Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fransa’da “Ermeni soykırımını inkâr etmeyi suç sayan” yasa tasarısı Senato’daki yolculuğunu sürdürüyor... Yasanın ay sonundan önce Senato’dan çıkması bekleniyor. Ankara Sarkozy’nin eylemine karşı etkili bir karşı ağırlık koyamadı. Kalemizi açtık golü yemeyi bekliyoruz.
Bu arada Başbakan Erdoğan’ın Fransa’nın Cezayir’de yaptığı katliamları hatırlatması Cezayir Başbakanı’nı rahatsız etmiş. “Kendi siyasi amaçlarınız için Cezayir’i kullanmayın” diyor. Haklı olabilir.
Peki Fransa’nın 2. Dünya Savaşı’nda kendi topraklarında yaptığı soykırımdan söz etsek nasıl olur?
Bu soruyu soran Onur Öymen, kendi imzasını taşıyan “Demokrasiden Diktatörlüğe” adlı kitaptan bilgiler aktarıyor.
İkinci Dünya Savaşı’nda 76 bin Fransız Yahudisi Alman toplama kamplarına gönderilmiştir. Bunların sadece 2500 sağ kalmış geri kalanı imha olmuştur.
Fransa’daki kamplarda 4 bin Yahudi ölmüş ya da öldürülmüştür.
Aynı dönemde Türkiye’nin Fransa Büyükelçisi Behiç Erkin başta olmak üzere diplomatlarımız Türk vatandaşı Yahudilerin Nazilere teslimini önlemek için olağanüstü çaba gösterdiler... Türkiye’deki Fransız vatandaşlarının durumunun Fransa’daki Türk vatandaşlarının durumuyla aynı olduğu bildirilerek Vichy hükümetine bir nevi tehdit mesajı da verildi. Binlerce Türk vatandaşı Yahudi yurda taşındı. O kadar ki, eski başbakan Leon Blum’un oğlu da toplama kampından Türkiye’nin Almanya nezdindeki çabaları sonucu kurtarılmıştı... Tescilli bir soykırımcı olan Fransa’nın bu konularda konuşacak en son ülke olması gerekirken Türkiye’yi hedefe oturtması bir kara mizah sayılabilir... Ne var ki dış dünyaya kendi derdimizi anlatmayı beceremiyoruz...

Haberin Devamı

Şükür üzerinden...
Hakan Şükür’ ün Lig TV’deki Maraton programında yorumcu olarak görev alması konusunda tartışmalar sürüyor. Okurumuz İsmail Özdemir şu notu geçmiş:
“CHP Milletvekili Sabahat Akkiraz yılbaşında Stuttgart’ta Mangalbaşı Restaurant’ta konser verdi. Muhtemelen bu konserden şahsi kazanç elde etti... Hakan Şükür’ü eleştirirken bu olayı nasıl yorumlayacaksınız...”
Birçok milletvekili hem vekillik görevini yapıyor hem işini sürdürüyor.
Özellikle müteahhitler tam gaz çalışıyor.
Ancak bazı mesleklerde kısıtlama var... Örneğin avukatlar duruşmalara giremiyor...
Meclis Başkanlığı bu konuyu daha sağlam esaslara bağlamalı...
Eşitsizliği kaldırmalı...
Hakan Şükür’e yapılan eleştiri daha çok Meclis mesaisini aksatacak olmasıyla ilgiliydi.
Milletvekilinin yapacağı ikinci işin mesaisini aksatmamasına dikkat etmeli...
Bu arada milletvekilinin yapacağı iş Meclis’in saygınlığı ve vekilliğin itibarıyla uyuşmalı...
Sabahat Hanım’ın Mangalbaşı’nda yılbaşı konseri vermesi bize bu açıdan yanlış göründü.
Sabahat Hanım muhtaçlar yararına zaman zaman konser verebilir.
Hakan Şükür önemli bir milli maçta yorumculuk yapabilir.
Ama bu eylemler sembolik anlam taşımanın ötesine geçmemeli...
Hakan Şükür’e dönersek.. Bugün hem sporun hem futbolun yüzlerce sorunu var.
Hakan Meclis’te bu konuda çalışmalar yapabilir, rapor hazırlayabilir, sporun ve futbolun sorunlarını Meclis’e taşıyabilir. Lig TV’de yorumculuğu herkes yapar ama Hakan’ın Meclis’te yapabileceklerini başkası yapamaz.
Kendisi bütün bunları düşünecek kadar akıllıdır ayrıca...

Haberin Devamı

Heykel
Kadıköy’de kocaman bir afiş.. Vatandaşları Artvin’de “Dünyanın en büyük Atatürk heykeli”nin açılışına davet ediyor.
Gürcü heykeltıraş Jumber Jikia tarafından yapılan heykelin açılışı, Artvin’in düşman işgalinden kurtuluşu olan 7 Mart’ta gerçekleştirilecekmiş. İşadamı Sıtkı Kahvecioğlu tarafından Atatepe’de yaptırılan 22 metre yüksekliğinde ve 60 ton ağırlığındaki heykelde, Atatürk’ün Kocatepe’de kayaların üzerinde yürüdüğü an canlandırılıyor. Heykelin maliyeti yaklaşık 1.5 milyon dolarmış... Heykelin alt bölümünde 500 metrekare kafeterya ve seyir terası bulunacak. Bakalım Kars’taki heykeli yıktıranlar bu heykel konusunda neler söyleyecek...

Haberin Devamı

Siyasetçilerin yargıya müdahalesi suç da yargının siyasete müdahalesi niye suç değil?
Haldun Ertem

Marifet
Nazlı Hanım iş yapmış. 23 Ocak’ta OdaTV davasında yargılanan sanıklardan üçünün, Nedim Şener, Ahmet Şık ve Müyesser Yıldız’ın serbest bırakılacağı kehanetinde bulunmuş.
Samanyolu televizyonu OdaTV davasında sanıkların tutuklu kalacağını 20 dakika önceden duyurduğu için mahkemelerde zaten bir tedirginlik var.
Nazlı Hanım’ın kehaneti tüy dikti...
Sırf kararların önceden sızmadığını ispatlamak adına mahkemenin o üç arkadaşı serbest bırakacağı varsa serbest bırakmayabilir.
Nazlı Hanım bunu mu istiyor?

Abdullah Gül, “Gazeteci hakları açısından 50 yıl öncesinden gerideyiz” demiş.
27 Mayıs darbesinin getirdiği özgürlüğü övüyor gibi...
Fahrettin Fidan

Fezleke
“Herhangi bir olayla ilgili olarak elde edilen bilgi, belge, doküman, tanık ifadelerinin bir araya getirilerek ve ek bir yazı yazılarak hazırlanan tutanağa verilen isim. Makama gönderilen fezleke, iddianame hazırlanmadan, yani dava açılmadan bir önceki aşama olarak da adlandırılır.”
Mezdeke ile karıştırmamak lazım... O üçlü oryantal dans grubu!

BDP Genel Başkanı, Erdoğan’a
“Savcılar komutanlara teröristbaşı deyince zoruna gitmiyor da ben onbaşı deyince mi zoruna gidiyor?” demiş.
Bunda anlamayacak ne var!
Kendisinin “Onbaşı” dediği komutan,
savcıların “Terörist” dediği komutanlar kümesinde değil ki!
Gülhan Elmas