Fransa'da hayli beğenilen kitabı Fransız, Alman ortak kültür televizyonu ARTE filme çekmek istemiş... Gerekli izinleri almış. Filmi iki yılda bitirmiş...Geçen hafta filmin kokteyli yapılıyor Paris'te... Orhan Altan da davetliler arasında... Orhan Bey heyecanla yerleştiği koltuğunda filmi izlerken hayretler içinde kalıyor. Çünkü romanla ilgisiz bir film çıkmıştır ortaya. Film Yunanistan, Bulgaristan ve Makedonya'da çekilmiş. Roman da oralarda geçiyor. Ama senaryo, filmden çok farklı olarak, Yunanlıları, Bulgarları, Makedonları memnun edecek şekle dönüştürülmüş. Verilen arada Orhan Bey filmin yapımcıları Michel Leviant ve Michel Farvart'a romanı tanınmaz hale getirdikleri için sitem ediyor. Aldığı yanıt:- AB ile müzakereler öncesinde Avrupa'da Türkiye'ye karşı olumsuz bir hava eserken ülkenizin avukatlığını yapan bir film yapmamız iyi olmazdı... O yüzden romanı biraz makasladık..Avrupa'da lobimiz ve ağırlığımız yok. O yüzden gelen geçen vuruyor. Vuracak da...Not: Filmin ilk bölümü 18 Kasım 2005 Cuma günü Türkiye saatiyle 20.30 da ARTE kanalında izlenebilir. Fransa'da yaşayan emekli iktisatçı Orhan Altan, geçmiş yıllarda Necati Cumalı'nın Viran Dağlar adlı kitabını okumuş. Çok etkilenmiş. Yazarın iznini alarak kitabı Fransızcaya tercüme etmiş. Sabah ve Vatan gazeteleri, "Türkiye'nin en iyi gazetesi" logosu yüzünden birbirine düşmüş. Gerek yok, ikisi de logonun başına "bize göre" ibaresini ekler, laga luga biter. Atatürk'ü anmak için Ankara'ya gelen öğrenci ve öğretmenler, 12 Kasım günü Anıtkabir'i gezdikten sonra Ulus'ta Birinci Meclis binasındaki "Cumhuriyet Müzesi"ni ziyarete gittiler. Ancak müze kapalıydı. Dün Birinci Meclis'i arayarak durumu sorduk:- Efendim, Cumhuriyet Müzesi iki yıldır tadilat dolaysıyla kapalı...İçeride çalışma var mı? Yokmuş... Cumhuriyet'e saygısızlık görün nerelerden uç veriyor. Cumhuriyet Müzesi Habertürk'te önceki akşam türban tartışması izliyoruz... Profesör Nur Serter, zihin açıcı iki basit soru sordu ama bu sorular maalesef cevap bulmadı. Sorular şunlardı:- Liseden başı açık gelen kızlar, üniversitede başlarını örtmek istiyorlar. Kısa sürede bu ani değişiklik nasıl oluyor? Aniden hidayete mi eriyorlar?- Üniversitede türbanla okuyacak olan kız öğrenciler, daha sonra mesleğe atıldıklarında türbanı çıkaracaklar mı? Herhalde hayır, değil mi? O zaman sıra kamuda türbanın serbest bırakılmasına mı gelecek? Cevapsız sorular Elli bin şiir roman filan okudum yaprak dökümünü anlatır elli bin film seyrettim yaprakların dökümünü gösterir ... ama yaprak dökümüne rastlamak yine de burar içimi hele bulvarlarda yaprak dökümüne hele kestaneyseler hele çocuklar geçiyorsa oralardan hele güneşliyse hava hele iyi bir haber almışsam o gün dostluk üstüne hele o gün sancımıyorsa yüreğim hele sevdiğimin beni sevdiğine inanıyorsamo gün hele o gün insanlarla ve kendimle aram iyiyse yaprak dökümüne rastlamak burar içimi hele bulvarlarda yaprak dökümüne hele kestaneyseler. Nâzım Hikmet Ran Yaprak Dökümü Leyla Şahin hanım kızımız türban konusunda AİHM'nin hakemliğine başvuruyor. Karar lehte çıksa "İşte adaletin zaferi","hak yerini buldu" vs. diye yer yerinden oynatılacak. Karar aleyhte çıkınca bu defa isyan başlıyor. Bizi bağlamaz, deniyor. AİHM'ye öfke, tepki, isyan yağıyor...CHP Milletvekili Muharrem İnce yaşanan mizaha dikkati çekiyor. Türban konusunda Leyla Şahin davacı, Türk Devleti davalıdır. Mahkemeyi Şahin kaybetmiş, devlet kazanmıştır. Bugüne dek AİHM'deki davaları peş peşe kaybeden ve yüklü cezalar ödeyen hükümet, ilk kez bir davayı kazanmış ancak bu defa da sevineceği yerde üzüntüden kendini yerden yere atmaya başlamıştır. Çünkü karar devletin lehine ama iktidarın aleyhinedir. İktidar devlete karşıdır.Başbakan umut veriyor, diyor ki: "Yaparız gerekli yasal değişiklikleri, çözeriz sorunu."Acaba mümkün mü? AİHM'de yıllarca Türkiye'yi savunmuş Anayasa hocası Prof. Bakır Çağlar önce kararı yorumluyor:- AİHM'nin kararında Türkiye'nin idelojik, siyasal, sosyal, ekonomik, anatomik yapısının tam bir dökümü var. Aşırı akımların güçlendiğinin altını çiziyor... Türkiye'de demokratik düzenin varlığı için laiklik gereklidir, diyor... Bunun sonucunda da demokrasiyi ve laikliği koruma adına türban yasağının zorunlu bir ihtiyaç olduğunu vurguluyor. Bütün bunları da hem Anayasa Mahkemesi'nin hem Danıştay'ın kararlarından kalkarak yapıyor. Yani yasak kararında, AİHM ile bizim mahkemelerimizin kararları arasında adeta tam bir örtüşme söz konusu. Ben böylesi bir örtüşmeye şimdiye kadar pek tanık olmadığımı rahatlıkla söyleyebilirim.- Yasalarda değişiklik yaparak türbanı serbest bırakmak mümkün mü?- Anayasa Mahkemesi türban yasağını Anayasa'nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek laiklik maddesine dayandırdığı için bu mümkün değil. Ancak mahkemenin bugünkü yapısı ileride değişirse, farklı bir yorum ortaya çıkabilir... m.asik@milliyet.com.tr Kara mizah