"Cumartesi günü öğle vakti... Bir arkadaşla buluşacağım. Taksim'e gitmek üzere Beşiktaş'ta dolmuş bekliyorum. Uzun bir kuyruk var. Hava soğuk... Önümdekileri sayarak kaçıncı dolmuşa binebileceğimin hesabını yapmaktayım. Kuyruğun yanından insanlar akıp gidiyor. Bir anda yanı başımda bir gürültü duydum. Herkes o tarafa döndü. 30'lu yaşlarda, düzgün giyimli bir adam yere düşmüş, elindeki dosya ileriye fırlamıştı. Sadece 3 metre uzağımda yerinden kalkmaya çalışan adamın yanına gidip onun koluna girmek, kalkmasına yardım etmek istedim. Fakat yapamadım. Yapamadık...Sıramızdan çıkamadık... Sıradaki yerimizi kaybetmek istemedik hiçbirimiz... Adamın koluna ilk giren ve ona ilk gülümseyen kişi zenci bir bayan turist oldu. Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur sözü aklıma geldi...Mahcubiyet başka bir şey düşündürmez oldu..." Okurumuz Sinan M. yazmış... Hikâye değil gerçek olay... Okuyalım: Devlet Bakanı Beşir Atalay, "Düşünce özgürlüğünün gelişmesinde karikatürün katkısı büyüktür" demiş. Biz o gelişmeyi tamamlayana kadar kim bilir daha kaç karikatürcü cezalandırılır... Nobel jürisinin toplantısı uzadığında İngiliz Observer gazetesi:"Jüri, Orhan Pamuk yüzünden karar veremedi, toplantı ertelendi" diye bir haber yaymıştı.İsveç'in Dagens Nyheter gazetesinin emekli şef redaktörü Arne Ruth, geçenlerde İstanbul'daydı. Konu kendisine soruldu. Dedi ki:- Akademi toplantısında gerilim Knut Ahnlund'un ödülü Mario Vargas Llosa'ya verme ısrarı yüzünden çıktı. Geçen yıl da bu yönde ısrarcı olmuş ancak ödül Jelinek'e verilmişti. Ödül Llosa'ya verilmeyince toplantı ertelendi, Ahnlund istifa etti. Nobel Hazine Müsteşarlığı'nın yurtdışına atadığı bürokratlar arasında yabancı dil bilmeyenler de varmış. * * * Onlar AKP'nin "Yabancı değil, bizdendir" kontenjanından... Vergilere zam geliyormuş. Özelleştirmeden gelen paralar da mı durumu kurtarmıyor İbrahim?.. Yaşamımızın anlamını bilmek istiyorsak onun tümünü gözden geçirmemiz gerekir... Sorgulanmayan yaşam, yaşamaya değmez... Dr. Erdal Atabek, hafta içinde Pera Müzesi'ndeki toplantıda "Başarı adım adım" kampanyasını tanıtırken söze böyle başlıyor... Sevgili Atabek, hem çok hünerli bir yazar hem çok değerli bir sosyal psikologdur. Şimdi de çok önemli bir kampanyaya öncülik ediyor...Bizlere "Başarılı insan, başarılı yaşam" dizisinin ilk kitabı olan "Başarı adım adım"ı sunuyor.Mithat Selection firmasının katkısıyla hazırlanan kampanyada, Türk Eğitim Vakfı ve Tanıtımevi de görev almış. Kampanya bir dizi kitap ve konferanstan oluşuyor...Dr. Atabek, "amacı" o kadar sade bir cümleyle özetliyor ki:"Kendinden başkasını da düşünen kuşaklar yetiştirmek."Çocukları anlamak, onlara başarı yolunu göstermek...İlk kitap bebeklik ve delikanlılık çağında bir çocuğun iç dünyasını onun dilinden anlatıyor. Büyükler kitabı okurken hem çocuğu hem kendilerini tanıyor, sorguluyor. Ufaklık anlatıyor:"Yuvaya başlıyorum dostlarım, başa gelen çekilir derler, bu da öyle. Aslında yuvayı beğendim ya. Bizimkilere söylemiyorum ki, vicdan azabı çeksinler. Onlara suçluluk duygusu verebilirsem istediklerimi alırlar..."Bir başka bölüm... Delikanlı konuşuyor:"...Beni fark etsinler, kabul etsinler istiyorum. Onlardan farklıyım işte, bunu bilsinler. Kızdırmak pahasına beni fark etmelerini istiyorum. Onları kızdıracak şeyleri bunun için yapıyorum.""...Acaba nelere değer vermeliyim. Değerimi nerede aramalıyım. Değerimi kimlerde aramalıyım. Hep böyle mi olacak bilmiyorum. Değerimi hep başkalarının gözünde mi arayacağım?.."Yanıt şöyle geliyor:"Gerçekten de zordur başkalarına endeksli değerler... Artık hep başkalarına bakacaksın. Onların nelere değer verdiklerini anlamaya çalışacaksın... Ne konuştuklarına dikkat edeceksin. Zevklerine, seçtiklerine, yediklerine, içtiklerine, neler okuduklarına ve okumadıklarına vs... Hep onlara bakacaksın. Onların sadık bir peyki olacaksın... İyisi mi zaman varken gel, kendi değerini oluştur.. Bedelini baştan öde ve KENDİN OL..."Yalnız çocuk yetiştirenlerin değil... Hayatı anlamak ve adam gibi yaşamak isteyen herkesin okuması gereken bir kitap... Başarı adım adım Şemdinli, Yüksekova, Hakkâri'de birbiri peşinden gösteriler oldu bu hafta... Şemdinli'deki bombalama olayının soruşturması için Başbakan derhal kesin direktif verdi. Aydınlar ve medya gereken tepkiyi gösterdi. Buna rağmen yöre ayaklandı. PKK sloganları atıldı. Apo resimleri taşındı. Bunlar olurken bizim askerler ve güvenlik güçleri kendi binalarına çekilmişti. Gösterilerde düzeni kolları kırmızı bantlı milisler sağlıyordu. Halk sadece DEHAP'lı belediye başkanlarını dinliyordu. DEHAP ile PKK bu olaylar ile bütün Türkiye'ye şu mesajı verdi:- Buraları siz yönetemezsiniz, biz yönetiriz.Şemdinli olayı ilk bakışta TSK içinde illegal bir grubun eylemi gibi göründü. Giderek provokasyon niteliği de gündeme giriyor. Yabancı istihbarat örgütleri pekâlâ TSK içinden birkaç kişiyi manipüle ederek böyle bir olayı düzenlemiş de olabilir. Aynı günlerde Erbil'de düzenlenen konferansta Türkiye'de Kürt federal bölgesinin kurulması konuşuluyor. Güneydoğu'da görünenden çok daha büyük bir oyun oynanıyor. m.asik@milliyet.com.tr Şemdinli kokusu