Sincan Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında yargılama kararı veriyor. Kararın mürekkebi kurumadan Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nden açıklama yapılıyor, yargı eleştiriliyor. Mesela şu cümleye bakın:
“Sayın Cumhurbaşkanımızın, sanığı olmadığı ve yargılanmadığı bir davadan dolayı bazı çevrelerce şüpheli gibi gösterilmeye çalışılması kesinlikle iyi niyetle bağdaştırılamamaktadır.”
Hukukçu Noyan Özkan isyan ediyor
- Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklama, anayasanın hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkesine doğrudan darbe niteliği taşıyan somut bir hukuksuzluk ve keyfilik örneğidir. Suç duyurusunda bulunacağım...
Başkaları yargılanırken “hukuka uyulsun” çağrılarına kulak tıkayan, “Efendim yargıyı bırakın, rahat çalışsın” diye ahkâm kesenler yasanın ucu kendilerine dokununca aniden saldırıya geçiyor... Yargıya müdahale ne kelime, adeta emir veriyorlar.
Meclis Başkanı Toptan’ın “Cumhurbaşkanı ancak vatana ihanetle yargılanır” müdahalesi aynı ağırlıkta bir siyasi gaf.
Öte yandan 5 DTP milletvekili Anayasa’nın 145 ve 83. maddeleri gereğince savunma vermeleri gerekirken davete uymuyorlar. Neden uymadıkları sorulunca “Başbakan da gitmiyor” diye mazeret öne sürüyorlar.
İmam cemaat hikâyesi her daim yürürlükte...
Cumhurbaşkanı kendi hakkında karar veren yargıcı yargılamaya kalkışırsa..
O ülkede hukuk, adalet, yargı nasıl yürür?
Sorbon’lu Hoca
CNN’de önceki akşam sanatçı Lale Mansur konuşuyor. Tiyatrocuların yürüyüşüne katılmamış. Ah, diyor burada Ahmet İnsel olsa da benim yerime o konuşsa, bugün gene ne kadar güzel yazmış...
Ahmet İnsel’in sözü edilen Radikal’deki yazısını merakla açıyoruz... Yazının ilk cümlesi şu:
“İş aslında Ergenekon çete yapılanmasının silah depolarından birinin Ümraniye’de bulunmasından önce ortaya dökülmüş ve taraflar bugüne kadar pek değiştirmeden sürdürecekleri tavırları almışlardı...”
Artık çocuklar bile öğrendi ki insanlar suçları ispatlanana kadar suçsuzdur. Sorbon’lu Ahmet Hoca öğrenememiş. Ergenekon’un çete olduğuna kuşkusu yok! Ümraniye bombalarına gelince.. Bu bombalarla ilgili çarpıcı bir CD gösterildi geçen hafta mahkemede. Bir tertipten söz edildi. Son kararı Adli Tıp verecek. Ancak Ahmet Hoca o konuda da yargıç duyarlığı ile kararını çoktan vermiş. “Silah deposu çetenin” miş...
Kimi savcı bu davada, kimi yargıç...
Ve hepsi aceleci... 13. Ağır Ceza Mahkemesi kararını vermeden, bir takım hükümler verip kamuoyunu şartlamaya çalışıyorlar. Neden ama? Sizin yargıya güveniniz neden yok Hoca?
Ayıp...
Utanılası bir durum da elbette hükümetten Türkan Saylan için tek bir satırlık başsağlığı mesajı gelmemesi... Kültür Bakanı Günay’ın başsağlığı mesajı önce hükümet adına yapılmış gibi yansıtıldı, sonra düzeltildi “millet adına” yapıldı. 40 binden fazla çocuğu okutmuş, yüzlerce okul ve yurt yapımına önayak olmuş bir eğitim mücahidine bir küçük teşekkür gönderemedi hükümet... Türkan Saylan hakkında yandaş medyanın yaptığı akıl dışı iftiraları mı paylaşıyorlar? Yoksa tabanlarından mı çekiniyorlar?
Bu zihniyet, toplumu çağdaş kesimleriyle birlikte kucaklayabilir mi? Ya Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun o çok eleştirilen Hüseyin Çelik kadar bile duyarlılık ifade edememesine ne demeli?
Dobra
Sevgili Türkan Hoca’nın amaçlarından biri de 12 yıllık eğitim idi.
Diyordu ki:
“Yokluk edebiyatı yapmayalım... Sakın, ‘altyapı, para, bina, öğretmen, bütçe, maliye... gibi olumsuz bahaneler bulmayın. Güzel topraklarımızın tüm çocukları da 12 yıllık zorunlu eğitim olanağına kavuşmalıdır.”
Gazeteci soruyor:
- Kaynakların kıtlığı söz konusu değil mi?
- Hayır! Benim en çok eleştirdiğim, son dönemde, Köşk’e 30 trilyon YTL’lik koltuk yüzü, perde değiştirme gibi işlere ayrılan ödenekler. Bunlar asla kabul edilebilen bir masraf değil. 29 Ekim’i havai fişeklerle kutladık. Ne yapıyoruz, Avustralya ile yarışıyoruz. Hesapladım, Köşk’ün parasından 60 tane kız yurdu çıkıyor, havai fişek parasından da 22 tane köy okulu çıkıyor. Demek ki bizim paramız yok değil, paramız var ama batırdığımız paralar var! Vatandaştan alıp eşi, dostu, aile çevresini zengin ediyoruz.”
Golyan
Pazar günü sorduğumuz bilmeceyi biliyorsunuz... Sürü halinde dolaşan Golyan balıklarından birinin beyni açılmış, sürü halinde hareket etmesini sağlayan bölüm alınmış. O balık sürüden ayrılınca diğer balıklar da onun peşine takılmış... Buradan nasıl bir sonuç çıkarılabileceği soruluyordu. Kıymet Nadir Bindebir dostumuz önerilen şıkların hiç birini beğenmemiş. Bu metinden çıkardığı dersi şöyle belirtiyor:
- Lider olmak için tam beyin gerekmez. Yarım, hatta çeyrek porsiyon beyin bile kifayet edebilir. Yeter ki takip edecek sürünün hafızası balık hafızası olsun.
Zaman gazetesi, Ceza Mahkemesi’nin “Gül, kayıp trilyon davasından yargılanmalıdır” kararını
“siyasi karar” olarak nitelemiş. Etme bulma dünyası... Hükümet yargıya müdahale ederse yargı da siyasete müdahale eder tabii...
AKP’liler “Yolsuzluk, yoksulluk, peşkeş, talan” eleştirilerine yanıt olarak “Eskiden yok muydu?” diyor.
İyi de eskilerin bugün iktidarda olmamasının nedeni de bu zaten...
Gülhan Elmas
* Demirtaş Ceyhun’ un “Anayasa Yasa Mıdır?” adlı Cumhuriyet Yayınları’ndan çıkan kitabında birbirinden güzel anekdotlar göze çarpıyor. Örneğin İkinci Dünya Savaşı mimarlarından Hitler’in sağ kolu Mareşal Göring, şöyle dermiş:
- Ne zaman kültürden söz edildiğini duysam elim hemen tabancama gidiyor...