Sahaflarda gözümüze ilginç bir kitap ilişiyor; Yedikule...
Tarihin en korkunç zindanlarından sayılan... Bir girenin bir daha çıkamadığı söylenen (ki öyle olmadığını yazının sonunda göreceğiz) o efsanevi kaleyi anlatan kitabın yazarları İzzet Kumbaracılar - Cahide Tamer... Turing ve Otomobil Kurumu Yayınları arasından çıkmış... Okurken görüyoruz ki Yedikule tarihte yalnızca hapishane olarak kullanılmamış... Bir ara Sultanahmet’teki Aslanhane’nin aslanlarını barındırmış... 1851 yılında hayvanat bahçesi, 1871’de Kız Sanat Evi, 1874’te Fişekhane olmuş.
4. yüzyılda inşa edilen mekân, 20. yüzyılın başından bu yana da müze olarak yaşamaya devam ediyor... Tabii esas ünü mahpushane olmasından geliyor. Gelelim ünlü mahpuslara... Aşağıda bazılarının adlarını, hemen yanlarında ise Yedikule’de geçirdikleri süreyi ve akıbetlerini veriyoruz:
Çandarlı Halil Paşa (40 gün) Katledildi.
Sadrazam Mahmut Paşa (17 gün) Katledildi.
Sadrazam Ferhat Paşa (3 ay ) Katledildi.
Hadım Hasan Paşa (7 gün) Tahliye...
Silahdar Mustafa Paşa (3 ay) Tahliye...
Bayram Paşa (5 ay) Tahliye...
Tabanıyassı Mehmet Paşa (2 ay) Katledildi.
Tarhuncu Ahmet Paşa (1 yıl) Katledildi.
Hafız Ahmet Paşa (1 yıl) Tahliye...
Liste uzayıp gidiyor... Katledilsin, edilmesin. Kimse 1 yıldan fazla yatmamış Yedikule’de.
En azından tutukluluk süresi konusunda bugüne göre daha özenli davranıldığı dikkatlerden kaçmıyor!
Abdullah Öcalan bir İtalyan gazetesine köşe yazarı olmuş.
Yurtdışını tercih sebebi de yurtiçinde kendi düşüncelerini bire bir yansıtan yazarların zaten var olmasıdır...
Haldun Ertem
Meksika’ya çini
Başbakan’ın geçen ay Meksika’ya yaptığı ziyarette oradaki ünlü Osmanlı Saat Kulesi de ziyaret edilmiş, çinilerin yer yer döküldüğü görülmüş, bunların yenilenmesi için çinilerden biri sökülerek örnek olarak Türkiye’ye getirilmişti. Şu anda getirilen örneğe uygun çinilerin imali için çalışmalar yapılıyor olmalı...
Jest güzel... Gerçi o saat kulesi, bizimkilerin sandığı gibi Osmanlı İmparatorluğu’nun armağanı değildir. Saat 1910 yılında Meksika’da yaşayan Musevi ve Marunilerin Meksika Devletine armağanıdır. Sadece kimliklerini plakette “Osmanlı Cemaati” olarak belirtmişlerdir. Ama Türkiye’nin bir jest yapıp çinileri yenilemesinde elbet sakınca yoktur...
Yoktur da... Geçenlerde Sultanahmet Camii’nde film çekimi yapan Musa Ağacık arkadaşımız anlattı ki... Cami bakımsızlık içinde olup çinileri de fena halde yıpranmış, çatlamış, dökülmüştür...
Birkaç yıl önce Bursa’da Yeşil Türbe’yi ziyaret ettiğimizde aynı manzarayla karşılaşmıştık. Çiniler yer yer kırılmış, belki bazıları yerinden sökülüp alınmış, eksik çinilerin boşlukları duvarlarda çirkin manzaralar oluşturmuştu...
Meksika Saat Kulesi’nin çinilerini onarırken...
Acaba diyoruz... Türkiye’de dökülen çinileri yenilemeyi de düşünen var mı?
Hemen belirtelim.. Kütahya veya İznik’te eski çinileri aratmayacak güzellikle işler çıkaran (Bilge Çini gibi) nitelikli çini atölyeleri mevcuttur... Ayrıca İznik Vakfı bu konularla yakından ilgilidir.
Altın
Bir grup yaşlı adam toplanmış cinsellik muhabbeti yapıyor...
Biri demiş ki:
- Şu anda 70 yaşındayım, artık seks hayatımın sonuna yaklaştığımı hissediyorum...
Diğeri içini çekmiş:
- Benim yaş 75 oldu... Seks hayatına noktayı çoktan koydum...
En büyükleri 80 yaşında bir ihtiyarmış...
- Ben demiş, sekste altın çağımı yaşıyorum...
Diğerleri inanmamışlar...
- Eeee anlat bakalım, nasıl oluyor bu?
- Anlatayım, demiş ihtiyar... Elime bir avuç cumhuriyet altını alıyorum... Gidiyorum genç kızların yanına... Beni tahrik eden olursa bu bir avuç altını ona vereceğim diyorum. Tabii kimse tahrik edemiyor. Altınlar da bana kalıyor...
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek evlenmiş.
Ev geçindirmenin ne demek olduğunu, belki anlar şimdi....
Ali Öztürk
İnsan
Haftanın yorgunluğunu üzerinde taşıyan baba, pazar sabahı gazeteleri önüne almış, akşama kadar oturup dinlenecek olmanın keyfini çıkarmaya hazırlanırken küçük oğlu yanına gelmiş:
- Baba söz vermiştin, demiş, hani beni pazar sabahı parka götürecektin...
Adam ne diyeceğini şaşırmış. Tam o anda gözüne bir gazetenin verdiği dünya haritası ilişmiş...
Haritayı küçük parçalara ayırıp oğluna uzatmış:
- Bu haritayı birleştirebilirsen seni parka götürürüm...
İçinden de “Oh çok iyi ettim, coğrafya profesörü bile toplayamaz bunu” diye söylenmiş...
Ancak aradan daha 10 dakika geçmeden çocuk haritayı birleştirip getirmez mi?
Adam gözlerine inanamamış... Nasıl becerdin bunu, diye sorunca çocuk anlatmış:
- Bana verdiğin haritanın arkasında insan resmi vardı... İnsanı düzeltince dünya kendiliğinden düzeldi... (internetten)
Polise “askeri silah kullanma yetkisi” verilecekmiş.
Hakkını arayan vatandaş “Biber gazı, cop, tazyikli su” üçlüsünü mumla arayacak demektir...
Gülhan Elmas
Tayyip Erdoğan, Baykal ve Bahçeli için “Teyyo pehlivan gibiler” demiş.
Eee, herkes “yalancı pehlivan” olacak değil tabii ki...
Fahrettin Fidan