Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Depremin birinci yılında 50 binden fazla can kaybımızı anarken geride kalanlara elimizden gelen yardımı yaptığımızı söyleyemiyoruz.

Halen 2 milyon insan bölgede çadır ve konteynerlerde yaşıyor...

Bir yandan kayıplarının acısını bir yandan hayatın zorluklarını sırtlıyorlar.

Depremde yıkıma uğramışlardan kadın gazeteci Şerife Güler’in şu sözleri içimize işliyor:

- Sarıp sarmalasak bile iyileşmeyecek yaralarımız var...

Unutulmuşluk, ihmal edilmişlik yaralara tuz biber ekiyor.

Bu gazeteci, bir ihtiyaç için yetkililere başvurduğunda yaşanan süreci meslektaşı Jale Özgentürk’e şöyle anlatıyor:

Haberin Devamı

- Sorunu söylüyorsun hemen yönlendiriyorlar, hop bir kapı, sonra diğer sorumlu, sonra diğeri ve sonra yine diğer kişi ve son olarak iki kişiye geliyorsun. Sonuç mu? Gittiğin sebebi unutuyorsun...

Üşüyorlar... Pençe Kilit Harekâtı’nda şehit düşen Er Müslüm Özdemir’in Kahramanmaraş’taki ailesine acı haberi vermeye gidenler ailenin konteynerde ısınamadığı için çadıra taşındığını gördüler. Acılı anneye ısıtıcı götürdüklerini gazetelerde okuduk...

Yıldönümünde yurdun dört bir yanında “Unutmayacağız” pankartları asıldı. Lafta kalmasın. Gerçekten unutmayalım.

ANNE ÖRNEĞİ

Uzun yıllardır okurumuz olan bir genç arkadaşımız; Nevin Donat Pehlivan’ın 3,5 yaşında bir kızı var.

Zeki mi zeki, akıllı, cin gibi bir çocuk; Nida Cansın...

Sabahları gözünü açarken:

- Anneciğim ne güzel bir gün değil mi? diyormuş...

Sonra zaman zaman şu sözler:

- Evin içi sımsıcak, sıcak suyumuz akıyor ne şanslıyız...

- Sofrada her şeyimiz var, daha ne isteriz...

Çocuk bu sözleri nereden öğreniyor, diye sordum...

Nevin:

- Benden duyup öğreniyor, dedi, ben özellikle böyle konuşuyorum, sahip olduklarının farkına varması, onlarla mutlu olması için çalışıyorum, o da benden duyup tekrarlıyor.

Sonra da sebebini anlattı:

- Çocuklar ihtiyaçları olsun olmasın dışarıda ne görürlerse istiyorlar. Bir türlü oyuncağa doymuyorlar. Biz bunlara yetişemeyiz. Ben çocuğumun sahip olduklarının farkına varması, mutluluğu sürekli yeni şeyler satın almakta aramaması için çalışıyorum...

Haberin Devamı

Genç anne olumlu bir örnek sunuyor.

YÜRÜME

Bendeniz Kadıköy’de yaşıyorum. Yerel seçimde oyumuzu kullanacağız. Henüz tüm adaylar belli olmadı. Ama insanlar oyunu kime vereceksin diye birbirine soruyor. Bendeniz de oyumu açıklıyorum:

- Kadıköy kaldırımlarını işgalden kurtaracağına inandığım kim olursa oyumu ona vereceğim... Kaldırımların üçte birinin esnafa bırakılmasına razıyım. Yeter ki yayalara da yürüyecek kadar yer bırakılsın...

VAHŞET

Günlük hayatta şiddet alabildiğine devam ederken, televizyon dizilerindeki şiddet sahneleri de adeta gerçek hayatla yarışıyor.

Hemen her dizide mafyatik birtakım tipler, etraflarına topladıkları karanlık adamlarıyla çevrelerine terör estiriyorlar. Karartılmış camlı arabalarla silahlı baskınlar, sürekli ateşlenen otomatik silahlar, kavgalar dahil şiddetin her türlüsü dizilerde serbest. Bu mafya tipli kişiler güya iş insanları. Rakipleriyle sorunlarını kendileri, kendi yöntemleriyle çözüyorlar. Ve ilginçtir; Bu kadar çete savaşı yapılıyor, bu kadar insan vurulup, öldürülüyor ama görünürde ne polis var, ne savcı. Ekranda aynı zamanda “devlet yok” mesajı veriliyor. Bireysel hesaplaşma hukukun yerini alıyor.

Haberin Devamı

Acaba bu dizilerin günlük hayattaki vahşete katkısı nedir?

Hiç araştırılıyor mu? RTÜK bunlarla da ilgileniyor mu?

JAPONYA

Japonya’da bir sokak gösterisi yer alıyor haberler arasında...

“Kürtlere karşı gösteri”, diyor haber başlığı...

Japonya ve Kürtler ne alaka diyorsunuz ilk bakışta.

Meğer 1990’lardan itibaren ülkemizden Japonya’ya göç artmış.

Japonya Türk vatandaşlarından vize istemediği için Kürt vatandaşlarımız da ülkeye rahatça giriyor, yolunu bulup yerleşiyorlarmış.

Daha çok Saitama ve Warabi bölgelerini mesken tutmuşlar.

Sayıları 2 bini bulmuş. Kimi inşaatta çalışıyor kimi kurduğu dükkânı işletiyormuş. Warabi’ye esprili şekilde Warabistan deniyormuş artık.

Japonlar konuksever ve nazik insanlar... İlk yıllarda ilişkiler sorunsuz devam etmiş. Ancak göç edenlerin sayısı arttıkça sıkıntılar da artmış. Uyum sorunları ortaya çıkmış. Japonların disiplinine uymak kolay değil. Bazı tatsız taciz olayları da patlak vermiş.

İşin sonu nereye mi varır? Böyle giderse Japonya Türk vatandaşlarına vize koyabilir. O olur...