O da belli değil.
Ama bazı şeyler belli; mesela Başbakan Erdoğan, ilacın veya ekmeğin KDV’sini indirmezken pırlanta ve mücevherin KDV’sini sıfıra indirerek Cihan Kamer’in şirketlerine trilyonlar kazandırmıştı. Bunu bilmeyen yok...
Şimdi bizim dedikoducu milletin çenesini tutun bakalım tutabilirseniz... Diyecekler ki:
“Başbakan KDV’yi indirip Cihan Kamer şirketlerine trilyonlar kazandırdı, o da oğlu Bilal’i ortak edip Erdoğan ailesine bu yoldan karşılığını ödüyordu...”
* * *
Tosuncuklar çalışıyor. Öyle çalışıyorlar ki... Yaşamını emeğiyle kazanan milletin anası ağlarken... Türkiye’nin yarısı sefalet ücretine talim ederken... Delikanlının kendisi Amerika’da yaşıyor, Türkiye’deki banka hesabına para akıyor. Ak adalet bu olsa gerek...
Dışişleri Bakanı Babacan, Arap Birliği’nin “Arap olmayan tarafların Arap ülkelerindeki gelişmelere karışmaması” çağrısını üzerlerine almadıklarını söylemiş.
Öyleyse kendilerini Arap olarak görüyorlar...
Harem - Salacak
Abdullah Gül’ün ziyareti sırasında gazeteler yazdı.. Suudi Arabistan Kralı’nın hareminde tam 30 kadın varmış... Allah kuvvet versin diyelim... Acaba bir tek kadın yerine 30 kadınla evli olmak nasıl bir duygu? Kral kadınlara karşı ne hissediyor?
Soruların yanıtını bilmek zordur...
Böyle büyük adamların büyük aşkları vardır!
Geçmişten bir öykü...
Yüze yakın karısı ve cariyesi bulunan bir Arap Şeyhi günün birinde, bütün haremi kapı dışarı etmiş...
- Neden? diye sormuşlar...
- Ben başka bir şeyhin haremine aşık oldum, demiş.
Seks hayatı...
Kadın seks hayatındaki problemlerden dolayı ruh doktoruna gitmiş...
Tedavi sırasında doktor sormuş:
- Sevişirken hiç kocanızın yüzüne baktınız mı?
- Evet, demiş kadın...
- Nasıldı?
- Çok kızgındı, demiş kadın...
- Peki neden ona bakmak ihtiyacı hissettiniz?
- Çünkü, demiş kadın, o da bahçe penceresinden bana bakıyordu!..
Hızlı trene isim arıyorlarmış
Ergenokon deyin olsun bitsin, raydan çıkarsa suçlusu hazır
Yasemin Çağlayan
Fak fuk fon...
Tunceli Valiliği, Tunceli’de yoksullara buzdolabı, çamaşır makinesi türünden beyaz eşya dağıtıyor. Seçim öncesi böyle bir dağıtım seçim rüşvetine girer. Siyasi Partiler Yasası’na aykırıdır.
Ne var ki, savcıların eli kolu tutulmuş vaziyette... Bir yandan sürgün korkusu.. Bir yandan da kahramanlık yaptıklarında kimsenin teşekkür dahi etmemesi... Savcıları hareketsizleştirdi.
İktidar bu pervasızlıkla her türlü seçim rüşvetini boca ediyor...
Makarna, nohut, kömür derken beyaz eşyaya geçildi...
Bu değirmenin suyu nereden geliyor?
Halkın cebinden çıkıp Fak Fuk Fon’da toplanan paralardan...
Halkın parası, iktidar tarafından halka rüşvet biçiminde dağıtılıyor. Burada sizlere bir traji komik durum daha aktaralım...
Biliyorsunuz kurban bayramlarında Türk Hava Kurumu da kurban derisi topluyor. Kurban derileri dinci vakıflara gitmesin, orman yangınlarıyla mücadeleye ya da havacı gençlerin eğitimine gitsin diye Atatürkçü kesim, derileri THK’ya veriyor. Deriler paraya çevriliyor. Trilyonlarca lira elde ediliyor. Bu para nereye gidiyor biliyor musunuz?
Sıkı durunuz.. Bu paranın yüzde 50’si yine Fak Fuk Fon’a gidiyor... Çünkü yasa böyle emrediyor.
Paranın geri kalan yarısı da yüzde 4 Kızılay, yüzde 3 Çocuk Esirgeme Kurumu, yüzde 3 Diyanet Vakfı, yüzde 40 THK şeklinde paylaşılıyor. Yani...
Seçim rüşvetinin bir bölümünü farkında olmadan Atatürkçü kesim karşılıyor...
Güler misiniz, ağlar mısınız?
Namuslu birisini aldatmak kadar kolay bir şey yoktur.
La Fontaine
Gözleme yeteneği
Gece vakti geçirdiği trafik kazası sebebiyle acile getirilen hastanın yakınları odaya doluşuyor. Kontrole gelen doktor, hemşirelere dönerek:
“Hastayı gözleme alın” deyip odadan çıkıyor. Peşinden hasta yakınları odayı boşaltıyor. Aradan on beş dakika geçiyor, odanın kapısı aralanıyor. Hasta yakınlarından biri elinde sıcacık bir gözlemeyle odaya girip usulca hemşireye yaklaşıyor:
“Doktor bey gözleme alın dediydi, bunu nereye bırakayım?” (itiraf.com’dan...)