İhaleye çıkıyor mu, çıkacak mı, çıktı mı?Belli değil... Hükümet üçüncü köprü, üçüncü havaalanı gibi dev ihaleler peşinde... Küçük(!) işler ise olduğu gibi duruyor. Kurbağalıdere, Kadıköy'ün orta yerinde açıktan akan kanalizasyon özelliğini sürdürüyor... Hemen yanı başında pazar kuruluyor, her salı trafik keşmekeşi yaşanıyor. CHP'li Kadıköy Belediyesi elini sıcak sudan soğuk suya sokmuyor. Bütün işleri Büyükşehir Belediyesi'nin çözmesini bekliyor.Kadıköy'ün pejmürdeliği sürerken Haydarpaşa'ya Dünya Ticaret Merkezi kurulması gündeme geldi. Projede 7 gökdelen yer alıyor. Böyle bir proje yapmak için insanların çıldırmış olması gerekiyor...Yetmedi.. Vapurların kaldırılması da dahil edildi gündeme...Haydarpaşa mendireğine de Fatih anıtı kondurulacak malum...Bütün bunlar İstanbul ve Kadıköy sakinlerinden habersiz tasarlanıyor. Bilgi verilmiyor, tartışmaya açılmıyor. Sanki Kadıköy ve İstanbul, AKP'nin özel tapulu malı. Ve halk koyun... Kadıköy'ün Anakent Belediyesi tarafından resmen cezalandırıldığını.. Moda'dan Bostancı'ya kadar tüm sahillerin moloz yığınına dönüştürülüp öylece bırakıldığını yazmıştık... Konuyu Anakent Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a sorduğumuzda, "İhale" dedi, gerisini anlamadık... Bizim hükümetler, vatandaşa verdikleri vaatleri çabucak unuturlar... Ama IMF'ye verdikleri sözü unutmaları asla mümkün değildir... Türkiye'de kişi başına sağlık harcaması SSK'da yıllık 134, Emekli Sandığı'nda yıllık 317 dolar... TBMM'de ise bu rakamın 2000 dolar olduğunu Meclis Başkanı Bülent Arınç geçen hafta açıkladı... Dr. Levent Burak Yıldız bu soygunun kitabını yazdı, adını "Talanya" koydu. Soygun en başta hastanelerin TBMM'ye gönderdikleri faturaları şişirmelerinden kaynaklanır. Meclis Başkanı Arınç, bu konuda açıklama yaparken kimi önlemlerden söz etti. Ama hiç hakkında soruşturma açılan ve cezalandırılan hastane adı vermedi. Soygun sürüyor demektir. Meclis hastalığı Erdoğan diyor ki: "Hayatlarında iki koyun gütmemiş insanlar, özelleştirmeye karşı çıkıyor." Bu durumda, "Özelleştirmeyi en kolay yapanlar çobanlardır" diyebilir miyiz? Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren, Ankara'da düzenledikleri "Türk Toplumunda Uzlaşma Becerisi" konulu toplantıda Japonya'da yaşamış bir Türk işadamıyla bir Japon diplomatın ortak teşhisini aktardı:- 1 Türk 5 Japon'a bedel. 5 Japon ise 50 Türk'e bedeldir!Bu nasıl oluyor derseniz... Türkler güçlü ve becerikli. Ne var ki bir araya gelince işbölümü ve planlama yapamadıkları için üretici olamıyorlar. Önemli olan tek başına güçlü olmak değil, birlikte iş çıkarabilmek... Japonlar o konuda usta. Türkler yaya... Japon farkı! Bir ülke büyüklüğünde genç ordusu; 1 milyon 730 bin çocuğumuz üniversite sınavlarına giriyor... Sadece yüzde 10'u dört yıllık bir fakülteye adını yazdırıyor... Bir bölümü açıköğretim ya da iki yıllık okullarla teselli buluyor. 1 milyon 330 bin genç sokakta kalıyor...Ana babalar bir yıl daha dershaneleri besleyecek..Bu gençler bir yıl sokaklarda avare olacak... Nerede siyasetçiler? Demeye kalmıyor, "genç lider" sınavın ertesi günü ortalığa fırlıyor... Başbakan'dan randevu istiyor. Ona Anayasa'yı değiştirmek için destek vaat ediyor. Bu destekle neyi çözümleyecek? Üniversiteye giriş sistemi konusunda yeni bir formülü mü var? Eğitime daha fazla kaynak aktarılması için bir plan mı hazırlamış?Hayır... Önerecekmiş ki:- Gel Anayasa'yı değiştirelim, YÖK'ü ortadan kaldıralım, üniversitedeki türban sorununu çözelim...Başbakan henüz randevu vermemiş... Eh bu teklifin bir çözüme değil, istismara dönük olduğunu herhalde en önce o anlamıştır.Çünkü kendileri de siyaseti aynı tezgâhta dokuyor... Anadolu okullarında kitap ve kütüphane yoktur... Laboratuvar yoktur. Öğretmen yoktur. Çağdaş bir ders programı yoktur.Yükseköğretim sistemi işsiz ve mesleksiz adam üretmektedir...Ne var ki, ülke ve eğitim gündemi türban, imam hatip ve Kuran kursu konularını aşamıyor.Erkan Mumcu Bey de aynı ipte siyaset yapmaya soyunuyor...Siyasetçiler kötü... İyi de acaba ana babalar çağdaş bir eğitim için yeterli talepte bulunuyor mu? Bunu da düşünmek gerek... m.asik@milliyet.com.tr Sıkılı başlar