Soros Vakfı’nın Türkiye uzantısı TESEV’in 24.06.2010 tarihli Kürt raporu bir açık oturumda tartışıldı ama kamuoyuna tam anlatılamadı. Planın 22. sayfasından bir paragrafı aynen aktarıyoruz:
- Anayasa’nın başlangıç bölümü dahil olmak üzere bütününde, Türk etnik kimliğine vurgu hâkimdir. Bu vurgu, metin boyunca sıkça tekrarlanan “Türk vatanı ve milleti”, “yüce Türk devleti”, “Türk milleti”, “Türk toplumu”, “her Türk”, “Türk vatandaşı”, “Türk dili”, “Türk kültürü”, “Türk tarihi” gibi ifadelerle kendisini göstermektedir. Bu dil, farklı etnik kökene mensup insanlardan oluşan Türkiye toplumunun çoğulcu yapısıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, hazırlanacak yeni anayasada herhangi bir etnik kimliğe bu ve benzeri göndermeler yapılmamalıdır. Gerek Anayasa’nın birçok maddesinde, gerekse çeşitli yasalarda yer alan “Türk milleti” ifadesi “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları” ifadesiyle değiştirilmelidir. Bazı hukukçulara göre ise, kolaylığı nedeniyle sadece “millet” sözcüğünün kullanılması yeterli olacaktır.
* * *
Kürtçüler ve Kürtçü politika yapanlarda “Türk” ve “Türk milleti” sözcüklerine müthiş bir alerji var! Bu tavır PKK ve Abdullah Öcalan’ın yıllardır yürüttükleri “Türk değil, Türkiyeliyiz” kampanyasıyla da bire bir uyumlu.
Merak ettik... Uzun yıllar Almanya’da yaşayan bir dostumuza sorduk:
- Alman uyruğuna geçmiş Kürtler sorulduğunda kendilerini ne diye tanıtır? “Almanım” diye mi, “Almanyalıyım” diye mi?
- Tabii ki Almanım, derler... Zaten Almancada Almanyalı diye bir sözcük de yoktur...
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Barzani, PKK’yla arasına net mesafe koydu” demiş.
Şeyyy... O mesafe net olarak kaç milimetre acaba?
***
Apo’ya AİHM kapısı kapanmış.
AİHM önemli değil, AKP kapısı kapanmasın da!
Fahrettin Fidan
Yol
Avukat Ali Güvenç Kiraz, “CHP Üzerine Denemeler” adlı kitabında CHP’nin nasıl bir parti olması gerektiğini anlatıyor:
“Demokrasinin yanında baskının karşısında,
İlerinin yanında gerinin karşısında,
Barışın yanında savaşın karşısında,
Ezilenin yanında ezenin karşısında,
Tüm halkların kardeşliğinin yanında, aşırı milliyetçiliğin karşısında,
Doğayı, insanları ve hayvanları sevenin yanında, katledenlerin karşısında...”
Bize sorarsanız...
Bu yol haritası sadece bir siyasi partinin değil, bir insanın da ilkeler demeti olmalı.
İngiliz
Öykü Ahmet Ergönen’den...
İngiliz yargıç, gece yarısı parktan gecen kızı korkutan adama 7 yıl 7 gün hapis verince, şaşıran gazeteciler sormuşlar:
“Adam kıza elini bile süremedi. Kaçan kızın çığlıklarına yetişenler de, adamı yakaladılar. Bu 7 yıl, 7 gün çok değil mi?”
Yargıcın yanıtı hukuk tarihine geçecek düzeydedir:
“Kızı korkutmanın karşılığı 7 gündür.
7 yıl, İngiliz kızlarının gece yarısı parkta dolaşma özgürlüklerine saldırmanın cezasıdır.”
Huzur bozan!..
Arkadaşımız Fahrettin Fidan, geçen gün Edremit’ten İzmir’e gidecekti. Hareket saati gelmesine rağmen otobüsün kalkmadığını görünce aşağıya indi. Ön tarafta beklemekte olan muavinin yanına gitti. Zamanı gelmesine rağmen neyin beklendiğini sordu. Cevap:
- Tamam abi, merak etme. Birazdan kalkacağız.
- Yahu kardeşim, zaten beş dakika geçmiş durumda. Sen hâlâ birazdan kalkacağız, diyorsun.
- Abi sen şimdi beş dakika için mi problem çıkarıyorsun!
- Niye, beş dakika önemsiz mi?
- İnsaf yahu abi. Demin yan perondaki otobüs yarım saat geç kalktı, bir tek yolcunun bile gıkı çıkmadı. Sen kalkmış beş dakikanın hesabını soruyorsun.
- Ben koyun değilim kardeşim. Gerekirse bir dakikanın bile hesabını sorarım.
- Sor, sor. Ama şunu da bil ki bu memleketin huzurunu sizin gibiler bozuyor!
Muavinin son cümlesi, sözün bittiği yer anlamına geliyordu. Arkadaşımız için de söz bitmişti. Huzur bozan insan olmanın mahcubiyetini! Ta İzmir’e kadar üzerinden atamadı.
Kitap
Antalya’da emekli hayatı süren Profesör Çetin Yetkin, savcılık yaptığı yıllarda rastladığı kitap düşmanlığı örneklerini anlatıyor.
Yeniçağ’daki sütunundan aktarıyoruz:
“Belki kitaplarla ilgili en ilginç anım 12 Eylül 1980’in hemen öncesine ait. Sarıyer’de iki ülkücü üniversiteli gencin evinde bir ihbar üzerine arama yapan polis, suç unsuru oluşturacak hiçbir şey bulamamış, yalnızca 3 kitap ele geçirmişti. Buna karşın, her iki genç de emniyette şube şube dolaştırılmış, bir hafta gözaltında tutulduktan sonra bir komiser yardımcısı bana getirmişti. Düzenlenen evrakta suç unsuru olarak yalnızca o 3 kitap gösteriliyordu. Kitaplardan biri eski tarihli ve emekli başkomiserlerden birinin yazdığı adı ‘Türk Polisinin Altın Kitabı’ olan ve polisin başarılarını anlatan bir kitaptı. Öteki ikisi ise Abdullah Kozanoğlu’nun romanlarıydı. Komiser yardımcısına bu duruma rağmen neden iki genci bir hafta gözaltında tuttuklarını sorduğumda aldığım yanıt şuydu: Beyim, kitap kitaptır.”
Krizle boğuşan Yunanistan’da işsizlik yüzde 12’ye çıkmış.
Komediye bakar mısınız?
Krizin teğet geçtiği ülkemizde iktidar işsizlik yüzde 12’ye düştü diye seviniyor...
Gülhan Elmas
“Uçmayı biliyorsan düşmeyi de bileceksin, korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredeceksin.”
Nietszche